Peker'in itirafları, siyasi kriz, oluşan manzara

17.05.2021 - 17:53
Haberi paylaş

Devletin düne kadar el üstünde tuttuğu ve koruma verdiği Sedat Peker'in itirafları, skandaldan skandala koşan iktidar için yeni bir siyasi kriz yarattı.

Eski bakan Berat Albayrak'ın kardeşi (AKP medyasını ve propaganda aygıtını yöneten) Serhat Albayrak'ın, kendisinin tasfiyesinde "taşeron" olduğunu söyleyen Peker, bir adım daha ileri giderek İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun 1990'ların ortasından beri kendisi ile çalıştığını, politik organizasyonlarının ve aralarındaki ilişkilerin akrabaları tarafından kurulduğunu söyledi. Bununla kalmadı, Soylu’nun kendisine hakkında İstanbul'da başlatılan soruşturma tehlikeli bir duruma geldiğinde haber vereceğini söylediğini ilan etti.

Türkiye'den kaçışı sonrası Balkanlar'dayken çektiği ilk video serisinde UYAP'a farklı isimle kaydedilip görmesi engellenen soruşturma dosyasının, bir polis tarafından kendisine getirildiğini zaten itiraf etmişti.

Bakan Soylu, kendisini hedef alan 4. videodan kısa bir süre sonra sosyal medya hesaplarından bir açıklama yayınladı.

Kılıçdaroğlu'ndan Akşener'e, Babacan'dan Davutoğlu'na, FETÖ'den PKK'ye geniş bir liste sayan Soylu, bunların Peker'in arkasında olduğunu ve kendi şahsında iktidara karşı harekete geçtiklerini söyledi. Ve kendisiyle Peker arasında söylenildiği gibi bir ilişki ortaya çıkartıldığı takdirde, idam cezası dahil (Türkiye'de idam cezası uygulanmıyor) her türlü aşağılamaya da razı olduğunu belirtti.

Soylu'nun tepkisi

Peker'in "jokerim, çıkış biletim" dediği İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bununla da kalmadı, kendisini soruşturması için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurduğunu açıkladı ve Sedat Peker hakkında suç duyurusunda bulundu. 

Öte yandan Bakan "neden polis koruması verdin ve bunun süresini uzattın, koruma niçin yurt dışında da geçerliydi, sinyal kesici de verdin mi" gibi sorulara yanıt vermekten kaçınıyor.

Özellikle 15 Temmuz başarısız darbe girişimi sonrası, yaptığı kitlesel mitinglerle, Cumhur İttifakı için oy ve başkanlık rejimine destek isteyen, aynı zamanda rejim muhaliflerini ölümle tehdit eden Sedat Peker, 1,5 yıl öncesine kadar İçişleri Bakanlığı'nın koruması altındaydı.

Kriz

Peker'in itirafları sonrası (bunların arasında sosyal medyada troll ağlarıyla organize edilmiş "istifa" da var) Bakan Soylu, hem kendisi çok zor duruma düştü ve hem de iktidarı zor duruma düşürdü. 

İktidar da zor duruma düştü. Çünkü Erdoğan’ın bir düğünde el sıkıştığı, Cumhur İttifakı'nı destekleyen en önemli figürlerden biri olan, 1990'ların başından bugüne devlet görevlileriyle çalışmış Sedat Peker'in söyledikleri çoğu kişi tarafından doğru kabul ediliyor. Daha önemlisi bu iddialar bir biçimde Beştepe'ye kadar ulaşıyor.

AKP sözcüsü Ömer Çelik ve Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın da Soylu'ya destek açıklaması yaptı. Son olarak Cumhurbaşkanı da aynı sözleri yineledi.

Polis ve jandarmayı kontrol eden Bakan, devletin kayıtlarına göre mafya lideri olan biriyle çalışmakla suçlanıyor. Eski Susurluk davası ve birçok davanın sanığı Mehmet Ağar ile özel ilişki kurmakla suçlanıyor. Her gün muhalifleri itibarsızlaştırma kampanyaları yapan, gerçekleri çarpıtan AKP medyasındaki özel örgütlenmelerin kötü şöhreti konuşuluyor. 

Yargıda ve kolluk kuvvetlerindeki siyasallaşmış kadrolar, hizmet ettikleri güç odaklarının çıkarları doğrultusunda davranılmakla itham ediliyor. Gülencilere yakın işadamlarının mal varlıklarına çöküldüğü, zengin cemaat mensuplarının yargılanmaktan böyle kurtulduğu iddia ediliyor. 

Olaylar, Türkiye ile de sınırlı kalmıyor. Bir yandan Türkiye ve Azerbaycan siyasi elitleri arasındaki ilişkiler (Karadeniz petrollerinin taşınması) diğer yandan Suriye savaşına bağlanıyor. Ve Kolombiya tarafından bir limanda yakalanan 5 tona yakın kokainin Türkiye'ye gittiği, İzmir limanına geleceği ve alıcısının bir kimya şirketi olduğu söyleniyor. 

Avrupa medyası, 1990'larda eroin trafiğinin geçiş noktası olarak Türkiye'yi manşetlerine taşımıştı. "Narko devlet" suçlaması dış basında bugün tekrar dile getiriliyor. 

Ahlakçı iktidar partisinin bir milletvekili (aynı zamanda Marmara koordinatörü) göçmen bir genç kadına tecavüz edip, öldürmekle suçlanıyor. Elbette devasa yolsuzluk iddiaları da var.

Manzara

Peker'in itirafları sonrası oluşan manzaraya bakıldığında akıllara hemen Susurluk skandalı ve elbette Ergenekon/Balyoz davaları akla geliyor. Özellikle Susurluk skandalında mafya-devlet görevlileri-siyasiler-iş adamları-medya arasındaki ilişkiler 'pat’ diye ortaya dökülmüştü. 

Bugünkü skandalın aktörleri, her biri "temiz toplum" adına açılan, suça karışmış devlet görevlerinin bir şekilde aklanmasıyla sonuçlanan bu davaların sanıklarıydı, bazıları bunlardan ceza alıp hapis yattılar. Bugün -aralarındaki çıkar çatışması ayyuka çıkmış bir şekilde- yeniden karşımızdalar. Dünden farkı, bu itirafların her birinin bağımsız yargı organları tarafından soruşturulması için çaba gösteren medya kuruluşlarının olmaması, sosyal muhalefetin uzun süredir baskıyla sokaktan uzak tutulması. Bu yüzden Sedat Peker konuşuyor, devlet ve iktidar görevlileri yalanlama yarışına girişiyor. Ama her bir iddia ve konu olan şahıslar hakkında henüz hiçbir soruşturma açılmış değil. 

Ama herkes soruyor:

Emniyet'in raporuna göre Türkiye'deki mafya örgütlenmelerinden birine liderlik eden Sedat Peker'e neden polis koruması verildi? 

Sedat Peker'in devlet/iktidar blokundaki konumu neydi? 

Siyasallaşan yargı, iktidar üyelerini gerçekten soruşturabilir mi?

5 ton kokainin alıcısı kim? Neden şimdiye kadar soruşturma yapılmadı?

Mehmet Ağar'ın devlet içindeki konumu nedir? Ağar’ın her fırsatta tekrarladığı gibi devlet ona görevler vermeye devam mı ediyor?

"FETÖ borsası" iddiaları ayyuka çıkmış ve bir AKP yöneticisi bu yüzden öldürümüşken neden bir soruşturma açılmadı?

Akademisyenleri, solcuları, gazetecileri tehdit eden (bazen de döven) çeteler kime hizmet ediyor?

Yeldana Kaharman'a ne oldu? 

1996'da adadaki kontrgerilla faaliyetlerini araştıran Kıbrıslı gazeteci Kutlu Adalı'yı kimler öldürdü?

Elbette daha çok soru var ve itiraflar/tepkiler geldiği sürece de artacaklar. Son dönemde birçok skandal yaşayan AKP iktidarı, bir kez daha zor durumda.

Tekrarlıyoruz: Peker'in itiraflarında adı geçenlerin her biri ve her vaka acilen soruşturulmalı, soruşturmanın selameti açısından Süleyman Soylu istifa etmelidir.

Susurluk skandalından 25 yıl sonra: Sedat Peker'in söyledikleri ne anlama geliyor?

Bültene kayıt ol