Sedat Peker'in ağır ithamları karşısında hakkında oluşan soruları iki canlı yayında da yanıtlamayan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, üyesi olduğu iktidar partisi hakkında birçok kuşkuyu ortaya döktü. Bir sürü de tutarsızlık sergiledi.
AKP döneminde faili meçhul yok dedi, elbette bir sürü faili meçhul var. İşkence yok dedi, çıplak arama, gözaltına alırken yapılan uygulamalar gibi işkenceler var. İnsan kaçırma yok dedi, pek çok insanın kaçırıldığı basında, medyada yer alıyor. Erhan Tuncel ile Sedat Peker'in ilişkili olduğunu söyledi, Peker’i Hrant Dink cinayetine bağlamaya çalıştı, ama bu bilgiyi 14 yıllık mahkeme sürecinde niçin açıklamadığını söylemedi, cinayet sanıklarının, uyuşturucu satıcılarının yıllarca AKP destekçisi olarak ortalıkta dolaşmasına niçin izin verdiklerini açıklamadı.
Milyonlarca kişi Bakan Soylu'dan hakkındaki iddialar hakkında açıklama bekliyordu. Buna karşılık devlet televizyonunda ve "muhalif" gazetecilerin davet edildiği özel bir kanalda milyonların karşısına çıkan Soylu, hemen hemen hiçbir iddia hakkında yanıt vermezken, meseleyi dış güçlere, muhalefete, FETÖ'ye, PKK'ya havale etti.
Aslında Soylu; Peker'in kendisi, ailesi ve geçmişi hakkındaki yenilir yutulur cinsten olmayan iddiaları sonrası çıktığı Habertürk canlı yayınında, milyonlarca yurttaşa (ki onların Peker videoları izleyip, soru sormasını çocuk pornosu izlemeye başlayarak) yanıt vermedi. Tıpkı Peker gibi o da Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ve Cumhur İttifakı'na seslendi ve bir dizi AKP yöneticisini ve onlara bağlı polis müdürünü suçladı:
► Kendisinden önceki Bakan'ın oğlunun evinde "para sayma" makinesi bulunduğunu söyledi. Kast ettiği 17-25 Aralık 2013 yolsuzluk operasyonunda suçlanan dört bakandan biri, ses kayıtları ortaya çıkan eski İçişleri Bakanı Muammer Güler. Kendisinin ondan farkını söylerken 17/25 Aralık'ın gerçek olduğunu da ima etti. Erdoğan yönetimine göre 17/25 Aralık operasyonlarına konu olan kasetler montajdı. Yolsuzlukla suçlanan 4 bakanın geri çekilmesinin ardından AKP iktidarı, soruşturmayı yürüten savcıların cemaatçi olduğunu ileri sürerek, bunun bir "FETÖ saldırısı" olduğunu söyledi. İktidar çevreleri ve medyası tarafından neredeyse tabu-geçilmemesi gereken bir sınır, bizzat Bakan Soylu tarafından yıkıldı-aşıldı. 17/25 gerçekten bir yolsuzluk muydu, yoksa montaj/FETÖ saldırısı mıydı? Bu soruyu toplumun önüne atan Soylu, Erdoğan yönetimi ve AKP'yi zora soktu.
► Soylu'nun hedef aldığı bir diğer isim, eski başbakan Ahmet Davutoğlu'ydu. Bakan Soylu, bugünkü iddialara yanıt vermek yerine 2015 yılından bahsetti, Davutoğlu'nun kendisi dahil tüm bakanları dinlettiğini ve bunu açıkça söylediğini ifşa etti. Başbakan adına dinleme yapabilecek - ki Davutoğlu'nun Dışişleri Bakanı yapmak istediği - yetkili kişi MİT Müsteşarı Hakan Fidan'dı. Bakan Soylu'nun iki ismi şaibeli gösteren sözlerinin ardından '3-4 kişi' olarak bunlara direndiklerini söyledi. Yani Erdoğan’ın, Davutoğlu'nu görevden alıp, yeniden partiye hakim olmasını Soylu ve birkaç arkadaşına borçluydu. Soylu, Erdoğan'ı kendisine bağımlı biri gibi gösterirken, geriye kalan parti liderliğini aciz olarak tasvir etti. Bir diğer ilginç konu ise HDP'nin sıçramasıyla AKP'nin çoğunluğu yitirdiği yıl olan 2015'teki bombalı saldırıları, patlamaları yeniden hatırlatmasıydı. Dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala idi ve o da son kongrede AKP MYK'sına alınmıştı. Davutoğlu'na vurur gibi gözüken Soylu, esas olarak bugünkü iktidarın bir dizi önemli ismine şaibe attı.
Öte yandan İçişleri Bakanı Soylu’ "Ahmet Davutoğlu bana HDP ile birlikte anayasa yapabiliriz" dedi. Ancak bugün iktidar tarafından düşman ilan edilen ortak anayasa çalışmasının 2011'de yapıldığı ortaya çıktı. Yani çözüm sürecine kökten karşıtlık sergileyen Soylu, yine AKP ve Erdoğan'ı suçladı.
► Bakan'ın beceriksiz ve başarısız olarak gösterdiği bir diğer isim, eski İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan'dı. 15 Temmuz darbe girişimi sırasında İstanbul Emniyet'inin düşmesini, hükümete bağlılık göstererek engelleyen Çalışkan, bir süre önce görevden alınmış, yerine Mehmet Ağar'ın ekibinden olan Zafer Şahin getirilmişti. Çalışkan'ın Berat Albayrak ve dolayısıyla Saray'a yakın bir isim olduğu biliniyor. Bakan Soylu burada da Beştepe'ye seslendi.
► DYP-DP geleneğinden gelen Ağar ve Soylu'nun aralarındaki siyasi rekabet biliniyor. Kendisi hakkındaki ağır ithamların hiçbirine yanıt vermeyen Bakan Soylu, Mehmet Ağar'ın şaibeli marina yöneticiliğini de gündeme getirerek istifa etmesi gerektiğini söyledi. Kendisi hakkındaki istifa çağrılarını zar zor dile getirebilen gazetecilere başka bir istifa alternatifi ortaya koydu.
Halka hitap etmiyor
İçişleri Bakanı Soylu, TV'lerde halka hitap etmiyor. AKP, MHP, devlet yönetimlerine seslenerek kendisinin ne kadar vazgeçilmez olduğunu anlatıyor.
Nitekim, canlı yayının ertesi günü Soylu'ya ilk destek veren lider MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli oldu. Bir yıl önceki sokağa çıkma yasağı skandalı sonrası gelen istifada destek verdiği ve iktidarı vazgeçirdiği gibi. Ülkücü mafya lideri Alaettin Çakıcı'nın erken tahliyesi için siyasi kampanya yapıp, AKP üzerinde baskı kuran Bahçeli, mafyaya karşı nutuklar attı. Soylu'nun teşekkür mesajında ise Bahçeli'ye "devletin devamlılığının ruhu" övgüsünün altında, kendisine yeterince destek olmayan Erdoğan yönetimine serzeniş vardı.
Gözler Erdoğan çevrilmişken, milyonlarca kişi "bunları hak etmiyoruz" diyor ve Peker iddialarının yargı önünde hesabının sorulmasını istiyor.
Bakan Soylu'nun AKP iktidarına maliyeti arttıkça artıyor. Devlet içindeki bir takım kliklerin varlığına muhtaç olan iktidar, kendisini açıkça suçlayan bir üyesini görevden alamıyor. Ve bu kriz Peker'in kokain trafiği ve Kıbrıs'taki Kutlu Adalı suikastı hakkındaki itirafları üzerine uluslararasılaşmış durumda.
Bunları hak etmiyoruz. Bakan Soylu, iddiaların etkin bir şekilde soruşturulması için istifa etmeli. Peker'in itirafları üzerine derhal gerçek soruşturmalar başlatılmalı. Çetesiz, mafyasız, yolsuzlukların üzerine gidildiği, siyasi sorumluların hesap verdiği bir düzen istiyoruz.