Roboski’de öldürülenleri unutmuyoruz

28.12.2020 - 14:59
Haberi paylaş

Tam 9 sene önce, 28 Aralık 2011’de, Şırnak’ta TSK’ya ait F-16 savaş uçaklarının bombardımanı nedeniyle 34 sivil hayatını kaybetmişti. 

Bombardıman sonucunda ölenlerin 28’i Encü ailesindendi. Aile tam bir katliama maruz kalmıştı. Sadece Servet Encü saldırıdan sağ kurtulabilmişti.

Resmi yetkililer ölenlerin bir kaçakçı kafilesi olduğunu açıklarken, Genelkurmay Başkanlığı grubun PKK’nın kullandığı yolları kullandığı için vurulduğunu açıkladı. 

 “Göz göre göre” gelen ölüm!

Katliamın ardından Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nda Uludere Alt Komisyonu kuruldu. Komisyon bir dizi araştırmanın ardından özellikle katliam öncesinde çekilen Heron görüntülerini izledikten sonra “Görüntüler çok net. Göz göre göre ölmüşler” dedi.

Aynı komisyon tarafından hazırlanan raporda ise “‘Kasıt yok. Sivil idare ile askeri yetkililer arasında koordinasyonsuzluk var’ dendi.

Öldürülenler suçlandı!

Ne soruşturma ne de Anayasa Mahkemesi sürecinde mağdurların hakları savunuldu. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, olayla ilgili soruşturma hakkında Haziran 2013'te görevsizlik kararı verdi ve dosyayı Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı'na gönderdi. 

Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı 7 Ocak 2013 tarihli gerekçeli kararında, "gerek şüphelilerin gerekse olayda görev yapan diğer TSK personelinin, TBMM ve Bakanlar Kurulu kararları çerçevesinde kanunun emrini icra kapsamında, kendilerine verilen görev gereklerini yerine getirdikleri, görev gereklerini yerine getirirken kaçınılmaz hataya düştükleri, dolayısıyla eylemleri hakkında kamu davası açılmasını gerektiren sebep bulunmadığının anlaşıldığı" denerek takipsizlik kararı verildi.

İktidarın tepkisi

Katliamın gerçekleştiği günlerde başbakan olan Erdoğan nedense ilk konuşmalarında ilginç açıklamalarda bulundu. “Roboski” değil, “Uludere” adının kullanılması gerektiğini söyledi. Daha önemlisi ise katliamdan sonra yaptığı ilk açıklamada söylediği şu sözlerdi: “Genelkurmay Başkanı ve komuta kademesine bu konudaki hassasiyeti nedeniyle medyaya rağmen teşekkür ediyorum.”

AKP’nin önde gelen bütün isimleri katliamı geçiştirmeye çalıştılar. Ya Bülent Arınç gibi “Uludere’de kasıt yok” dediler ya da Hüseyin Çelik gibi “Uludere bir operasyon kazasıdır” dediler.

Fakat toplumun sinir uçlarına dokunan açıklama Tayyip Erdoğan’dan geldi. Erdoğan, katliamdan 6 ay sonra, 2012 yılında AKP’nin kadın kolları kongresindeki konuşmasına, “Bu ifademe karşı çıkan bazı çevrelere ve medya mensuplarına sesleniyorum. Yatıyorsunuz kalkıyorsunuz ‘Uludere’ diyorsunuz. Her kürtaj bir Uludere’dir” sözlerini söyledi.

Bu garip açıklamaya aralarında DSİP’li kadınların da olduğu kadın örgütleri hemen tepki gösterdiler ve “Kürtaj haktır Uludere katliam!” sloganı ile iktidarın kürtajı yasaklama eğilimine Uludere’den yola çıkarak gerekçe bulma girişimine karşı yığınsal olarak tepki gösterdiler.

Aileler tazminatı reddetti, Roboskililerin derneği kapatıldı

İktidar ailelere tazminat verileceğini açıkladı, fakat aileler para değil “katillerin cezalandırılmasını istiyoruz” diyerek tazminatı reddettiler.

Roboskili aileler hemen bir dernek kurdular ve kardeşi katliamda hayatını kaybeden Ferhat Encü derneğin ilk başkanı oldu. Dernek KHK ile kapatılırken, Roboskili aileler üzerinde baskı uygulanmaya başlandı.

Katliamın gerçekleştiği günlerde onbinlerce insan, “Unutursak kalbimiz kurusun!” demişti. Şimdi, bu sözü unutmadığımızı göstermek çok önemli. Katliamın sorumluları yargılanana kadar Roboskilileri bir an olsun unutmayacağız.

Erdoğan’ın “Her kürtaj bir Uludere’dir” açıklamasının ardından kürtaj yasağına karşı mücadele hız kazandı. 17 Haziran 2012’de “Kürtaj Haktır Karar Kadınların Platformu”nun çağrısıyla bir araya gelen çok sayıda demokratik kitle örgütü ve siyasi partinin yanı sıra bağımsız kadınlar, bugün İstanbul'da Osmanbey'den Taksim'e yürüyerek "Kürtaj haktır, yasaklamak cinayet" sloganlarıyla kürtaj hakkına yönelik saldırıları ve AKP'yi protesto etti.

Saat 16.00'da Pangaltı metro çıkışından başlayan yürüyüşe 3 bine yakın kadın katıldı. DSİP'li kadınlar da "Kürtaj haktır Uludere katliam" sloganlarıyla eylemdeydi.

Protestoya katılan kadınlar, "Kürtaj haktır, tecavüz suçtur", "AKP elini bedenimden çek", "Kürtaj haktır, yasaklamak cinayet" sloganları, zılgıtlar, davullar ve ıslıklar eşliğinde yürüdüler.

Eylemcilerin ellerindeki dövizlerde "Kürtaj haktır, karar kadınların", "Kürtaj yasaklanamaz", "Kürtaj haktır, Uludere katliam", "Uludere'nin hesabını ver" gibi slogan ve talepler yazılıydı.

Bu eylem kürtaj yasağına karşı haftalardır süren mücadelenin bir parçasıydı. Kadınların direnişi karşısında iktidar geri adım atmak zorunda kalmıştı.

Unutmayacağız

Adem Ant: 19 yaşındaydı. 

Aslan Encü: 17 yaşındaydı.

Bedran Encü: 13 yaşındaydı. 

Bilal Encü: 16 yaşındaydı.

Celal Encü: 15 yaşındaydı.

Cemal Encü: 17 yaşındaydı.

Cihan Encü: 19 yaşındaydı.

Erkan Encü: 13 yaşındaydı.

Fadıl Encü: 20 yaşındaydı.

Hamza Encü: 21 yaşındaydı.

Hüseyin Encü: 20 yaşındaydı.

Hüsnü Encü: 20 yaşındaydı.

Karker Encü: 16 yaşındaydı.

Mahsum Encü: 17 yaşındaydı.

Mehmet Ali Tosun: 24 yaşındaydı.

Muhammet Encü: 13 yaşında ve 7. sınıf öğrencisiydi. 

Nadir Alma: 26 yaşındaydı.

Nevzat Encü: 19 yaşındaydı.  

Orhan Encü: 21 yaşındaydı.

Osman Kaplan: 31 yaşındaydı.

Özcan Uysal: 18 yaşındaydı. 

Salih Encü: 16 yaşındaydı. 

Salih Ürek: 18 yaşındaydı. 

Savaş Encü: 14 yaşındaydı.

Selam Encü: 22 yaşındaydı.

Selim Encü: 39 yaşındaydı. 

Serhat Encü: 15 yaşındaydı.

Seyithan Encü: 21 yaşındaydı.

Şerafettin Encü: 18 yaşındaydı.

Şervan Encü: 19 yaşındaydı.

Şıvan Encü: 13 yaşındaydı.

Vedat Encü: 18 yaşındaydı.

Yüksel Ürek: 21 yaşındaydı.

Zeydan Encü: 25 yaşındaydı.

Bu ırkçıyı unutmayacağız

Roboski katliamının ardından, o dönemde Hürriyet gazetesinde yazan ırkçı köşe yazarı Yılmaz Özdil şunları söyleyebilmişti:

“Kaçakçılık katır’dır.

Yasak aşkın meyvesi.

Kimin kimi, hangisinin hangisini becerdiğinin bir önemi yoktur... Neticede, devlet’le kaçakçı’nın çiftleşmesidir.

Mazot zamlandıkça, sigara zamlandıkça, yani vergiye binildikçe, katır da kıymete biner, fiyatı yükselir. Şu anda ikinci el’i tiko para beş bin lira... Her defasında 140 litre mazot veya 400 paket sigara taşıyabilir. TÜİK’e göre, memlekette 50 bin katır var, 30 bini orda, hesap et.

Entel barların romantik tayfası “50 liracık için canını tehlikeye atmak zorunda kalan masum köylü” filan diyor ama... Haftada iki sefer yaptığında, ayda 15 bin lira kazanıyor o masum!

Aslına bakarsanız, bizim entel’lerle katır’ların ortak özelliği var. İkisi de viski içiyor. Evet, viski içiriyorlar katır’lara...

Sebebini herhalde veteriner hekimler daha iyi açıklar ama, enerji patlaması yapıyor. Yük kapasitesi, sürati artıyor.

Nasıl olsa, viski de kaçak, sudan ucuz.”

Bu nefret dilini bir daha kullanılamaz hale getirmek de Roboski için adalet mücadelesinin amaçlarından birisidir. 

Bültene kayıt ol