Hükümet sonunda Covid konusunda gerçeğin bir kısmını kabul etti. Aylardır sayıların gerçek olmadığını bütün uzmanlar, belediye başkanları, hatta hükümetin valileri söylüyorlardı.
Hükümet günde 5 bin rakamları açıklıyordu, şimdi hasta sayısının günlük 30 bin olduğunu kabul etti. Tabi yalancı çoban misali hükümetin açıkladığı bu rakam da inanılır bulunmuyor. Sayılar konusunda insanlar haklı olarak artık tamamen şüphe duymaktalar. TÜİK 3.çeyrekte büyümenin yüzde 6 olduğunu açıklıyor, insanlar inanmıyor. TÜİK işsizlik rakamı açıklıyor, insanlar inanmıyor. Sağlık Bakanlığının açıkladığı pandemi sayılarını da kimse inanmıyor.
Salgın tam anlamıyla tsunamiye dönüşmüş durumda
Kovid-19 pandemisi tüm yıkıcı etkisi ile devam ediyor. Hastalar bazen günlerce acil servislerde yoğun bakım yatağı bekliyor. Bir hasta öldüğünde ya da iyileşip servise alındığında ancak yer açılıyor ve yerine hasta yatırılıyor. Uzayan bekleme süreleri hastaların daha da kötüleşmesine, hatta tedavi alamadan ölmelerine de neden olabiliyor. Batman il merkezinde yoğun bakımlarda yer bulunamadığı için 1,5 yaşındaki Sakine bebek ambulansta öldü.
Acil servisler dolu iken ve 112 acil hastalar için yer ararken özel hastanelerin birçoğu Kovid-19 hastası kabul etmemekte veya sadece seçili hasta kabul etmekte.
Durum her geçen gün daha da kaygı verici boyutlara ulaşıyor, aylar önce Sağlık Meslek Örgütlerinin, Türk Tabipleri Birliğinin uyardığı tsunami artık yaşanmaya başlandı.
Hastaneler, yoğun bakımlar doldu, yer kalmadı
Kovid-19 servis ve yoğun bakımlarının yüzde 100’ü ya da yüzde 100’e yakını dolu durumda. Acil servislerde sedye bulan hastalar kendini şanslı hissediyor.
Pandemide bugüne kadar 70 üzeri hekim, diş hekimi, 23 eczacı ve 190 civarı sağlık çalışanı yaşamını kaybetti, geçen hafta ölen sağlıkçı sayısı 20.
Pozitif çıkan hastaların büyük çoğunluğu evlerinde ve uygunsuz koşullarda takip ediliyorlar. Yatak doluluğu ve acillerin kalabalıklığı hastaneye yatması gereken hastaların evlerde kalmasına sebep oluyor.
Salgının yayılmasında Avrupa’da birinci, dünyada üçüncüyüz
Cumhurbaşkanı dün sorumluluğu Bilim Kurulunun üzerine yıktı. Hâlbuki Sağlık Bakanının kendisi Bilim Kurulunun ancak tavsiye verebileceğini, uygulamanın sorumluluğunun hükümette olduğunu söylemişti. Bütün bu tablonun sorumluları gerekli önlemleri almayan ve halktan bilgi saklayan hükümettir, onun Sağlık Bakanlığıdır.
Bilim Kurulu üyeleri, Mart ayından beri tam kapanma istediklerini çeşitli medya organlarında belirttiler. Ama hükümet ekonomik gerekçelerle tam kapanmaya yanaşmadı. Hâlbuki sadece ekonomi açısından bile tam kapanma daha uygun bir çözümdü, ama hükümet uygulamadı. Şimdi Mart, Nisan aylarından çok daha kötü koşullardayız, salgının yayılma hızında Avrupa’da birinci, dünyada üçüncüyüz. Acil ve radikal tedbirler alınmazsa yüzlerce ve binlerce insan, önlenebilir bir salgın hastalık nedeniyle ölmeye devam edecek. Ölmeyenlerde de ağır tahribatlar ortaya çıkacak.
Hükümetin açıkladığı tedbirler salgını önlemede yetersiz
Hükümet geçen hafta salgınla mücadele konusunda bazı önlemler açıkladı. Bugün de bazı yeni tedbirler yayınladı, ama bunlar asla yeterli değil. Bir süreliğine işyerleri tümüyle kapanmadan, insan hareketi tümüyle durdurulmadan salgınla başa çıkılamaz. Hükümet 65 yaş üstü ve 20 yaş altını evlere hapsediyor, ama o evlerde her gün işe gidenler var, ulaşım araçlarına binenler var, salgın onların aracılığı ile evlere kadar gelebiliyor.
Salgınla mücadelede yapılması gerekenin özeti şu: Şeffaf, katılımcı bir yönetim ve tam kapanma.
Hükümet ekonomik krizin bedelini işçilerin emekçilerin sırtına yüklemiş durumda, aynı şekilde salgının yükünü de işçilere, emekçilere yıkmış durumda. Aşı geliyor diyerek bir umut yaratılıyor, ama muhtemelen işçiler, emekçiler bu aşıya en az 1 yıl boyunca ulaşamayacaklar. Bu sırada da binlerce işçi ve emekçi salgın nedeniyle ölecek.