Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Ekim ayı toplantısında politika faizini değiştirmeyerek yüzde 10,25’te bıraktı. Kararın ardından, sabah 7.80 seviyelerinde seyreden dolar/TL kuru, tarihi rekoru olan 7.97’nin üzerini gördü. Böylece döviz temini konusunda Türkiye’nin imkânları biraz daha azaldı.
Para Politikası Kurulu (PPK) raporunda; “Küresel ekonomide, ülkelerin attığı normalleşme adımlarıyla üçüncü çeyrekte kısmi toparlanma sinyalleri gözlenmektedir” denildi.
Merkez Bankası'nın raporuna yansıyan görüşler, dünyada ekonominin gidişatı ile ilgili hatalı yorumlar.
Dünyada Covid’in ikinci dalgası başladı. Avrupa’da ülkeler birer birer kapanıyor. Dağıtılan bunca Dolar ve Euro’ya rağmen ülkelerde enflasyonlar yükselmiyor, çünkü insanlar tüketmiyor. Tekrar evlerine kapanıyorlar. İşyerlerinin durumu belirsiz, işsizlik Avrupa ve ABD’de yüzde 12’lerde. Ama çok daha fazla artabilir. Çünkü ekonomilerde çarklar dönmüyor.
Böyle bir ortamda dünya ekonomisi için “kısmen toparlanıyor” demek büyük bir yanılgı. Ayrıca Türkiye için ek riskler de giderek ortaya çıkmaya başlıyor. Bunların başında ABD’de Biden’ın başkan seçilme olasılığının artmış olması geliyor. ABD seçimlerine 10 gün kaldı, Biden hala yüzde 8-10 farkla önde. Trump arayı kapatamıyor. Trump’ın vergi kayıtları ile ilgili sıkıntılarına şimdi bir de Çin’de bir banka hesabı olması eklendi.
Biden’ın ABD başkanı olarak seçilmesi demek, Türkiye için Halk Bankası, Doğu Akdeniz, S-400, Karabağ, Rojava gibi pek çok konuda ABD ile sorunlarının masaya yatırılması ve yaptırımlarla karşılaşılması demek.
AB’nin Doğu Akdeniz konusunda ambargo uygulama tehdidi, gümrük birliğini askıya alma girişimleri sürüyor.
Bazı Arap ülkelerinde Türkiye ürünlerine yönelik boykotlar yayılıyor. Rusya ile ilişkiler giderek geriliyor.
İç politikada ise AKP-MHP blokunun her yapılan ankette oy kaybetmeye devam etmesi, iktidarı hırçınlaştırıyor. İktidarın baskıcılığı, otoriterliği artıyor.
Bütün bu olumsuz senaryolar, iktidarın karşısına sorun olarak çıkmaya başladığı zaman, işte o zaman Merkez Bankası belki şimdi artırmadığı 200 baz puan yerine 1200 baz puan artış yapacak. Şimdi atmadığı adımların bedeli o zaman çok daha ağır olacak.
Merkez’in faizleri yükseltmemesinin önemli bir sonucu, önümüzdeki günlerde mal ithalatının giderek zorlaşması ve belki de yapılamaz hale gelmesi olacak. Döviz bulamayan Türkiye, en yaşamsal ürünleri, örneğin ilaç alımını yapamayacak. Bugünlerde SGK’nın ilaç firmalarına 3 milyar dolara yakın borcu var ve bu ödeme hala yapılmamış durumda. İlaç ithalatı ile ilgili darboğaz en sıkıntılı konu olarak gündemdeki önemini koruyor. Covid aşısı çıktığında belki de döviz yokluğu nedeniyle ithalatı yapılamayacak. Grip aşısındaki facia ortada, 10 milyon doz olan ihtiyacın henüz sadece 500 bin dozu satın alınabildi.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet sisteminde bağımsızlığını kaybeden Merkez Bankası artık burjuvazi için bile rasyonel kararlar alamıyor. İşçiler ve emekçiler ise içinde bulunduğumuz ekonomik krizin tüm yükünü çekiyorlar.