Bakanlar Kurulu anasınıfı ve kreşler de dahil tüm okulların yılsonuna kadar uzaktan eğitime geçileceğini duyurmuştu. Üç gün sonra Millî Eğitim Bakanlığı'ndan yeni bir açıklama geldi.
Bakanlık ilgili kurumlar arasında yapılan istişareler sonucunda resmi ve özel tüm anaokulu, ana sınıfı ve uygulama sınıflarında haftada 5 (beş) gün yüz yüze eğitim yapılmasının uygun olacağı açıkladı. Bu üç gün içerisinde ne değişti?
Üç gün önce tüm okulların kapatılmasına sebep olarak gösterdikleri, bakanın bizzat ağzından çıkan, ‘’salgın şartları okulların açılmasına izin vermiyor’’ ile bugün alınan ana sınıfı ve kreşlerin haftanın her günü açık olması kararı arasında ciddi bir çelişki var. Millî Eğitim Bakanlığı bugün aldığı okul öncesi sınıflarının açılması kararının sebebinin eğitim değil, çocuk bakımı olduğunu hiç tereddüt etmeden açıklamış.
Alınan bu kararın ardından okul öncesi öğretmenleri haklı olarak tepkilerini göstermeye başladılar. Twitter'da #okuloencesioegretmenibakicidegildir etiketi ile paylaşım yapan okul öncesi öğretmenleri haklı taleplere ve sorulara sahipler. Koronavirüs kapsamında alınan tedbirlerin okul öncesi sınıflarını kapsamamasının kendilerini ve ailelerini virüs konusunda tehlikeye attığını, kendilerinin de koruması, bakması gereken çocukları ve aileleri olduğunu dile getirdiler. Eğitim Sen Genel Merkezi ise konu ile ilgili şu açıklamayı yaptı:
‘’MEB Temel Eğitim Genel Müdürlüğü 20 Kasım 2020 tarihinde, resmi ve özel tüm okul öncesi eğitim kurumlarının (ana sınıfı, anaokulu, uygulama sınıfları) 23 Kasım 2020 tarihinden itibaren haftada 5 gün yüz yüze eğitim yapacağını, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk tarafından imzalanan bir yazı ile bildirdi. Alınan kararın gerekçesinin ise çocukların eğitimi değil çalışan anne babaların çocuklarının bakımı olduğu ortadadır.
Öncelikle okul öncesi eğitim kurumlarının eğitim kurumu olduğu, okul öncesi öğretmenlerinin de bakıcı olmadığının altının çizilmesi gerekmektedir. Bu karar ile okul öncesi eğitim kurumlarının eğitim kurumu olma özelliği ortadan kaldırılmakta ve sadece çalışan anne babaların çocuklarının bakımı görevi verilmektedir. Bu durum kurumlarımızı aşındırmaktadır.
Salgının oldukça ciddi bir boyuta ulaştığı günlerde okul öncesi eğitim kurumlarının açılması ile bu kurumlarda çalışan öğretmenler ve eğitim alan öğrencilerin sağlığı risk altına girecektir. Toplumsal yaşamın tamamen kapatılması gerektiğinin her gün bilim insanları tarafından ifade edildiği bir dönemde, bu kararı kabul etmemiz mümkün değildir. MEB, tüm öğretmenler ve öğrencilerin sağlığından sorumlu olduğunu unutmamalıdır.
Bu kararın gerekçesi anne babaların çalışmasını sağlamaktır. Oysa salgın koşullarında yapılması gereken çalışan anne babalardan birine veya tek anne babalara ücretli izin verilmesidir. Sosyal devletin görevi tüm kesimleri desteklemektir. MEB, sermayenin gereksinimlerini değil, öğretmen ve öğrencilerin sağlığı ile haklarını gözetmelidir. Eğitim Sen, bu kararın geri alınması için MEB’e başvuru yapacak, gerekli görüşmeleri gerçekleştirecek ve eğer sorun hala çözülmüyor ise ulusal ve uluslararası mevzuattan kaynaklı tüm haklarını kullanmakta tereddüt etmeyecektir.’’
Bu karar her şeyden önce üç gün önce virüse karşı alınan tedbirlerin ne kadar yetersiz olduğunu gösteriyor. Alınan karar kapsamında tam bir ekonomik destek olmaması, kısıtlama getirilen restoran gibi sektörlerde çalışanlara herhangi bir ekonomik destek sağlanmaması, sanayinin, kamunun ve hemen her işyerinin virüsün yayılımına rağmen hala açık olması ve topluma, çalışanlara, işsizlere, işyerleri kapanmışlara mart ayından bu yana ekonomik destek sağlanmamış olması çalışan herkesi aç kalmak, virüsle karşı karşıya kalmak ikilemine soktu. İşsiz kalmak yerine virüsle karşı karşıya gelmek zorunda kalan milyonlarca insan bu sefer de çocukların eğitimi, bakımı ve güvenliği konusunda yapayalnız ve çaresiz bırakıldı. Çalışanların kesimin elinde kalmış çok az haktan biri olan eğitim hakkımız da bu virüsle beraber bir muammaya dönüştü. Eğitim konusundaki eşitsizlikler bir kez daha çok vahim bir şekilde gözlerimizin önüne serildi. Bu konuda Eğitim-Sen’in açıklamalarına bu yazımızdan ulaşabilirsiniz.
Bugün alınan kararla anasınıflarının, kreşlerin açık kalmasının salgının başından beri alınamayan tedbirlerle, önlemlerle doğrudan bir ilişkisi var. Belirli yaş gruplarına sokak yasağı getirerek, restoranları kapatarak virüsün önlenemediğini evlerimizdeki halılar bile biliyor artık. 8 aydır virüs gerilemediğine göre alınması gereken önlemler bunlar değil. Binlerce insanın ölmesini, binlerce insanın işsiz kalmasını, binlerce insanın çocuklarının eğitimden mahrum kalmasının sorumlusu biz değiliz. Sistemi ayakta tutmak zorundayız diyerek milyonlarca insanı toplu taşıma ile, servislerle kapalı alanlara, iş yerlerine yollayanlar. Hemen hemen hiçbir önlem almadan virüsün yayılmasını hızlandıran okulları açanlar.
Gerçek önlemler almak, topluma gerçek verileri iletmek, herkesin eşit ve ücretsiz sağlık hizmetine erişmesini sağlamak, gelir seviyesi düşük olanlara, işsiz kalmış olanlara yaşanabilir ekonomik destek sağlamak çok daha ‘ucuza’ mal olabilirdi yönetenler açısından.
Bakanın ana sınıflarını, kreşleri açma kararı alırken danıştıklarını, fikirlerini sorduklarını dile getirdiği ‘ilgili yerler’ neresi bilmiyoruz. Ama salgının başından beri sendikalarla, meslek odalarıyla iletişime girmediklerini biliyoruz. İnsanların hayatı söz konusuysa, ilgili yerler bizzat çalışanlardır, çalışanların örgütlü olduğu sendikalardır, meslek örgütleridir. Okullar söz konusu olduğunda öğretmenlerdir, sendikalardır, velilerdir. Şu ana kadar hiçbir tedbir işe yaramadı, hiçbir gerçekçi tedbir alınamadı, virüsle mücadele konusunda hiçbir ciddi adım atılamadı, çünkü karar alma süreçlerine defalarca talep edilmesine rağmen hiçbir sendikayı hiçbir meslek örgütünü katmadılar. Çalışanların sorunlarıyla gerçekten ilgilenmek, o sorunlara gerçek çözümler getirmek için sendikalara, meslek örgütlerine kulak vermekten başka seçenek yok.
Özden Dönmez