TCMB politika faizini 200 baz puan arttırdı. Döviz 7,70 TL seviyesinden 7,63 seviyesine (yüzde 1) indi.
İktidar yanlısı ekonomistler olayı gayet olgun karşıladılar. Enflasyonun da, pahalılığın da yükselmesine faizlerin sebep olduğu şeklindeki iddialarını çabuk unuttular. “Faiz sebep, enflasyon sonuç” diyorlardı. Faizlerin yükseltilmesine “operasyon” gözüyle bakıyorlardı.
Erdoğan daha 10 ay önce, 5 Kasım 2019’da şunları söylemişti: “Ülkemize döviz kuru, faiz ve enflasyon üçgeninde kurulan oyunu bozduk. Merkez Bankası’nı görevden aldık, çünkü laf dinlemiyor adam. Yeni arkadaşımıza ‘faizi düşüreceğiz’ dedik.” Şimdi faizlerin yükseltilmesi, bütün bu iddialardan vazgeçildiği anlamına gelir. İktidar yanlısı ekonomistler ve hükümet şimdiye kadar söyledikleri bütün bu sözler için öz eleştiri vermelidirler.
Para Politikaları Kurulu (PPK), faiz artırımı sonrası yayınladığı açıklamada, faizlerin düşmesi için, enflasyonda düşüş sağlanması gerektiğini açıkça belirtti, yani “enflasyon sebep, faiz sonuç” dedi.
PPK şunu da tespit etti. Kredi bolluğu enflasyona neden oldu, enflasyon öngörülenden daha hızlı yükseldi. Yani PPK, “Enflasyon düşecek sandık, sonra bol kredi verildi, bu da enflasyona yol açtı” diyor. Bunu bilmek için PPK üyesi olmaya gerek yok. PPK’nın, o krediler verilirken sesini çıkartması gerekirdi.
Pandemi döneminde pek çok ülke, vatandaşlarına gelir desteği verdi. Ama Türkiye’de gelirleri azalan insanlara, gelir desteği yerine kredi verildi. İnsanlar daha fazla borçlanmaya teşvik edildi. Geliri azalan, işsiz insanların borçlandırılması dünyada sadece Türkiye’de gerçekleşti.
Hükümetin, kamu bankalarına talimatla kredi dağıttırıp, şimdi de “enflasyon pandemi nedeniyle düşer sandık, ama krediler artınca enflasyon yükseldi” demesi, tam bir ikiyüzlülük. Faizleri düşük tutmak için dağıtılan ama hiç bir işe yaramayan 100 milyar dolar civarındaki döviz rezervinin yok oluşunun hesabını kim verecek?
Şimdi faiz artırılınca, döviz bir kaç kuruş geriledi. Peki, iş halledilmiş oldu mu? Döviz rezervi hala eksi 32 milyar dolarda. Yatırımcılar Türkiye’den kaçmaya devam ediyor. İhracat 2019 seviyesine ulaşamadı. Turizm gelirleri yüzde 70 azaldı. Çalışabilir nüfusun üçte biri işsiz, piyasada yaprak kımıldamıyor, buna rağmen hükümet enflasyonu yükseltmeyi “başardı”. Firmalar da vatandaş da gırtlağına kadar borçlu, şimdi kur maliyetinin yanına bir de borçlu firmalar için en az kur riski kadar ölümcül olan faiz riski ortaya çıktı.
Sonuçta, tüm dünyada Merkez Bankaları ekonomiyi canlandırmak için faizleri indirirken, Türkiye’de faizlerin yükseltilmesi, ekonomi yönetiminin başarısızlığının tescilidir.