Göçmen ve Suriyeli Kadınlar

07.01.2021 - 09:44
Haberi paylaş

Türkiye’de kadın olmak zor. Daha da zoru, Türkiye’de göçmen ve Suriyeli kadın olmak. Kadınlar ayrımcılıkla, cinsel saldırı ve tacizle, işsizlikle, kötü yaşam koşullarıyla baş etmek zorunda. Bir de dil sorunları var.

Baskı, zor yaşam şartları, savaş gibi nedenlerle göç etmek zorunda kalan kadın ve çocuklara karşı, ülkelerini terk etmeden önce başlayan cinsel saldırı ve taciz, maalesef umut ederek geldikleri yerde de devam ediyor. Çoğundan haberdar değiliz, gazete haberlerine yansıyanlarla ancak buzdağının ucunu görebiliyoruz. Bir gazete “Suriyeli mağdur kadına değil, taciz ettiği ileri sürülen zanlıya koruma” diye başlık atmış. Suriye’deki savaştan kaçarak kocası ve çocuklarıyla Türkiye’ye gelen ve eşinin patronu tarafından taciz edildiği iddia edilen kadının suç duyurusu üzerine yürütülen soruşturmaya takipsizlik verilmiş. Mağdur kadın için değil taciz eden şahıs için koruma kararı alınmış. Neyse ki mağdur kadının avukatı olayı akışına bırakmamış. Her göçmen ve Suriyeli kadın bu kadar şanslı olamıyor. Başka bir haberde de İranlı bir kadının Van'daki Geri Gönderme Merkezi'nde iki güvenlik görevlisinin cinsel saldırısına uğraması ve ardından aynı yerde tek başına tutulduğu ve 'geri dönmüş' gibi gösterilmeye çalışılması üzerine.

Göçmen kadınlarla yapılan bir röportajdan yola çıkarak kadınların sorunlarına daha yakından bakmak istiyorum:

İstanbul’da yaşayan Roşin B: “Eskisi gibi değilim. ‘Mutluluk’ kelimesini unuttum. Bir gün boyunca bana kimse kötü davranmazsa mutlu oluyorum. Suriye’deki beni çok özledim. Orada birini çok sevmiştim. Savaşta öldü. Benim gözyaşlarım artık gözlerimden çıkmıyor. Beş sene önce buraya ilk geldiğimde bir yerde yemek yapmaya başladım. Patron bana göz koydu. Yüz vermeyince hakaret etti. Çok da az para verdi. Bu şekilde yedi ay çalıştım. Artık bir gün bayıldım. Beni hastaneye kaldırdılar, işi bıraktım. Sonra bir kuaförde çaycı olarak işe girdim. Suriye’de makyaj yapmayı öğrenmiştim. İşimi gördü, beğendi. Ama dedi ki: “Müşteri geldiğinde hiç konuşma, kimse senin Suriyeli olduğunu bilmesin.”

Göçmen kadınların sosyal ilişkilerinde, sosyal hizmetlere erişimlerinde en önemli sorunlarından biri de dil engeli. Kadınların yarısından çoğu hiç Türkçe bilmiyor. Bunun için ücretsiz kurslar açılmasına rağmen kurstan yararlanmalarına hayat şartları izin vermiyor. Bursa’da yaşayan Dilşad Barakat; Afrin’den geldiğini, geldiğinde hamile olduğunu, bazı günler doktorların yanından ağlayarak çıktığını, doğumunu hastanede Türk doktorun yaptırdığını, o gün de kalbini kırdıklarını söylemiş ve sözlerine şöyle devam ediyor: “Doktor soru sordu, cevabını bilmiyordum. Doğum yaparken bana sinirlendi, azarladı.” Buna rağmen Dilşad kendine iyi davrananların da olduğunu dile getiriyor.

Bu kadınların tek sorunu Türkçe bilmemeleri değil çocuklarının da okullarda ayrımcılığa uğraması. Yine Bursa’da yaşayan Ahd Jadouh “Çocuklarım iyi eğitim görsün diye buraya geldim. Kızım okula ilk başladığında öğretmeni ona kötü davranıyordu. Bir Suriyeli arkadaşı vardı. Öğretmen Arapça konuştuklarını duyunca ona bağırıyordu. Başka bir okula yazdırdım, yeni öğretmeni iyi davranıyor. Hatta kızıma ‘Sen ne çalışkansın, sen Türkçeyi iyi konuşuyorsun’ diyor.” Ahd Jadouh’un bir sorunu da işsizlik: “Kimyagerim. Suriyeli olduğum için işe almıyorlar.”

Kadınlar işe alınsalar da sorunları bitmiyor: ayrımcılık, kötü muamele, çok düşük ücretle çalışmak… 2014’te Halep’ten gelen Hanife Muhammed: “12 yaşında bir tekstil atölyesinde işe başladım. Haftada 50 lira alıyordum. Bana karşı çok kabalardı, çok bağırıyorlardı. ‘İşi yapamıyorsun. Neden geldiniz, Türkiye size göre değil. Çok iğrençsiniz’ diyorlardı.  Okul başladığında da Türk arkadaşlarım bana “Suriyeli ezik” diyor. Abim mermer ustası. Keşke çalışmasaydık, hepimiz hep okusaydık.”

Suriyelilere karşı ayrımcılık yapan birinin bu satırları okuyup da empati kuramaması korkunç. Bugün 18 yaşında olan Hanife umarım okuyabilmiştir, umarım şanslıdır çünkü adaletsizliğin olduğu yerde şansa ihtiyacı var.

Birkaç hafta önce manşetlerde yine Suriyeli bir kadın yer alıyordu. Başlık: “70 yaşındaki Suriyeli kadın yankesicilikten yakalandı. Adana'da semt pazarında yankesicilik yöntemiyle 100 lira çaldığı sırada suçüstü yakalanan 70 yaşındaki kadın tutuklandı.” Öncelikle yaşlı bir kadının hırsızlık yapmasının arka planına bakmak gerekiyor. Diğer yandan da yankesicilik yapan yüzlerce Türkiyeli kadın varken medyanın başlığa “Suriyeli” sözcüğünü eklemesi gizli ırkçılığa iyi bir örnek.

Türkiye’ de iki milyona yakın göçmen kadın var, bu kadınların ancak yüzde onu çalışabiliyor ve çok düşük bir ücret karşılığında. Çalışan ya da çalışmayan kadınların evdeki yaşamları da zor çünkü ev ortamları yaşanabilir koşullarda değil. Yaşadıkları evler kötü hatta bazılarınınki çok kötü. Güneş ışığı ve hava almayan bodrum katlarında ya da gecekondularda yaşıyorlar. Barınma koşullarındaki sorunlara rağmen, Suriyeli kadınların çoğu, evlerinde ve mahallelerinde kendilerini güvende hissettiklerini ifade ediyor.

Medyada yer alan iki güzel habere de yer vermek isterim:

“Gaziantep'te Suriyeli, Türk ve Afgan 48 kadın, kurdukları SADA Kadın Kooperatifi aracılığıyla yaptıkları üretimle aile bütçelerine katkı sağlıyor. Kadınlar, kurdukları kooperatifte, tekstil atölyesinde bez çanta, plaj çantaları, mutfak servisleri, önlük, kutnu kumaşından ürünler üretirken bazıları da ayakkabı üretimi yapıyor. Azim ve çalışkanlıklarıyla takdir toplayan 48 kadın, fuar ve festivallere katılarak ürünlerini pazarlama imkânı buluyor.”

“Suriyeli ressam, resimlerle kamptaki çocukların yüzünü güldürüyor. Suriyeli sanatçı Amiral Aldan, İdlib’de bulunan kamplarda yaşayan çocukların yüzünü güldürmek için çadırlara çocukların sevdiği çizgi film karakterlerini çiziyor.”

Kadınların çalışmaları ve dayanışması önemli. Sosyo-ekonomik açıdan güçlü tüm kadınların destek olması, her şeye rağmen hayata tutunmaya çalışan bu kadınlara kulak verilmesi ve mücadelelerine katkı sunulması dileğiyle. 

Figen Dayıcık Fırat

Bültene kayıt ol