İnsanlık tarihinin pek çok noktasında farklı sebeplerle verilmiş çok fazla mücadele örnekleri göstermek mümkündür.
LGBTİ+ özelinde konuşacak olursak, mücadele tarihinde yer yer kazanımlar görmekle beraber, katedilmesi gereken yol oldukça uzun.
Tarihte bu hafta içerisinde biraz dolanmak istersek;
23 Kasım 2014: Brezilya’da dünyanın eşcinsel çiftlerin evlendiği en büyük toplu töreni yapıldı. Dünyanın ilk toplu eşcinsel evlenme töreni, 160 çiftin katılımıyla Rio de Janerio’da yapılmıştı. 2015 yılında da 185 çiftin evlendiği bir toplu düşün töreni gerçekleşti. “Rio Sem Homophobia”dan (Homofobisiz Rio) Claudio Nascimento: “LGBTİ+ topluluğunun medeni haklar ve insan hakları alanında kazandığı başarılara ya da başa çıkması gereken zorluklara dikkat çekmek, yapılması gereken bir iştir” Brezilya, 2009 yılında 4 milyon kişinin katılımıyla Guinness Rekorlar Kitabı’nın dünyanın en büyük onur yürüyüşü rekorunu kırdı. Eşcinsel evlilikler 2004 yılından bu yana suç olmaktan çıkarılmış, ancak çiftlerin medeni hakları 2014 yılında kabul edilmişti.
24 Kasım 1991: Queen grubunun solisti Freddie Mercury (5 Eylül 1946 - 24 Kasım 1991), AIDS komplikasyonlarından hayatını kaybetti. Hastalığa yakalandığını, ölümünden bir önceki gün kabul etti. Servetinin büyük kısmını, son aylarında kendisine bakan eski arkadaşı Mary Austen'a bıraktı. Resmi ölüm nedeni, AIDS'ten kaynaklanan bronşiyal pnömonidir. Mercury, öldüğünde 45 yaşındaydı. Ölümünden sonra, 1992’de İngiliz Müziğine Olağanüstü Katkı Ödülü ile ödüllendirildi ve Londra, Wembley Stadyumu'nda bir anma konseri düzenlendi. Queen üyesi olarak 2001'de Rock and Roll Hall of Fame'e, 2003'te Songwriters Hall of Fame'e ve 2004'te Fame'e dahil edildi. 2002'de BBC'nin 2002’de yapılan bir ankette, “En Büyük 100 Britanyalı” listesinde 58. sıraya yerleşti. Pop müzik tarihinin gelmiş geçmiş en büyük şarkıcılarından biri olduğu kabul edilir. Bazı yorumcular, Mercury'nin cinsel yönelimini kamuoyundan sakladığını iddia ederken, diğerleri onun "açık gey" olduğunu öne sürmektedir.
25 Kasım 1999: Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü .
Dominik Cumhuriyeti'nin Cibas bölgesinde dünyaya gelen ve Mirabal Kardeşler olarak tanınan üç kız kardeş Patria, Minerva ve Maria Teresa, eşleriyle birlikte 1930’da ülke yönetimini ele geçiren Rafael Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele veriyordu. Patria 1960 yılının haziran ayında özgürlük ve insan hakları için Clandestino Hareketini kurdu ve kız kardeşleri de bu harekete katıldı. Uzunca bir süre ağır baskılara maruz kaldılar, tüm mülklerine el konuldu ve hapis cezalarına çarptırıldılar. Buna rağmen hiçbir zaman pes etmediler, geri adım atmadılar ta ki katledilene kadar.
Trujillo yaptığı bir halk konuşmasında; “Ülkenin en büyük iki sorunu kilise ve Mirabal kardeşlerdir” diyerek Mirabal kardeşleri tüm ülke karşısında hedef gösterdi. Bu konuşmasından sadece 23 gün sonra, 25 Kasım 1960’ta eşlerini hapishane ziyaretinden dönen Mirabal kardeşlerin arabası yolda durduruldu. Arabadan zorla indirilen kız kardeşler önce tecavüze uğradılar sonra dövülerek öldürüldüler. Daha sonra cesetleri bir uçurumdan aşağıya atıldı, medya bu olayın bir trafik kazası olduğunu söyledi. Trujillo bu katledilişi bir zafer olarak görse de çok geçmeden ülkede gösteriler büyüdü. O günden sonra Mirabal kız kardeşlerin anısı ve mücadelesi tüm dünyada kadın hareketleri için bir sembol haline geldi. BM Genel Kurulu 1999 yılında 25 Kasım gününü Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak ilan etti.
26 Kasım 2015: Bolivya Adalet Bakanı, transların kimlik ve diğer resmi belgelerini değiştirebilmelerine olanak sağlayan “Cinsiyet Kimliği Yasası”nın kabul edildiğini ilan etti. Yasa taslağı, bir trans kadın ve aktivist olan Raysa Torriani tarafından üç yıl önce sunulmuştu. “Cinsiyet Kimliği Yasası” ile Bolivya’da yaşayan 1500 açık trans birey, kimlik ve diğer belgelerini cinsiyet kimliklerine göre düzenleme imkanına sahip oldu.
27 Kasım 1978: 22 Mayıs 1930 yılında New York’ta dünyaya gelen Amerikalı politikacı ve LGBTİ+ aktivisti Harvey Bernard Milk, Kaliforniya Eyaleti’nde cinsel yönelimini açıklayarak belediye meclisine seçilen ilk eşcinsel politikacı oldu.
Harvey Milk, 1972 yılında New York’tan San Fransisko’ya taşındı. 1970’li yıllarda San Fransisko’nun Castro Bölgesi’ne eşcinsel erkeklerin yoğun olarak yerleşmesinin öncülerinden biri oldu. Cinsel yönelim ayrımcılığını duyurmak için politikaya atılmaya karar verdi. Oldukça geniş bir çevrenin politik ve ekonomik gücünü kullanmasına rağmen, seçimlerde üç kez başarısız oldu. Teatral kampanyaları sayesinde popülaritesi yükseldi ve 1977 yılında şehir denetçisi olarak seçildi. Harvey Milk, cinsel yönelim ayrımcılığının sona erdirilebileceği ve eşcinsellerin hayatın her kademesinde, cinsel kimliklerini saklamaya gerek duymadan yer alabilecekleri konularında umut oldu. Seçilmesi aynı zamanda şehirdeki sosyal değişikliklerin habercisiydi. Milk, sadece 11 ay boyunca bulunduğu görevinde San Fransisko’daki eşcinsel haklarının geliştirilmesiyle ilgili çalışmalarda bulundu. Harvey Milk ve belediye başkanı George Moscone, bir süre önce istifa etmiş olan meclis üyesi Dan White tarafından 27 Kasım 1978’de öldürüldü.
28 Kasım 1862: Erken dönem LGBTİ+ hakları hareketinin öncülerinden Karl Heinrich Ulrichs (28 Ağustos 1825 - 14 Temmuz 1895) ailesine maneviyatı ile cinselliğini uzlaştıran bir mektup yazdı. “Sevgi dolu Tanrı bana erkeklere yönelik sevgi verdi. Ondan bunu değiştirmesini istemek son derece Hristiyanlık karşıtı olacaktır. " Ulrichs, bugün modern eşcinsel hakları hareketinin öncüsü olarak görülen bir Alman yazardı.
29 Kasım 2011: “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” ya da bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi, 29 Kasım 2011 tarih ve 28127 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak kanunlaştı. İstanbul Sözleşmesi’nin 4. Maddesinin 3. Bendi ““Taraflar bu Sözleşme hükümlerinin, özellikle de mağdurların haklarını korumaya yönelik tedbirlerin, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, ulusal veya sosyal köken, bir ulusal azınlıkla bağlantılı olma, mülk, doğum, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği, sağlık durumu, engellilik, medeni hal, göçmen veya mülteci statüsü veya başka bir statü gibi, herhangi bir temele dayalı olarak ayrımcılık yapılmaksızın uygulanmasını temin edeceklerdir” toplumsal cinsiyet ve cinsel yönelim kavramları üzerinden LGBTİ+’ları da kapsamına alıyor.
İstanbul Sözleşmesi hiçbir zaman tam anlamıyla uygulanması, aksine kadın cinayetleri, LGBTİ+fobik nefret suçları işlenmeye devam ediliyor. İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması için yapılan girişimler, kadınların ve LGBTİ+’ların direnişiyle şimdilik püskürtüldü.
Daha özgür bir dünya için LGBTİ+ mücadelesi içerisinde yer almak, kazanımlarımızı kaybetmemek ve her türlü nefret söylemini ve cinayetlerini bitirecek bir dünya inşası için daha güçlü bir şekilde örgütlenmeliyiz.