Faşist saldırılar, tehditler, hedef göstermeler ve antifaşist mücadele üzerine bir değerlendirme.
Muhalif siyasetçilerinin evlerinin önünde darp edilmesi, Karar gazetesi yazarlarının Devlet Bahçeli tarafından hedef haline getirilmesi, Türkiye’de faşizmin tehdit ettiği geniş kesimler için birleşik mücadele uyarısı olarak anlaşılmalı.
Türk Tabipleri Birliği ve Halkların Demokratik Partisi’nin kapatılmasını savunan ülkücü faşistler tehditlerini bir üst seviyeye sıçrattı.
Önce Devlet Bahçeli, arkasından yardımcısı, Karar gazetesi yazarları Yıldıray Oğur, Elif Çakır ve Taha Akyol’u hedef aldı.
Üç gazetecinin MHP tarafından düşman ilan edilmesinin sebebi, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ’a yapılan saldırıyı eleştirmeleri.
Eski bir MHP’li olan, AKP’den kopup Davutoğlu ekibine katılan Selçuk Özdağ, Ankara’da evinin önünde sopalarla dövüldü, silahla tehdit edildi. Aynı gün MHP’den kopanların gazetesinde çalışan köşe yazarı, bir grup tarafından darp edildi. KRT’de çalışan eski Ülkü Ocakları Başkan Yardımcısı da bir gün önce dövülmüştü.
Üç ismin ortak noktası Devlet Bahçeli ve MHP’yi eleştirmiş olmalarıdır. Sözlerinin ve yazılarının doğru olup olmadığı bir yana, sırf MHP’yi eleştirdikleri için Ülkü Ocakları üyesi ve yöneticileri tarafından şiddete uğradılar.
Benzer şekilde bir dizi eski MHP’li de geçen yıl darp edilmişti. Kendileri gibilere bunu yapan bir hareketin, işçi sınıfına, ezilen ve dezavantajlı toplumsal kesimlere, sosyalistlere ve sola neler yapabileceğini biliyoruz.
Faşizmin gerçek yüzü
1970’li yıllarda ülkücü faşist hareketin düzenlediği saldırılar, suikastlar ve katliamlar herkesin internette basit aramalarla ulaşabileceği bilgilerdir. MHP ve Ülkü Ocakları her saldırının ertesinde, kendi eylemlerini bugün olduğu gibi reddetmiştir. Bu saldırılar hiçbir zaman kendiliğinden gelişen bireysel tepkilerin sonu olarak yaşanmadı. Bugünün MHP yöneticileri sosyal medya hesaplarından yaptıkları açıklamalar ve hedef göstemelerle, saldırıların organize olduğunu da belli etmeyi tercih ediyor.
1970’lerde Süleyman Demirel’in yaptığı gibi, Erdoğan yönetimi ve devletin kolluk güçleri, faşistlerin saldırıları ve yasa dışı eylemlerinin üzerine gitmiyor. Güvenlikten öncelikli sorumlu kişi olan İçişleri Bakanı organize saldırıları, bireysel tepki olarak sunuyor.
Bahçeli liderliğindeki MHP, onlarca yıldır medya ve ana akım siyaset tarafından meşru bir siyasi güç, yasalara uyan bir parti gibi gösterildi. Oysa faşistler hiç değişmedi. Oy oranları düşen, seçim barajını geçemez noktaya gelen, AKP ile kurdukları ittifakın toplumsal tabanı hızla eriyen MHP ve temsil ettiği odaklar bildiğimiz yüzlerini yeniden sergiliyor.
Antifaşist mücadelenin gerekiliği
Faşist saldırılar sadece gözdağı olarak ele alınmamalı. MHP, geçmişte olduğu gibi sokak çatışmalarında kadrolaşmak, sokağa hakim olmak istiyor. Bu saldırılar, MHP’nin içinden çıkan ve öncülünü geride bırakan İYİP’in önünü kesmek, AKP’nin oylarını alabilecek olan Gelecek Partisi’nin büyümesini engellemek gibi amaçlar taşısa da çok daha geniş kesimlerin tehdit altında olduğu görülmelidir.
Gün bir kez daha faşizme karşı mücadele günüdür. İşçiler, kadınlar, LGTBİ+’lar, faşizmin tehdidi altındaki tüm kesimlerin temsilcileri faşist saldırganlığa ve ırkçılığa karşı birleşmediği, kitle eylemleriyle toplumun diri ve umutlu güçlerini harekete geçirmediği takdirde faşizmin atakları önlenemez.
Karar gazetesi yazarlarının yanındayız. Faşist tehditler, siyasi eleştirinin ve demokratik muhalefetin önünü kesemez.
(Sosyalist İşçi)