Türkiye ekonomisi büyük bir krizin içinde. İşsiz sayısı 10 milyonu aşarken, yüksek enflasyon ve yüksek faiz aynı anda yaşanıyor. Ekonomik kriz ortamında Merkez Bankasının harcanan rezervleri siyasetin temel gündemi haline geldi. Merkez Bankası rezervlerinden 128 milyar doların erimesine ilişkin süreç şöyle özetlenebilir:
2019 başında enflasyon %20 iken, net getirisi %17’lere düşen TL mevduat sahipleri, tercihlerini döviz almak yönünde kullanmaya başladı. Yerel seçimler kapıdaydı. Hükümet dövizin yükselmesini kamu bankaları eliyle önlemeye çalıştı, kamu bankalarına döviz ise belirsiz bir kaynaktan geliyordu.
Ekonomistler rezerv kaçağını Mart 2019’da tespit ettiler
İşi bilen ekonomistler konunun peşine düştü. Ekonomist Haluk Bürümcekçi 21 Mart 2019’da Merkez Bankası rezervlerinde anlaşılamayan bir düşüş hesapladığını ve Merkez Bankası tarafından buna açıklık getirilmesi gerektiğini yazdı. Merkez Bankası bu net soruya cevap vermek yerine “rezerv biriktirme politikasına devam ediyoruz” açıklaması yaptı.
Haluk Bürümcekçi 1 Nisan 2019 tarihli yazısında 28 Aralık 2018 ile 22 Mart 2019 arasındaki üç aylık dönemde 11,5 Milyar dolara yakın “rezerv kaçağı” olduğunu verilerle ortaya koydu.
Temmuz 2019’da Murat Uysal’ın başkanlığa gelmesi sonrası Merkez Bankasındaki “rezerv kaçağı” sızıntısı daha da arttı. Hükümet istediği miktarda dövizi istediği tarihte sorumsuzca çekmeye başladı. Hazine ile Merkez Bankası arasındaki “döviz çekme” protokolü yenilenerek kolaylaştırıldı.
Yapılan hesaplara göre satılan dövizlerin 33 Milyar doları 2019’da, 93,3 Milyar doları 2020’de satıldı.
Faizler baskılandıkça, dövize talep arttı
Merkez Bankası kapı arkasından döviz sattıkça, faizleri suni olarak baskıladıkça dövize olan talep arttı. Hiç kimse bu gidişatın durması için girişimde bulunmadı. Merkez Bankası başkanı, yardımcıları, PPK üyeleri, danışmanlar, Finansal istikrar komitesi üyeleri gibi yetkililer sustular, muhtemelen birilerinin hışmından korkup gerçeği söylemediler. Satılan rezervlerin çok büyük kısmı yurtiçi yerleşiklere ve yurtdışı portföy yatırımcılarına gitti.
Pandemi hükümetin hesaplarını alt üst etti
Pandemi Türkiye’ye gelince aslen 2023 seçimlerine kadar idare edebilecek olan bu tuhaf sistem 6 ay içinde çöktü. Hükümet pandemi nedeniyle düzgün bir sosyal destek program uygulamak yerine, tek bildiği iş olan faizleri suni olarak düşürüp, yeni bir kredi balonu şişirmeye başladı. Desteğe ihtiyacı olanlar mecburi kredi kullandı, krediye ihtiyacı olmayanlar da düşük faizlerden faydalanmak için kredi kullandı. Ekonomi yönetimi dövize olan talebi, rezervlerini daha yoğun satarak baskılamaya çalıştı. 2020’de toplamda 93,3 Milyar dolar satıldı. Hikâye 2020 Kasım ayında Hazine-Maliye bakanının ve Merkez Bankası Başkanının görevden alınmaları ile son buldu.
Vatandaşın parası ile kumar oynandı, kaybedildi
Bugünlerde iktidara yakın birileri ortaya çıkıp bu rezervlerin “cari açığın karşılanması” için, “Türkiye’nin ithalat yapabilmesi “için, “pandemide vatandaşa destek” için veya “vatandaşın döviz talebi” için satıldığını iddia ediyorlar. Bunlar doğru değil. Çünkü örneğin 2019 yılında cari fazla verildiği halde 33 milyar dolar satıldı.
Oysa 2003-2018 arasında verilen toplamda 540 milyar dolar cari açığa rağmen, Merkez Bankası net rezervleri 30-59 milyar dolar arasında oldu.
Aynı şekilde yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatları 2003-2018 arasında 50 Milyar dolardan 160 Milyar dolara yükselirken de Merkez Bankası net rezervi arttı.
Bu konudaki tek gerçek, faiz ve dövizi aynı anda kontrol etmek gibi imkânsız bir şeyi başarmak için, vatandaşın parası ile finansal kumar oynandığı ve kaybedildiğidir.
İktidar şu soruları cevaplamalıdır
“128 milyar nerede?” diyenler, buharlaşan bir rezervden bahsetmiyorlar. Bu dövizin hangi ihtiyaçla, nasıl, kim tarafından, hangi yollarla, ne seviyeden, ne kadar satıldığının açıklanmasını istiyorlar.
İktidar partisi kurmayları da önce dövizler yerinde duruyor derken, şimdi piyasa kurundan satıldığına işaret edip soranları cehaletle suçluyor. Ama bu ‘cehaletin’ aydınlanması için aşağıdaki sorulara yanıt vermeyi es geçiyorlar.
Temel sorular şunlar:
- Döviz rezervleri Merkez Bankası’ndan hangi yollarla, nereye, hangi miktarda satılmıştır?
- Yapılan satışlara ilişkin bir Banka Meclisi kararı, Yönetim Komitesi Kararı alınmış mıdır?
- Rezervlerin bu kadar eritilmesinde siyasi direktif var mıdır?
- Satışla alınan TL’ler ne yapılmıştır?