10 yıl önce başlayan 24 Nisan anmaları bu yıl pandemi sebebiyle çevrimiçi gerçekleşti.
Soykırımının 106. yıldönümünde Melek Ulagay Taylan'ın okuduğu basın açıklaması:
Değerli arkadaşlar,
24 Nisan anmalarını pandemi koşullarında online olarak gerçekleştirdiğimiz ikinci yıldayız.
Yasımızı tutmak ve yüzleşme mücadelesini örmek için Taksim’de başlattığımız anmalar, her şeyin dijitale döndüğü bu dönemde Facebook ve Youtube üzerinden devam ediyor.
Bugün bir kez daha 1915’te devlet eliyle başlatılan büyük bir kırımda kaybettiğimiz insanları anmak için buluştuk.
106 yıl önce bugün tek tek çalınan kapılar, 1.5 milyon Ermeni’nin felaketinin başlangıcını simgeliyordu.
“Karakola kadar ifade vermeye gelir misiniz?” denilerek evinden alınanları korkunç bir son bekliyordu. Aralarında bir çok meslekten yurttaşın, diş hekimlerinin, milletvekillerinin, gazeteci ve yazarların olduğu 250’ye yakın kişi tutuklandı.
Bu harekât, 1914’te Osmanlı nüfusunun %30’unu oluşturan gayrimüslimlerin binde 1,5 gibi bir orana düşeceği kanlı sürecin kapısını aralıyordu.
İki yıl içinde Anadolu topraklarında 1.5 milyon Ermeni yok edildi. Kadim bir halkın kültürü, değerleri, yetenekleri bu coğrafyadan sökülüp atıldı. Ve yüz yılı aşkın süre sonra hâlâ siyaseti ve toplumu baştan aşağıya belirleyen, milliyetçi ve ırkçı bir atmosferin temelleri de bu gelişmelerle birlikte atıldı.
Ermenilere yapılanlar, defalarca altını çizdiğimiz gibi, “kasabanın sırrı”dır; herkesin bildiği ama hakkında konuşmama konusunda yazılı olmayan bir anlaşmanın var olduğu bir gerçektir. Bu coğrafyada kapitalizm kanlı bir tasfiye, mülklerin el değiştirmesi operasyonu üzerinde kuruldu.
On yıllar boyunca bu konuyu konuşmak yasaklandı, bırakın “soykırım” demeyi en küçük imasında bulunanlar bile ciddi zorluklarla karşı karşıya kaldı.
Fakat gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır. Dünyanın çeşitli yerlerine dağılmış milyonlarca Ermeni’nin hafızası ve adalet arayışı, Türkiye’de Hrant Dink’in başını çektiği mücadele, son 20 yılda 1915’in gündemimize esaslı bir şekilde geri dönüşüyle sonuçlandı.
Dink cinayetinin ardından “Hepimiz Hrant’ız hepimiz Ermeni’yiz” diyerek yürüyen yüz binler, bu yüzleşmenin yolunu açtı. Irkçılık, failimeçhul cinayetler geleneği hiç ummadığı bir anda büyük bir darbe yedi.
İnkârcılar için geri döndürülemeyecek bir süreç başladı. Aşağıdan kitlesel mücadele, devlet ağzından yarı gönülsüz anmaları beraberinde getirmeye başladı. Her 24 Nisan’da sokaklarda, hem de birçok şehirde birden, anmalar yapılmaya başlandı.
Hrant Dink’i, Sevag Balıkçı’yı, Maritsa Küçük’ü öldürerek devam eden bir geleneğe karşı attığımız adımları sürdürmek niyetindeyiz. Bu cinayetlerin bir daha yaşanmaması, bu coğrafyada yaşayan hiçbir halkın ırkçılığa ve ayrımcılığa maruz kalmaması için, bu büyük katliamla yüzleşmek zorundayız.
“Hepimiz Ermeniyiz” diyenler, ırkçılığa karşı çıkanlar, halkların eşit koşullarda kardeşliğinin öneminin farkında olanlar sesini yükseltirse bir yüzleşmenin yaşanabileceğine inanıyoruz. Bu yüzleşmenin yaşanması özgürlük için, eşitlik için, halkların kardeşliği için el ele vermeye devam etmemizle mümkün.
Bunu biliyoruz.
İnkâra son verecek somut adımların atılmasını, eşit ve yüzleşmenin yaşandığı koşullarda kardeşliğin tesis edilmesini istiyoruz.
Yüzleşme, sadece bir tarihsel felaketin tanınması anlamına gelmiyor, bugün nasıl bir toplumsal havayı soluyacağımızı belirleyecek bir adım olacak. Bu olmadan, yanıbaşımızdan koparılıp çekilen bir halkın evlatlarının acısının dinmesi sağlanamaz, acıların birikerek büyümesi engellenemez.
Kardeşlik, içi boşaltlımış bir temenni olarak kalır.
24 Nisan 1915’te başlatılan sürecin sonunda hayatını kaybedenleri saygıyla anıyoruz.
DurDe Platformunun düzenlendiği anma etkinliğinin tamamını izleyebilirsiniz: