AKP hükümeti ABD başkanlık seçimlerinde tüm umutlarını aşırı sağcı Donald Trump’ın kazanmasına bağlamıştı.
Trump da Rahip Brunson krizi ve YPG’ye destek gibi birçok konuda Türkiye ile ters düşen işler yapsa da genel olarak AKP’ye yakın durmuş, onun Suriye’deki bazı operasyonlarına destek vermişti. Seçimi Biden’ın kazanmasının ardından, AKP hükümeti onunla da iyi ilişkiler geliştirmenin yollarını deniyor. Ancak genel beklenti, Demokrat başkanın Türkiye hükümetiyle arasının daha açık olacağı yönündeydi.
Nitekim, ABD’de 54 senatör, Joe Biden’e gönderdikleri mektupta, insan hakları sicilini iyileştirmesi için Türkiye’ye baskı yapmasını istedi. Metinde “Erdoğan ve hükümetine ülkede ve yurtdışında bulunan muhalefete yapılan baskıya son verme, siyasi tutukluları serbest bırakma ve otoriter çizgisinden dönme vurgusunda bulunmanız çağrısı yapıyoruz” denildi.
Nasıl bir antiemperyalizm?
Öncelikle şunları hatırlatmak isteriz: Sosyalist İşçi gazetesi ABD emperyalizminden herhangi bir konuda iyilik, umut beklemedi hiçbir zaman. Afganistan ve Irak işgallerine karşı devasa savaş karşıtı hareketleri inşa ettik. Bütün militarist planlara, çokuluslu şirketlere, küresel kapitalizmin en güçlü devletine her zaman karşı çıktık. Trump’a karşı Biden’ı değil ABD’de korona günlerinde yapılan grevleri, Black Lives Matter hareketini umut olarak gördük.
Fakat bununla birlikte, ABD’deki senatörlerin mektubuna milliyetçi temellerle karşı çıkışın hiçbir “antiemperyalist” yönü olmadığını belirtmek isteriz. Çok merkezli bir dünyada yaşıyoruz, farklı büyük emperyalist devletler ve onların müttefiki olan bölgesel güçler kendi çıkarlarına göre siyasal konumlar alıp birbirlerini eleştiriyorlar. Bu çatlaklar nedeniyle birbirlerine eleştiriler getiriyor olmaları, o eleştirinin içeriğinin haksız olduğu anlamına gelmez.
Türkiye’de gerçekten insan hakları, demokrasi, korona nedeniyle oluşan eşitsizlikler, ekonomi gibi birçok başlıkta işçi sınıfı büyük bir sıkıntı yaşıyor. Ve bunun sorumlusu doğrudan AKP-MHP ittifakı, Erdoğan’ın kabinesi. Buna karşı mücadele etmek ise ABD devletinin değil bizim görevimiz.
“Yerli”, “Milli” ve ABD karşıtı!
Resmi muhalefet ise senatörlerin mektubu karşısında bir kez daha yerli ve milli saflara geçti. AKP, CHP, MHP ve İYİ Parti’den 86 milletvekili, Türkiye’yi savunan bir metin yayınladılar. Burada Türkiye’nin “insan haklarına saygı ve hukukun üstünlüğü konusunda her zaman olduğu gibi titizlikle hareket ettiği” gibi absürt ifadeler yer aldı. Bölgesel bir askeri hegemonik güç olmaya çalışan Türk egemen sınıfının, onun devletinin ve hükümetinin çıkarlarını savunmak kimseyi “antiemperyalist” yapmıyor. CHP ve İyi Parti ise bir kez daha AKP-MHP ittifakına karşı ufuklarının yerli milli muhalefet perpsektifiyle sınırlı olduğunu, otoriter iktidarı geriletmenin yolunun onunla milliyetçilik yarıştırmaktan geçtiğini düşündüklerini ispatladılar. CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, “Erdoğan’a sesleniyorum: Bu 54 senatörün yazdığı mektuptan, yeni başkandan etkilenerek Doğu Akdeniz, Ege, Kıbrıs, Suriye’de ve Libya’da taviz verirsen namertsin, taviz vermeyeceksin, biz arkanda olacağız. ABD, bunlar yoluyla Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatlerimizden geri adım atmamızı isterse dimdik duracaksın. Kimsenin Türkiye Cumhuriyeti’ne hakaretine fırsat verme, verdirmeyelim” dedi.
Bu ifadeler açıkça Millet İttifakı denilen karmaşık grubun milliyetçi duruşunu ortaya koyuyor. Aynı ittifak Maltepe’de bir parka Türkiye gibi bir yerde ırkçılıktan hapis yatmayı başaran Nihal Atsız adlı ırkçının ismini vermişti. Oysa başarılması gereken, aşağıdan mücadeleleri, çeşitli sosyal hareketlerin aktivistlerini birleştirerek başka bir muhalefet biçimini ortaya koyacak Antikapitalist Blok inşa etmek. Böylesi bir cephe, milliyetçiliğe hiçbir taviz vermeyerek enternasyonalizmin sesini yükseltecektir.
(Sosyalist İşçi)