Merkez Bankası'ndaki son başkan değişikliğinin ardından, ilk iş gününde borsa çöktü, döviz fırladı. İstanbul Borsası yüzde 10 değer kaybederken, işlemler düşüşü frenlemek için iki defa durduruldu.
Türk Lirası ise önce yüzde 16 değer kaybetti ve bir dolar 8,3 lira seviyesine yükseldi, ardından bankaların piyasaya döviz sürmesi ile dolar kuru 7,9 seviyesine geriledi. Sonuçta TL’deki değer kaybı yüzde 10’larda devam ediyor. Risk primi olan CDS’ler 150 puan artarak 466 puana yükseldi.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin yönetememe krizi sürüyor. Alınan kararların sürekli değiştirilmesi, yeniden farklı kararlar alınması bir yönetim biçimi haline geldi. Son 17 yılda 4 merkez bankası başkanı atanmışken, CHS’ye geçilen son 2 yıllık dönemde 3 merkez bankası başkanı atandı.
Cumhurbaşkanlığına bağlı ekonomi danışmanları, yandaş gazetelerdeki ekonomi köşe yazarları, ekonomiden sorumlu bakanlardan daha yetkili ve etkili olmaya başladılar. Atama ve görevden alma kararlarını bakanlar basından izliyorlar.
Normal işleyen bir kapitalist ekonomide özerk olması gereken Merkez Bankası, Türkiye’nin uyguladığı CHS sisteminde tamamen Cumhurbaşkanına bağlı bir kurum niteliğinde. Cumhurbaşkanının ve ekonomi danışmanlarının, “faiz sebeptir, enflasyon sonuç” şeklinde özetlenecek irrasyonal düşünceleri nedeniyle sistem sürekli tıkanıyor.
4 ay önce Berat Albayrak’ın görevden alınması ile “artık gerçekler kavrandı, işi uzmanlarına bırakıyorlar” denmişti ve arkasından piyasalara milyarlarca dolar döviz girişi olmuş, dolar 7,2 TL’ye kadar gerilemişti.
Ama bu hafta alınan kararlar, Merkez bankasının başına Yeni Şafak köşe yazarı, AKP eski milletvekili bir kişinin atanması, Cumhurbaşkanı ve danışmanlarının eski tas eski hamam görüşlerinde direndiğini gösteriyor.
Elbette bu da dövizde yukarı yönlü patlama, TL’de değer kaybı, borsada çöküş anlamına geliyor. Bir günde aslında Türkiye’de yaşayan herkes yüzde 10 daha yoksullaştı. Son bir yıllık yoksullaşmamız yüzde 60’ları buldu.
Merkez Bankası kasasının eksi 50 milyar dolar olması, iktidarın elinde bu yoksullaşmanın önüne geçecek hiçbir imkanının da kalmadığını gösteriyor. Yani bir yıl önce yaptıkları gibi bir miktar kredi dağıtarak, suni teneffüsle ekonomiyi bir süre daha yürütemeyecekler, deniz gerçekten bitti.