24 Nisan’ın, yani bundan 106 yıl önce bu topraklarda yaşayan 1.5 milyon Ermeni’nin yok edilmesine giden sürecin başladığı günün yıl dönümünde yine inkâra dair manzaralar gördük. Biden’ın hemen öncesinde Erdoğan’ı ilk kez telefonla araması, ertesi gün de resmî açıklamada 1915’i soykırım olarak nitelemesi, Türk milliyetçiliğinin tüm kanatlarının tepkisini çekti.
AKP-MHP koalisyonu, Kasım ayındaki ABD seçimleri öncesi Trump’ı destekliyordu. Biden’ın kazanmasıyla ilişkilerin gerileceği bekleniyordu. Hükümet yeni başkana da ılımlı mesajlar gönderse de beklendiği gibi oldu ve AKP’nin Rusya ile ABD arasında mekik dokuyan diplomasisi iflas etti. Cumhurbaşkanlığı, 2014’ten beri olduğu gibi, Türkiye Ermenileri Patriği Sahak Meşalyan’a “ılımlı” bir mesaj iletmiş, 1915’te hayatını kaybeden Ermenilerle ilgili taziye mesajı yayınlamıştı. Biden’ın açıklamasıyla birlikte hükümet katından yüksek perdeden inkâr açıklamaları geldi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Tarihimiz hakkında kimseden ders alacak değiliz” dedi. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun “Herhangi bir hukuki ve bilimsel meşruiyeti olmayan bu beyanı hükümsüz olarak kabul ediyoruz” ifadelerini kullandı. Devlet Bahçeli ise “1915 tehcir vakasıyla son yurdumuzun en az 100 yılı kurtarılmıştır. Bu stratejik kararlılıkta iradesi bulunan kahraman nesli rahmetle ve hürmetle anmak her vatanseverin, her milletperverin milli görevidir” diyerek 1915’te yapılanları sahiplendi.
Emperyalizm tartışması
Milliyetçiler Biden’ın açıklamasına karşı “antiemperyalist” soslu argümanlarla, ABD’nin tarihindeki katliamları ve savaşları öne çıkardılar. Oysa ABD’nin dünyanın hegemonik kapitalist gücü olarak tarihi boyunca işlediği suçlar, bir asır önce bu topraklarda olup bitenleri haklı çıkarmıyor. Birçok ülkeninki gibi Türkiye’nin de resmi tarihi inkârla dolu. Bunların en köklüsü ise 1915’e ilişkin geliştirilen tarih tezleri. Bunların hiçbir geçerliliği yok, milliyetçilerin iddia ettiği gibi “tarihçilere bırakılacak” bir durum yok. Tarihi gerçekler zaten ortada. Burada asıl büyük sorun, Türkiye’yi yönetenlerin, büyük bir insani trajediyi, yüz binlerce insanın mallarının gaspını içeren bir süreçle yüzleşmeyi reddetmeleri.
Muhalefetin ifşası
Diğer yandan, Biden’ın açıklamasının ardından, “demokrasi ittifakı” etrafında AKP-MHP’ye karşı birleşmesi istenen güçler, milliyetçi bir hattın etrafında yerli-milli koroya katıldı ve AKP-MHP’nin arkasına dizildi. CHP resmi sözcüleri, Ekrem İmamoğlu, İyi Parti, Deva Partisi, Gelecek Partisi tel tel döküldü. Hiçbiri yüzleşme çağrısı yapmazken, hükümete getirdikleri eleştiriler “inkâr politikasını güçlü bir şekilde yürütememesi” üzerineydi. Bu partiler Türk milliyetçiliği konusunda ülkeyi yönetenlerden farklı olmadıklarını bir kez daha ortaya koyarken, hepsi el birliğiyle yüzleşme çağrısı yapan HDP’ye yüklendiler.
Yüzleşme mücadelesi
Diğer yandan Türkiye’de her 24 Nisan’da olduğu gibi yüzleşme mücadelesi de bu yıl sürdürüldü. İki yıldır Taksim’de sokakta gerçekleştirilen anmalar yapılamıyor, ancak online etkinliklerle 1915’te kaybettiklerimiz anılmaya devam ediliyor. Bu yıl da DurDe platformu tarafından düzenlenen etkinlikte Ümit Kurt, Tamar Nalcı, Metin Karabaşoğlu ve Canan Şahin’in sunumlarıyla yapılan panelde 1915 ve bugün gelinen süreç ele alındı. Anma etkinliğinde basın açıklamasını okuyan Melek Ulagay Taylan, “Yüzleşme, sadece bir tarihsel felaketin tanınması anlamına gelmiyor, bugün nasıl bir toplumsal havayı soluyacağımızı belirleyecek bir adım olacak. Bu olmadan, yanıbaşımızdan koparılıp çekilen bir halkın evlatlarının acısının dinmesi sağlanamaz, acıların birikerek büyümesi engellenemez” ifadelerini kullandı.
Yüzleşme Türkiye işçi sınıfının çıkarınadır
DurDe’nin yanısıra DSİP, Nor Zartonk, HDP, İHD, birçok sol parti ve örgüt, bağımsız aktivistler, Boğaziçi’nde direnenler, LGBTİ+ ve kadın örgütleri 24 Nisan’da yüzleşme mücadelesini büyüttüler. Türkiye kapitalizminin kuruluşunun simgesel, tarihsel ve toplumsal süreci olarak ele alınması gereken 1915’te yaşananları doğru değerlendirmek, hem mevcut nefret ortamının geriletilmesi ve ırkçılığın yenilmesi hem de işçi sınıfının farklı etnik ve dini kökenlerden unsurlarının egemen sınıfa karşı mücadelede birleşebilmesi için mutlak bir zorunluluk. Emekçiler ancak hâkim Türk milliyetçisi argümanlardan koptukları ölçüde bağımsız bir hareket inşa edip kendi hakları için mücadeleyi yükseltebilirler. Irkçı ve milliyetçi argümanların yenilgiye uğratılması, bunun başarılmasında kritik bir yerde duruyor.
Hrant Dink’in 1990’larda başlattığı mücadele, dünyanın birçok yerine dağılan milyonlarca Ermeni’nin adalet arayışı, Türkiye’de de yankı buluyor ve resmi inkâr politikalarına karşı çıkanların sayısı her geçen gün artıyor. Özgürlükçü ve eşitlikçi bir muhalefet, Ermeni halkının bu büyük tarihsel acısını sahiplenerek, halkların eşit koşullarda kardeşliğini tesis etme yönünde adımlar atılarak kurulabilir.
Ozan T.
---
Sol partilerin de bir bölümü 24 Nisan’la ilgili açıklamalar yayımladı. Sol Parti, TİP, EMEP, TKH gibi partilerin açıklamalarında soykırımın adının konulamaması, genel geçer laflarla “halkların kardeşliği”nin vurgulanması ve “çıkar hesapları”, “diplomatik pazarlıklar” gibi sözlerle hükümetin söylemlerine benzer ifadeler kullanmaları tepki çekti.
Solda başka bir dizi kurum ise 1915’in kurbanlarını anan açıklamalar yayımladı. 24 Nisanlarda Taksim Meydanı’nda yüzleşme mücadelesini başlatan kurumlar arasında olan DSİP’in açıklamasında şunlara yer verildi:
“Soykırımın üzerinden 106 yıl geçse de bu tarihle yüzleşmek bir zorunluluktur. Yüzleşme gerçekleşmediği için 10 yıl önce bugün Ermeni genç Sevag Şahin Balıkçı, zorunlu askerliği yaparken ırkçı bir er tarafından katledildi. 19 Ocak 2007’de Ermeni gazeteci Hrant Dink’in Agos gazetesinin önünde vurulduğu gibi. Sevag Balıkçı’yı anıyoruz. Hrant Dink’i anıyoruz. 24 Nisan’da kaybettiklerimizi anıyoruz. Bu acı hepimizin.”
---
Meral Akşener: “Yüce Türk milletinin tarihinde başımızı öne düşürecek, utanılacak, saklanacak hiçbir şey de yoktur.”
Ekrem İmamoğlu: “ABD yönetiminin 1915 olayları ile ilgili ifadelerini şiddetle kınıyorum. Bu büyük bir yanlıştır. Türkiye Cumhuriyeti’ni töhmet altında bırakmaya yönelik bu ve benzeri kararlar tarafımızca yok hükmündedir.”
Mansur Yavaş: “Siyasi çıkar peşinde olan devletlerin öncelikle kendi tarihlerine bakmasını tavsiye ediyor, yapılan açıklamaları şiddetle kınıyorum.”
Deva Partisi: “ABD Başkanı Joe Biden’ın, iç politika kaygılarıyla tek yanlı bir tarih okumasına dayanan ‘soykırım’ ifadesini kullanmasını güçlü bir biçimde kınıyoruz.”
Gelecek Partisi: “Bu haksız ve hasmane açıklama karşısında yetkili makamlarca yapılacak diplomatik girişimlere ve atılacak doğru adımlara destek vereceğiz ve milli dayanışma içinde olacağız”
(Sosyalist İşçi)