Cumhuriyet gazetesinin 4 Aralık 2020 tarihli haberinin manşeti şöyle: “ İçişleri Bakanlığı Türkiye’deki Suriyeli sayısını açıkladı.”
Manşetin altında, Türkiye’de kayıtlı 3 milyon küsur Suriyeli olduğu, 419 bin küsurunun Suriye’ye döndüğü anlatılıyor. Sonraki paragrafta bu bilginin bakanlığın 2020 Kasım ayı faaliyetlerine ilişkin bilgilendirme toplantısındaki konuşmasından aktarıldığını anlıyoruz.
Verilen bilgilerden, Cumhuriyet gazetesi haber müdürlüğünün okurlarının en başta ne kadar Suriyelinin döndüğünü bilmek isteyeceklerini düşünerek böyle bir manşet attığını varsayıyorum.
Mesela salgın konusunda söylenenler var. İçişleri Bakanlığının sayfasına grip baktım. Bakanlık ilk önce terör ve teröristlerden bahsediyor ne kadar kişinin öldürüldüğünü (etkisiz bırakıldığını) sayısal olarak madde madde açıklıyor. Her şey madde madde açıklanmış.
Bir bakıyoruz korona virüsü ile bilgi veriliyor. Virüsle mücadele kapsamında (sanki bir savaş ki hep öyle sunuldu zaten baştan beri) valiliklerle ve kaymakamlıklarla birlikte 28 milyon dört bin küsur denetim yapıldığı, 317 bin küsur da ihbar üzerine kontrol yapıldığı bilgisi veriliyor. Sonunda Suriyelilerle ilgili yine sayılarla bilgi verilmiş.
Bakanlığın sayfasındaki dil ve bilginin veriş şekli zaten başlı başına ele alınacak bir şey. Virüsle niye mücadele ediliyor ki, sanki uzaydan yayılmış insan hayatına yabancı bir şey virüs. İnsan bakteri ve virüslerden oluşuyor neredeyse. Bu tehlike her zaman mevcut, yani bağışık sistemimize yabancı virüslerle karşı karşıya kalmamız her zaman mümkün. Hele bu iklim krizi, endüstrileşmiş gıda sektörünü de düşününce. Dolayısıyla hükümetin sorumluluğu, virüsü elindeki tüm yetkiyle en etkili bir şekilde kontrol altına almaktır. Bunun için biz halkı ilgilendiren şey, kapanma sırasında işsiz kalanlara yönelik alınmış tedbirler, doktorları korumak için alınan tedbirler, ne kadar kişinin öldüğü, ne kadar kişinin virüs taşıyabileceğine dair gerçekçi bilgiler. Bunların hiçbirisi yok. O da terörle mücadele gibi ele alınmış; “şu kadar insan ihbar üzerine kontrol edildi” deniyor. Yani her şeyle bir savaş yürütüyor bakanlık. Ve ihbarlarla denetleme yapıyorlar, tüm kontrolü kaybettiklerini bu şekilde de anlıyoruz aslında.
Gelelim anlı şanlı Cumhuriyet gazetesine. Bakanlığın açıklamalarına yönelik hiçbir eleştiri filan yok. Verdiği sayıları o da veriyor. Bir de üstelik bakanın en son açıkladığını manşet olarak veriyor. Açıp okursanız haberi bakanlığın sayfasında, bunlar ayrı ayrı başlıklarla verilen bilgiler. Gazete Suriyelileri başa almış, sonra 'terör' meselesi ve korona virüs salgını gelmiş. Ve sanki tüm bunlar Türkiye toplumundan kesilip atıldığında tüm sorunlardan kurtulacağız. Bir neşter darbesine ihtiyaç var. İçişleri bakanlığı da bu son darbeyi vurmak için çalışıyor, yani bir savaş içinde. Cumhuriyet gazetesi için de neşterle kesip atılacak en önemli virüs Suriyeliler.
İster gazete, ister TV, ister diğer yazılı basında olsun biliyoruz ki, yazı işleri hangi haberi vereceğine ve bu haberi nasıl vereceğine yönelik oturup karar verir. Medya hiç bir zaman 'objektif' olmadı, olamaz da. Objektif olduğunu iddia edenler, aslında egemen söyleme teyelleniyorlar.
Önemli sayıda insan Cumhuriyet gazetesinin iktidar yanlısı medya organlarına karşı bir söylem oluşturma gibi bir misyon yüklendiğini düşünüyor. Bu nedenle gazete sayılar verince, bakanlığın verilerinin gerçekliğinden kimse şüphe etmiyor, bu verilerin açıklanma biçimine yönelik hiçbir sorun görmüyor. Ayrıca gazete Suriyelileri manşete taşıyarak neşterle kesilip atılması gerekenler konusunda önceliklerini de açıklamış oluyor.
Ne Suriyeliler ne korona virüs salgını ne de ‘terör’ meselesi neşterle söküp atılacak bir şey değil. Virüs ve bakterilerle her zaman içli dışlıyız, sadece bu yeni korona virüsünü bağışıklık sistemimiz tanımıyor. Yanan yakılan ormanlar, fosil yakıtlar, endüstriyel tarım ve hayvancılıkla beraber küresel iklim felaketi büyüdüğü sürece, bizim vücudumuza yabancı daha birçok virüs ortaya çıkmaya devam edecek. Aynı şekilde petrol ve coğrafi hegemonya savaşları sürdükçe, evi yurdu tarumar edilen insanlar, asgari insani yaşama koşuluna sahip olacakları yerlere göç edecekler.
İktidarın dili masum olmadığı gibi Cumhuriyet gazetesinin bu haber dili de masum değil. Suriyeliler isterse döner, isterse dönmezler, artık buralılar. Ülkedeki tüm sorunları bir tarafa atıp Suriyelileri hedef göstermek, kibarca söylersek, hedefi toplumsal sorunların baş sorumlularından kaydırmak demektir.
Sibel Erduman
(gocmeniz.org)