"Okulda şiddete uğramak düşünüldüğünden daha kolay." Suda Sim yazdı.
1960’da bugün, Dominik Cumhuriyeti’nde yaşayan, insan hakları mücadelecisi üç kız kardeş (Patria, Minerva ve María Teresa Mirabal), o sırada ülkeyi yöneten diktatör Rafael Trujillo’ya ve yönetimine karşı çıktıkları için polisler tarafından dövülerek öldürüldüler. Biz bundan altmış yıl sonra aynı mücadeleye, onların ve yüz binlerce kadının yolundan devam etmeye çalışıyoruz. Öğrenciler olarak bayrağı en yakın eline alanlarız, bu mücadelede artık biz de varız. Birlikte direnmeli ve birbirimizle dayanışmalıyız.
Okulda şiddete uğramak düşünüldüğünden daha kolay. Okul sıralarında şiddete uğradığımızı bile anlamayacağımız bir sistemle karşı karşıyayız. Özellikle lise çağlarında bizlerin, kendimizi bulamadan önce aileden ve çevremizden ne gördüysek bunu gerçeklik olarak kabul etmeye yatkın olmamız, sağlıksız hareket düzenlerinin okul ortamına da yansımasına olanak sağlıyor. Cinsiyetçi bir toplumda büyüyen bizler, bu durumu, fark etmeden kabullenerek başlıyoruz okula. İstemsizce, erkeklerin sınıf ortamlarında egemen olmalarına müsaade ediyoruz. Bu erkeklerden de ailesinden ya da büyüdüğü ortamdan kötü muamele görmüş olan ya da tam tersine kontrolsüzce şımartılarak büyüyenler; üstünlük sağlama çabasıyla en kolay hedef olarak gördükleri kadınları, bu durumda sınıf arkadaşları ya da öğretmenlerine şiddet göstermeye yatkın oluyorlar.
Bu şiddet birkaç farklı yoldan ortaya çıkabiliyor. İlki, lise ortamında büyük ihtimalle en çok bulunan psikolojik şiddet. Tahminimce her liseli genç kız en az bir defa gerek yaşam şekli gerek konuşması gerek giydikleri ya da giymedikleri, hayata bakış açısı, ilişki hayatı ya da eksikliği üzerine sözler duymuştur. Pantolonu biraz dar ya da eteği biraz kısa diye arkasından olmadık sözler edilmiştir, bakışlara maruz kalmıştır. İlişkisi olduğu için arkasından konuşulmasının yanı sıra ilişkiye istekli veya meraklı gözükmeyen bir genç kız da aşağılanmayla karşılaşabilir. Cinsel yönelimi yüzünden okul tarafından dışlanan ve kabul edilmeyen kadın öğrencilerin varlığı da az değildir.
Lise ortamında flört şiddeti de giderek yaygınlaşıyor. Bir ilişki ya da ilişki öncesi flört dönemi içerisinde sözel, fiziksel, psikolojik ve cinsel şiddetin uygulanması olarak da görülebilir flört şiddeti. Genç ilişkilerde çoğunlukla aşırı kıskançlık, karşı tarafın hareketlerine ve hayatına müdahale etme, bir tarafın üstün olduğunu savunması, sinir atakları ve zorla cinsel temasta bulunma olarak ortaya çıkar. Çoğunlukla, çevresinde ve medyada gördüğü ilişkiler üzerinden yorum yapacağı için bu durumu şiddetli bir ilişki olarak değil, korumacılık ve aşırı sevgi olarak algılıyor ve kendini kötü hissettiği için kötü hissediyor. Flört şiddeti sağlıklı ilişki algısını gençler için yıkar, ilişkide güçsüz kalınmasına sebep olur. Kadınların kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenmeleri gereken zamanda, birilerine bağımlı kalmalarının sağlıklı olduğuna inandırır.
Gelenekçi zihniyetten gelen ayrımcılık da özellikle öğretmenler tarafından öğrencilere uygulanıyor. Erkek öğrencilerin eğitim hayatlarını devam ettirmesine kesin gözüyle bakılması ancak kadın öğrencilerin lise öğretimini tamamlayıp, evlenip çocuk bakmasının da mümkün olduğu üzerine ima yapan eski nesil öğretmenler maalesef hâlâ haklılıklarını savunmaya çalışıyor ve dinleniyorlar. Bir kadının hayatında ne yapmak istediğine karışılmaması ve okumamayı tercih etmesi de anlayışla kabul edilmesi gerekir. Öte yandan bu durumun her genç kızın geleceği olarak görülmesi, ya da herhangi bir baskıyla bu seçimi yapmasının sağlanması, psikolojik şiddettir. Aynı şekilde idarenin, kadın öğrencilerin giyiniş tarzını “ahlaksızlık” ve “dikkat çekmek için” olarak nitelendirebilmesi ama erkek öğrencilere karışmaması da cinsiyetçi bir tutumdur; cinsel şiddeti haklı ve onaylanabilir bir hareket olarak gösterir.
Türkiye söz konusu olduğunda cinsellik her zaman tabu bir konudur, okul da bir istisna değildir. Sevişmek evliliğe özgüdür algısı çocuk yaşta zihinlerimize yerleştirilse de bu konu da kadın ve erkeklerde farklı işlenmiştir. Genç erkeğin cinsel deneyimi olması onaylanır hatta tebrik edilirken genç kız cinsel dürtülerini her ne olursa olsun bastırması gerektiğini düşünerek büyür. İki taraf için de değişmeyen şey ise, cinsellik üzerine alınan bilginin eksik olması veya hiç bilgi almamış olmasıdır. Bu bilgisizlik ve özgüven meseleleri (fazla ya da az bulunması), kadın öğrencilerin, kendi davranışlarını haklı bulan erkeklerin tacizleriyle karşı karşıya bırakıyor. Kadının onayı olmadan ona dokunulması, okul sırasında ya da çıkışlarında erkekler tarafından sıkıştırılması gibi fiziksel boyutta şiddetin yanı sıra; cinsel atıfta bulunan laflar, durması söylenmesine rağmen devam eden teklifler, sosyal medya üzerinden gönderilen cinsel içerikler, izinsiz fotoğraf ve videoların çekilmesi ve göz tacizi de cinsel şiddettir, hiçbiri diğerinden “daha iyi” değildir. Tabu konu olmaları nedeniyle kadın öğrencilerin paylaşamadıkları bu sorunlar psikolojik ve akademik açıdan onlara zara vermektedir. Konuşulursa, “E izin vermişsin.” “Genç adam işte kanı kaynıyor.” türü laflar duyulmasının, yardım almasından daha olası olduğu da cabası. Bu da özellikle lise idaresinin erkek ağırlıklı olmasından kaynaklanıyor olabilir. Özellikle son 20 yılda yapılan atamaların, 40-55 yaş aralıklı muhafazakâr erkek profiline uyduğunu benimle birlikte birçok liseli kabul edecektir.
Okullarda uygulanan disiplin yönetmeliği çoğunlukla fiziksel şiddet üzerine odaklanır. Engellenmeye çalışılan şey öğrencilerin darp edilmemesi, yumruk-tekmeyle kavgaya girmemeleridir. Ancak sözlü ve psikolojik şiddete gereken dikkatin çekilmesi de önemlidir. Okullar; şiddetin tek türlü olmadığını göstermedikleri sürece, kendi tanımlarına uymayan şiddeti meşru kılıyorlar, öğrencilerin de yanlış eğitilmesine neden oluyorlar. Ayrıca müfredat hazırlanışında başarılı ve tarihin yazılışında büyük rol oynayan kadınlara yeterince verilmemesi, özellikle de bilim kadınlarının yeterince tanıtılmaması kadın öğrencilerin rol model bulmada zorlanmasına sebep oluyor. Okullarda eğitim, davranış ve öğretim reformuna gidilmesi, kadınların yargılanma ve şiddet korkusu olmadan, karşı cinslerinin yaşamadığı kaygılar ve zorluklar olmadan eğitim görmesi için zorunludur. O reformlar yapılana kadar buradayız. Hep birlikte direneceğiz!
Suda Sim