Boğaziçi'ne kayyum rektör atanmasına tepkiler dinmiyor. Boğaziçi Üniversitesi'de okuyan LGBTİ+ ve kadın öğrencilerin mücadelesi çağrısı.
Kadın öğrencilerin Kadıköy eyleminde yaptığı açıklama:
1 Ocak gecesi Boğaziçi Üniversitesi dahil olmak üzere 5 farklı üniversiteye kayyum rektörler atandı. Boğaziçi Üniversitesi’nde başlayan kayyum karşıtı protestolar büyük bir hızla ülkenin dört bir yanındaki üniversitelere yayıldı. Öğrenciler, akademisyenler ve üniversite emekçileri başta olmak üzere toplumun tüm kesimleri siyasal iktidarın kayyumcu zihniyetine tepki gösterdi.
Boğaziçi’nde, Ankara’da kayyum rektör istemiyoruz diyen arkadaşlarımız gözaltına alındı, polis tarafından darp edildi. Kadın katillerinin kapısında çilingir bekleyen polis, arkadaşlarımızın evinde kapı duvar bırakmadı. Boğaziçi ile dayanışan ODTÜ’lü asistanlar, türlü bahanelerle işten atıldı. Arkadaşlarımız derhal işlerine iade edilmelidir.
Siyasal iktidar tarafından “terörist” ilan edildik, “başları ezilmeli” denilerek hedef gösterildik. Fakat bunların hiçbiri işe yaramadı, bugün yine sözümüzü söylemek üzere buradayız!
Üniversitelerimizi Melih Bulu, Verşan Kök, Mahmut Ak ve daha nice kayyuma teslim edecek miyiz?
Buna cevabımızı günlerdir Ankara’da, İzmir’de, İstanbul’da ve daha birçok şehirde; öğrenciler olarak yaptığımız eylemlerle, kurduğumuz dayanışmalarla verdik.
Atanmaları konusundaki tek kriter iktidara bağlılıkları olan kayyumların, rektörlük vasfını taşıyacak liyakat göstermediği, saray vizyonuyla donatıldıkları açıktır. Boğaziçi kayyumu, emek hırsızı Melih Bulu’nun ilk icraatı, üniversitenin kapısına kelepçe vurdurmak olmuştur. Hala Boğaziçi’nin kapısı önünde onlarca polis beklemekte. Üniversitelere siyasi iktidarın baskı ortamını yaratma aracı olarak yerleştirilen polis teşkilatı kampüslerden derhal çekilmelidir!
Üniversite bileşenlerinin karar alma mekanizmalarına dahil edilmediği, sesi çıkan öğrencilerin disiplin soruşturmalarıyla cezalandırıldığı, bilimsellikten uzak kararlarını akademiye dayatan darbe mahsulü YÖK tarafından domine edilen mevcut üniversite yapısını kabul etmiyoruz! Kayyumların, yarattıkları baskı ortamının sonunu getirmek için; demokratik, özgür üniversitenin inşası için YÖK kapatılmalıdır!
Biz üniversitelerin öznesi öğrenciler, hakkımızda alınan kararları ne kayyumun ne de siyasi iktidarın eline bırakacağız. Üniversitelerin AKP teşkilatlarına dönüşmesine izin vermeyeceğiz.
Bu nedenle kampüslerde, meydanlarda günlerdir şunu haykırıyoruz: Tüm üniversitelerdeki kayyum rektörler istifa etmelidir! Üniversitelerin yönetimi seçimler yolu ile, tüm üniversite bileşenleri tarafından belirlenmelidir.
Bugün Boğaziçili öğrenciler “okulumuzu biz yönetebiliriz” diyerek yola çıktılar; akademisyenler, işçiler ve öğrencilerden oluşan bileşenler meclisi kurmaya girişerek üniversite bileşenlerini asıl söz sahibi yapmanın yolunu açtılar. Biliyoruz ki Boğaziçi Direnişi ile kurulan ya da güçlendirilen üniversite dayanışmaları; üniversitelerde söz, yetki ve karar hakkımızın olmasını sağlayacak ilk adımdır.
Bugün üniversite bileşenlerinin iradesini gasp edenler, bu ülkede kimseye özgür olma imkanı tanımayanlardır. Biz bu kayyumcu zihniyeti, belediyelerine kayyum atanan, seçme ve seçilme hakkı gasp edilen Kürt halkından tanıyoruz. Biz bu kayyumcu zihniyeti, kadınların rahmine el uzatan cüretkarlığından, LGBTİ+’ların kimliğine saldıran aymazlığından tanıyoruz. Biz bu kayyumcu zihniyeti, emekçiye kuru ekmeği reva gören; kuru ekmeği dahi olmadığını söyleyene “abartma” diyebilen pişkinliğinden tanıyoruz. 4 Ocak günü üniversitenin kapısına vurulan kelepçe, yalnızca akademinin değil, bu ülkede ezilen tüm kesimlerin tutsaklığının sembolüdür.
Bugün burada yine hep birlikteyiz, hep beraber haykırıyoruz: Üniversiteler bizimdir, bizimle özgürleşecek! Direnişimizle, dayanışmamızla üniversiteleri özgürleştireceğiz. Biz üniversitelerin öznesi öğrenciler, hakkımızda alınan kararları ne kayyumun ne de siyasi iktidarın eline bırakacağız. Dayanışmalar yan yana geldikçe, üniversite bileşenleri okulun yönetimine katıldıkça mücadelemiz büyüyecek.
Biz üniversitelilerin taleplerini bir kere daha dile getiriyoruz:
Tüm üniversitelerdeki kayyumlar acilen istifa etmelidir.
Üniversitelerde akademisyenlerin, öğrencilerin ve okul emekçilerinin dahil olacağı demokratik rektörlük seçimleri yapılmalı; üniversite bileşenlerinin üniversite yönetiminde söz, yetki ve karar hakkı olmalıdır.
Bugün burada hep birlikteyiz, hep beraber haykırıyoruz:
Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!
LGBTİ+ öğrencilerin Kadıköy'deki eylemde yaptığı çağrı:
Susmuyoruz, vazgeçmiyoruz, buradayız, kabul etmiyoruz!
Bir bebekten bir katil yaratan karanlığa; bizleri cinsiyet kimliğimize, cinsel yönelimlerimize, etnisitemize, inancımıza veya inançsızlığımıza, sınıfımıza ve dilimize göre ayrıştırmaya çalışan nefrete; atanan kayyumlar başta olmak üzere özgür düşünceyi ve çok sesliliği zaptetmeye çalışan tek tipçi zihniyete karşı buradayız. Mücadelemize devam ediyoruz!
Çeşitli bahanelerle basın hürriyetini medya kuruluşlarına, yerel halk iradelerini ise belediyelere atadıkları kayyumlar ile gasp edenlerin bugünkü hedefi ise özgür ve özerk olması gereken üniversiteler. Kendinden olmayanı terörist ilan eden iktidarın pratikleri ise yine aynı: kolluk kuvvetleri, medya manipülasyonu, hedef göstermeler, sosyal medya troll’ükleri, baskı ve korku politikaları...
Tam 20 gündür akademisyeni, emekçisi, öğrencisi ve mezunuyla tüm Boğaziçi bileşenleri olarak bizler topyekün bu antidemokratik atamaya karşı omuz omuza mücadele veriyoruz. Çünkü biz bu kayyumu bir öncekinden tanıyoruz. 2016’da okulumuzda yapılan seçimlerde oyların %86’sını alarak rektör seçilen Gülay Barbarosoğlu’nun görevinin başına geçmesi engellenmişti. Yerine atanan Mehmed Özkan’nın kayyum olarak yaptığı ilk icraatlarından biri 2017 senesinde BÜLGBTİ+’nın yürütücülüğünü üstlendiği Hande Kader Bursunu, tüm gereklilikler tamamlanmış olmasına rağmen iptal etmekti. Aynı sene yandaş medyada hedef gösterilen Kuir Performans gecesi kayyumluk tarafından iptal edilmeye çalışıldı. Boğaziçi Onur Yürüyüşleri emniyet amirlerinin “Müdahale ederiz!” tehditlerinin sonucu olarak 2017’den itibaren Güney Kampüse sıkıştırıldı. Halihazırda saldırı altında ve yetersiz olan cinsiyetsiz tuvaletlerin sayısı gitgide azaltıldı.
Yine Özkan yönetimi aracılığıyla hükümetin ahlakçı ve normatif politikaları Kilyos Sarıtepe Kampüsünden başlayarak uygulamaya konuldu, okulumuzun özgürlükçü ilkelerine saldırıldı. Başta Kilyos’ta olmak üzere karma yurtlar kaldırıldı, YADYOK binasına gece girişler engellendi, güvenlikler kayyumdan aldıkları cesaretle öğrencileri “hizaya sokma”yı kendilerine görev bildi.
2018’de gecenin bir yarısı kampüslere girişlerine kayyum tarafından izin verilen özel harekât polisleri, öğrenci yurtlarına şafak baskını yaparak 5 arkadaşımızı yaka paça gözaltına aldı. Olayın sabahında bu gözaltıları protesto etmek isteyen öğrenciler, basın açıklaması yapmalarına izin verilmeden Kuzey Kampüse bir ordu gibi giren polisler tarafından dağıtıldı, 7 arkadaşımız daha gözaltına alındı. Aylarca hukuksuz bir biçimde tutuklu yargılanan 31 arkadaşımız polis tarafından darp edildi, işkence gördü ve LGBTİ+fobik şiddete maruz kaldı. Polislerin kampüslerde GBT kontrolü yapmasıyla ve sivil polislerin öğrencileri taciz etmeleri ile başlayan süreç, okulumuza turnikelerin ve güvenlik kameralarının getirilmesiyle pekişti.
2019’da BÜLGBTİ+’nın kulüp üyelerine attığı e-posta sosyal medyaya sızdırıldı. Başlatılan linç kampanyasında arkadaşlarımız fotoğrafları kullanılarak asılsız iddialarla ifşalandı, hedef gösterildi, üyeler nefret söylemine ve tehditlere maruz kaldı. Üniversite yönetimi ise saldırı altındaki öğrencileri yalnız bırakmakla kalmadı, haklarında disiplin soruşturması başlattı. Bu süreçte sosyal medyada LGBTİ+fobik açıklamalar yapan Nesrin Özören’in Etik Kurula sevki için dilekçe toplandı lakin yüzlerce kişinin imzacısı olduğu bu dilekçeyi kayyumluk hiçbir gerekçe göstermeden reddetti, üstüne Özören Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü başkanı yapıldı.
Benzer bir biçimde, emek sömürüsüne karşı haklı mücadeleleri gözaltılar ve davalar ile sindirilmeye çalışılan Bimeks isçilerinin eylemleri yok sayılarak, Bulu’nun intihalli tezinde de imzası bulunan, hırsız ve dolandırıcı Vedat Akgiray, İş Etiği dersleri vermeye devam etti ve kayyumluk kendisine karşı herhangi bir yaptırımda bulunmadı.
Şimdi ise I. Kayyum yönetiminin tamamlayamadığını, Melih Bulu’yu okulumuza atayarak gerçekleştirmek istiyorlar. 1 Ocak’ta antidemokratik bir biçimde üniversitemize ikinci kez kayyum atanmasının ardından tam 20 gündür Hisarüstü ve Boğaziçi Üniversitesi’nin dahil olduğu yaşam alanlarımız polis ablukasında. Yalnız bu süreçte 45 arkadaşımız gözaltına alındı; antidemokratik atamalara karşı ses çıkardığımız için kapılarımız, duvarlarımız kırılarak evlerimize baskın yapıldı; terörist ve provokatör ilan edildik. Bizleri politik birer özne olarak görmeye dayanamayanlar hem sosyal medyada hem de ana akım medyada kimimize başörtüsü, kimimize LGBTİ+ kimliği, kimimize de Ermeni veya Kürt kimlikleri üzerinden saldırdı; hedef gösterildik. Gözaltına alınan Havin ve Yıldız arkadaşlarımız hem Kürt hem de LGBTİ+ oldukları için nefret söylemlerine maruz kaldı, tehdit edildi ve ayrımcılığa uğradı. Çıplak aramalarla, taciz ve tecavüz tehditleriyle mücadelemizi sindirmeye çalıştılar.
Birkaç yıl önce okulumuza turnike getirenler şimdi de kampüs kapılarına kelepçe vurmuş, bizlerden hem öğrenci hem nüfus kimliğimizi polislere göstermemizi bekliyor; üstelik sivil polisler okulda ellerini kollarını sallayarak dolaşırken ve dur durak bilmeden kayıt aldıkları kameralarıyla, sözlü tacizleriyle, üzerimize diktikleri nefret dolu bakışlarıyla yaşam alanlarımızı işgal etmişken!
Kayyumların boyunduruğu altına sokulmaya çalışılan yalnızca Boğaziçi Üniversitesi de değil. Kayyum Verşan Kök, ODTÜ’de örgütlü mücadele yürüten LGBTİ+’ların topluluk kurma taleplerini bürokratik dolambaca sokarak aylarca reddettiği gibi 2019 yılındaki ODTÜ Onur Yürüyüşünü kampüse girmelerine izin verdiği polis kuvvetleri aracılığı ile şiddet kullanarak engellemeye çalıştı. Doğrudan okul içine yapılan müdahalelerle arkadaşlarımızın gözaltına alınmasına, haklarında dava açılmasına adeta alkış tuttu. Benzer bir biçimde, Hacettepe Üniversitesi kayyumluğu Ankara Valiliğinin mahkemelerce hukuka aykırı bulunan yasak kararını bahane ederek hâlâ Kuir Araştırmaları Kulübü’nün faaliyetlerini durdurmaya çalışıyor. Kayyum atanan tüm üniversitelerde bu karanlık zihniyetle mücadele etmeye devam ediyoruz!
Biz, Boğaziçili LGBTİ+’lar ve kadınlar olarak, her şeyin farkındayız. Başta Boğaziçi olmak üzere üniversitelerdeki mücadelelerin takipçisi, iradeleri gasp edilen halkların, sesleri kesilen muhalif basının, emek sömürüsüne karşı mücadele eden işçilerin ve emekçilerin de destekçisiyiz. Bugün Hisarüstü’nü, Boğaziçi’yi, akademik özgürlükleri, medyayı, yerel yönetimleri, halkların iradelerini abluka altına alanlar elbet bir gün gidecekler; biz, tüm adaletsizliklere karşı yılmadan mücadele edenler olarak, burada kalacağız.
Ne fobileriniz ne tacizleriniz ne de tehditleriniz bizi yıldıramayacak. Çünkü ne yanlışız ne de yalnız! Ve biliyoruz ki: “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!”