Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2021 Ocak, Şubat ve Mart aylarını kapsayan döneme ilişkin Milli Gelir verilerini açıkladı. Buna göre, Türkiye ekonomisi ilk çeyrekte yıllık bazda yüzde 7, çeyreklik bazda yüzde 1,7 büyüdü. Büyümede, tüketim harcamalarındaki artışın ve imalat sanayi yatırımlarındaki gelişmelerin etkili olduğu söylendi.
İlk çeyrekte sanayi yüzde 11,7 ve hizmetler sektörü yüzde 5,9 büyürken yerleşik hane halklarının tüketim harcamaları yüzde 7,4 arttı. Devletin nihai tüketim harcamaları yüzde 1,3, yatırımlar ise yüzde 11,4 arttı. Özellikle makine teçhizat yatırımlarındaki yüzde 30'luk artış dikkat çekti. Öte yandan mal ve hizmet ihracatı, 2021 yılının birinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre hacim endeksi olarak yüzde 3,3 artarken ithalat yüzde 1,1 azaldı.
Peki Türkiye, 2021’in ilk üç ayında yüzde 7 büyümeyi nasıl başardı?
Birinci sebep Avrupa Birliği pazarlarının pandemi sonrasında canlanması. İkinci sebep te TÜİK’in rakam oyunları. Yüzde 30’lardan fazla olan enflasyonu yüzde 15 seviyelerinde tutmayı başaran TÜİK, büyüme konusunda da gereken rakam oyunlarını yapıyor.
Dünya pazarlarının canlanmasının ihracatı artırması konusu şöyle: Pandeminin yarattığı sıkıntılar nedeniyle dünyada her türlü mala (ham madde, yarı mamul veya bitmiş ürün) talep artmış durumda, çünkü mal arzında çeşitli aksamalar var. Şirketler, devletler, kurumlar istedikleri değil buldukları malı alır hale geldiler. Elbette bu geçici bir dönem, biz süre sonra tedarik zincirleri oluşur ve mal akışı belli kurallara göre işlemeye başlar. Ama 2021 başından beri her türlü mal dünya pazarında kolayca alıcı buluyor, çünkü mal sıkıntısı var.
Bu arada ham madde ve yarı mamul madde fiyatları döviz bazında, yüzde 10’lardan yüzde 100’lere varan oranlarda zamlanmış durumda. Bu da üretim maliyetlerine yansımakta. Örneğin TÜİK’in açıklamalarına göre; TÜFE (Tüketici Fiyat Endeksi) yüzde 17 artarken, ÜFE (Üretici Fiyat Endeksi) yüzde 35 artmış durumda. Henüz bu üretim maliyetleri fiyatlara yansımış değil, ancak piyasalar canlandığı ölçüde pek çok bitmiş ürünün fiyatı artacak.
Türkiye’nin Avrupa pazarına yakınlığı, ihracatta ekstra avantaj sağlıyor. Ancak ihracat nedeniyle elde edilen bu gelirler emekçi sınıflara bir yarar sağlamıyor, örneğin iş imkanları genişlemiyor, ücretler artmıyor. Aksine Türkiye pandemi öncesi istihdam ve ücret seviyelerini henüz yakalayabilmiş değil.
2020 yılı Şubat ayında istihdam sayısı 27 milyon 600 bin idi. 2021 yılı Şubatında bu rakam 27 milyon 500 bine indi. 900 bin işçiye de ücretsiz izin kullandırılıyordu. Gerçek anlamda istihdam 26 milyon 600 bin olarak gerçekleşti. Yanı 2021 yılında istihdam, 2020 yılına oranla büyüme rakamı olan yüzde 7 kadar artmak bir yana, yüzde 4 küçüldü. Bu azalmayı elektrik tüketim miktarlarında da görebiliyoruz.
Yani aslında bir üretim artışından ziyade; stokların eritilmesi veya ilerde satabilme ümidi ile stokların artırılması durumu söz konusu. Örneğin inşaat sektörü artık stoka çalışıyor, çünkü zaten elinde henüz satılmamış binlerce daire var.
Ekonomi büyüdü, vatandaşın cebi küçüldü
Türkiye ekonomisindeki büyüme emekçilere yansımıyor. Son bir yılda işsizlik ve yoksulluk rekor seviyelere çıktı. Enflasyon son 10 yılın rekorlarını kırdı. Geçim sıkıntısı nedeniyle intiharlar meydana geldi. 10 binlerce esnaf dükkânını kapattı. On binlerce esnaf pandemi yasakları nedeniyle 1,5 yıldır çalışamıyor.
Ekonomi büyürken, aynı dönemde yoksulluk ve işsizlik de tarihi seviyelere ulaştı. Son bir yılda giderek artan enflasyon toplumun geniş kesimlerinde gelir kaybına neden oldu. Resmi verilere göre, tüketici enflasyonu son bir yılda yüzde 11 seviyesinden yüzde 17'ye geldi. Bağımsız kuruluşlar ise sokakta hissedilen enflasyonun yüzde 30'u aştığını dile getiriyor.
Dünya Bankası'nın Nisan sonunda yayınladığı Türkiye Ekonomik İzleme Raporu'na göre Türkiye'de son iki yılda kur krizi ve pandemi nedeniyle mutlak yoksul sayısı 3,2 milyon kişi artarak 10 milyon 171 bin kişiye yükseldi. Böylelikle, 2018'de nüfusa oranla yüzde 8,5 olan mutlak yoksul sayısı, 2020'de yüzde 12,2'ye çıktı.
Kriz 2022’de en üst noktaya çıkacak
Türkiye ekonomisi büyüme ile istihdam imkânı sağlayamıyor, emekçilerin gelir düzeyini koruyamıyor, yoksulluğu artırıyor. Yani büyüme var deniyor ama bunun ortaya çıkardığı nimetlerden toplumun geniş kesimleri faydalanamıyor.
Pandemi döneminde, bir avuç kapitalist daha da zenginleşti. Bunu sağlayan, AKP-MHP hükümeti oldu. Hükümet zor durumdaki halka yardım etmek yerine, kimsenin kullanmadığı yol, köprü, Havaalanı işletmecilerine milyarlarca lira ödeme yaptı.
Sendikalar pandemiden çıkış döneminde, en azından toplu sözleşmelerde, gerçek enflasyon olan yüzde 30’un altındaki zam önerilerini kabul etmemeliler. İşçiler, işçi örgütleri Emek Platformu benzeri bir birleşik cephede örgütlenmeli ve haklarını koruma, yeni haklar elde etme mücadelesine daha etkili bir şekilde başlamalıdır.