Boğaziçi Üniversitesi'nde öğretim üyeleri ve öğrencilerin sürdürdüğü büyük mücadele üzerine Sosyalist İşçi gazetesinin değerlendirmesi.
Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri 2021’e kayyum rektör Melih Bulu’ya karşı direnişle başlamıştı. Hükümetin tüm hedef göstermelerine ve polis baskısına rağmen eylemler devam ederken, mücadele eden öğrencilerle dayanışma da büyüyor.
AKP yıllar boyunca atanmışlara karşı seçilmişlerin iktidarı olmakla övünmüştü. Ancak son yıllarda üniversitelerde rektör seçimlerindeki iradeyi tanımayan atamalar, bu durumla çelişiyordu. Boğaziçi buna karşı tepkilerin zirve yaptığı yer oldu. AKP Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, “Boğaziçi Üniversitesinde mesele rektör değil. Bunlar her seferinde sandıkla, demokratik yollarla, seçimle, millet iradesini temsil eden yapıların meşruiyetine inanmadılar. Dolayısıyla mesele kendi irademize, millet iradesine sahip çıkma meselesidir” diyor. Oysaki burada olan üniversitelerdeki seçimlerin rafa kaldırılması ve demokratik yolların yerine Boğaziçi Üniversitesi’nin iradesinin dışında bir ismin kayyum olarak rektör atanması. Benzer bir şey seçimle iş başına gelen HDP’li belediyelere de yıllardır yapılıyor.
Cumhur İttifakı bu çelişkiyi aşmak ve manzarayı kendi lehine çevirmek için öğrencileri kriminalize etmeye, “terörle bağlantılı” göstermeye çalışıyor. Gözaltına alınanları bu şekilde suçlayan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Bir azınlık burayı ideolojik merkez haline getirmek istiyor. Biz de buna müsaade etmeyeceğiz” diyerek Boğaziçi’ne saldırıyor. Buna karşı en iyi yanıt ise sürekli okullarında eylem yapmak isteyen ve bu hakları ellerinden alınan öğrenciler. Şubat ayı başında gerçekleştirilen protestoda 159 kişinin gözaltına alınmasına karşı Kadıköy’de binlerce kişi sokağa döküldü, halk akşam 21:00’de birçok semtte evlerinin camından ses çıkartarak öğrencilere destek oldu.
Hükümetin kullanmaya çalıştığı bir diğer argüman ise Boğaziçi’ndeki LGBTİ+ öğrencilerin varlığı oldu. Bir resim sergisinde sergilenen bir eserden yola çıkılarak iki öğrenci tutuklandı, Boğaziçi’ndeki LGBTİ+ kulübünün kapatıldığı Twitter üzerinden Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun tarafından duyuruldu.
Bu nasıl bir muhalefet?
AKP-MHP ittifakı uzun süredir yaptığı gibi LGBTİ+’ları hedef gösterirken, onlara destek ana muhalefet partisi CHP’den geldi. CHP Sözcüsü Faik Öztrak, sergideki eseri “insanlığın mukaddes değerlerine yönelik bir saldırı” olarak tanımladı ve “görünen ve görünmeyen” sorumluların ortaya çıkarılmasını isteyerek hükümetin saldırılarına çanak tuttu.
Benzer şekilde, AKP-MHP’ye karşı seçimlerde “demokrasi bloku” tartışmalarında zaman zaman gündeme gelen Saadet Partisi’nin gençlik kolu AGD, Boğaziçi direnişine karşı bir nefret eylemi örgütledi. Böylelikle, iktidara karşı mücadelenin sandık odaklı “herkes birleşsin” eksenindeki ilkesiz ittifaklarla mı, yoksa mücadele edenlerin birliğine yönelik çabalarla mı devam ettirilmesi gerektiği sorusuna dair yanıtlar bir kez daha netleşti. LGBTİ+fobik saldırılara karşı binlerce kişi ise “LGBTİ+ hakları insan haklarıdır” diyerek eşitliği ve adaleti savundu.
Dayanışma büyüyor
Boğaziçi’ndeki kayyuma karşı mücadeleye akademisyenler de katılıyor. Melih Bulu rektör yardımcısı bulmakta güçlük çekerken farklı üniversitelerden akademisyenler bu atamaları kabul etmediklerini deklare ediyorlar. Bu kervana son olarak Galatasaray Üniversitesi hocaları katıldı. Bunun yanı sıra Eğitim Sen de öğrencilerle dayanışma çağrısı yaptı. AKP-MHP bu haksız rektör atamasına karşı gelişen tepkileri alt edip bir türlü meşruiyet zeminini lehine çeviremiyor. İstanbul ve birçok kentte yapılan eylemler de öğrencilerle büyüyen dayanışmanın göstergesi.
Hem Boğaziçi’nde büyüyen direnişle dayanışmak hem de LGBTİ+ öğrenci ve aktivistlerin görünürlüğünü, ifade ve örgütlenme özgürlüğünü savunmak otoriterleşen iktidara karşı mücadelenin en önemli ayaklarından biri olmaya devam ediyor.
(Sosyalist İşçi)