Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ekonomiden Sorumlu Eşbaşkan Yardımcısı Garo Paylan ile Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve ekonomi üzerine konuştuk.
1. Türkiye ekonomisi, krizlere karşı neden böyle kırılgan? Türkiye’nin borç krizinin kökeninde ne yatıyor?
Krizin asıl nedeni tek adam rejimi ve bu rejimin ekonomik tercihleridir. Ekonomi, güvene dayanır. Kişiler değil, güçlü siyasi ve ekonomik kurumların olması güveni sağlar.
Tek adam rejimi ekonomiyi felç etti. Denge denetleme sistemlerini ortadan kaldırdı. Meclis, yargı, basın vb. kurumlar çöktü. Ekonomik kurumlar çökertildi. Regülasyon sağlamak imkânsız hale geldi. Ekonomi artık güven vermiyor, kayın baba- damat yönetimi güven vermiyor. Ekonomi kan kaybediyor. Dışardan kaynak gelmiyor.
İktidarın yine 'dış güçler operasyon yapıyor' türünden bahanelere başvurup topu taca atacağını tahmin etmek güç değil. Ama artık Türkiye halkları ekonomik krizin asıl nedeninin tek adam rejimi ve bu rejimin ekonomik tercihleri olduğunu görüyor.
İyi işleyen ekonomilerde borç aslında çok önemli bir sorun değildir, dünyada hemen bütün ülkelerin borcu var. Ama değer üretemeyen, küçülen, istihdamı azalan ekonomiler için borç bir problemdir. Türkiye’nin borçluluğu çok yüksek değil. Ama borç verenler Türkiye’yi riskli olarak görüyorlar, ya yeni borç vermek istemiyorlar, ya da çok yüksek faizle borç veriyorlar. İtibarı tüketen tek adam rejimi ülkeyi iflasa sürüklüyor. Bugün dünyada dolar borcu yüzde sıfıra yakın bir faizle alınabiliyor. Ama Türkiye dolar borcu almak istediğinde yüzde 8-10 faiz ödemek zorunda kalıyor. Türkiye’nin risk primi (CDS) çok yüksek. Türkiye aslında müflis bir tüccara benziyor. Batmış bir tüccara ancak tefeciler borç verir.
2. Doları 7 TL’de tutmak için 100 milyar dolardan fazla bir dövizi harcamanın mantığı nasıl izah edilebilir?
Kayınbaba- damat ikilisi Türkiye’nin kaynaklarını büyük ölçüde tüketti. Bir hikâye yaratmaya çalıştılar, faiz düşerse enflasyon da düşer dediler. Hikâye tutsun diye bol miktarda dolar sattılar, ama hikâye tutmadı. Yabancı yatırımcılar sürekli paralarını Türkiye’den çıkarıyorlar. Vatandaşlarımız elindeki avucundakini dolara yatırıyor. Bu yanlış politika nedeniyle Merkez Bankası rezervlerini tükettiler. Artık Türkiye’ye borç veren yabancı kurumlar, Türkiye’de yatırım yapan yabancılar, bir an önce paralarını tahsil edip gitmek istiyorlar. Rezervlerin sürekli satılması, paranın bitme korkusunu arttırıyor. Merkez Bankası net rezervinin eksiye düştüğünü görenler paralarını sistemden çıkarıyor. Maalesef kamu bankaları iflasa sürüklenmiş durumda.
3. İktidarın ekonomik tercihleri nedir?
İktidar, ekonomide sarayı, savaşı ve sermayeyi tercih ediyor. Uzun bir süredir devam eden derin ekonomik kriz, pandemiyle daha da şiddetlendi. Ekonomiden sorumlu olan ‘Damat’ Bakan'ın sorumsuz politikaları, krizi derinleştirdi. Damat Bey; para bastırdı, kredi pompaladı, Merkez Bankası’nın döviz rezervlerini sattı, İşsizlik Fonu’nu yağmaladı. Elde ettiği kaynakları ise vatandaşlarımıza değil bir avuç sermayeye aktardı. Güven vermeyen ekonomi yönetiminin bastığı paralar, döviz kurlarını ve enflasyonu patlattı. Beceriksiz damadın yönetimindeki ekonomide her gün işsizlik, yoksulluk ve hayat pahalılığı artmaktadır.
4. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ekonomiyi toparlaması mümkün mü?
Yaşadığımız sosyal ve ekonomik sorunların nedeni, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, yani Tek Adam rejimidir. Otoriterlik ile neoliberal zihniyetin birleştiği bu baskıcı rejim, bir yandan çıkar ağlarıyla yandaş sermayeyi zenginleştirip halkı yoksullaştırmıştır, diğer yandan ekonomide de liyakati rafa kaldırıp akrabalık ilişkileriyle ülke ekonomisini beceriksiz bir damada teslim etmiştir.
18 yıldır ekonomiyi üretim ekonomisine dönüştüremeyen bir siyasi kadro var. Bu kadro, üstelik koşulların aleyhimize döndüğü bir konjonktürde, bütün kararların 'tek adam' ve onun etrafındaki 'çıkar odakları' tarafından alındığı bir modelde ısrar ediyor. Bu model, ülke ekonomisini hızla tüketmekte, vatandaşlarımızın işsizlik, yoksulluk, hayat pahalılığı içinde çok zor günler geçirmesine neden olmaktadır.
Tek adam rejimi ülkemize 2015’ten beri kan kaybettiriyor. Kamu kaynakları tükendi. Bu rejimde her gün, önceki günü aratır durumda. Uluslararası konjonktür nedeniyle, piyasalara bol miktarda dolar ve avro sürülmesi nedeniyle, belki bir süre daha ekonomik faaliyetler devam edebilir, ama bir süre sonra devlet iflas noktasına gelecek, bu kaçınılmaz. Çünkü bu iktidara güven yok. Finansal kriz, borç krizi vatandaşlarımız için çok daha derin ekonomik sorunlara neden olacak.
5. Alternatif olarak, nasıl bir ekonomik ve siyasi sistem hayata geçirilmeli?
Türkiye’de demokrasi krizi, ekonomik krizi yarattı. Kaynaklar savaşa, saraya ve sermayeye gidiyor. Yani toplumun yüzde 1’ine gidiyor. Demokratikleşme olursa güven de sağlanır. Daha üretken, verimli, adil bir ekonomik düzen kurulur. Tek adam rejimleri dünyada da hep böyledir. Ekonomileri iflasa sürükler. Toplumların varlıklı kesimleri ile yoksul kesimleri arasındaki uçurumu büyütür. Kimsenin itiraz etme cesareti gösteremediği tek adamların yönettiği ülkelerde, toplumsal huzurun ve refahın yaratılması hiçbir zaman mümkün değildir.
Yapılması gereken açıktır. Bu iktidar, bırakın yabancıları, kendi yurttaşlarının bile güvenini çoktandır kaybetti. Bu anlayış ülkenin gelişmesinin önünde bir taş gibi oturdu. Bu taşın kaldırılması, ülkede yeni bir seçimle ve demokratik bir anayasa yapmakla mümkündür. Toplumsal muhalefete düşen görev ve sorumluluk, ülke ekonomisini çökerten bu iktidarı değiştirmektir.
Demokrasi krizi çözülürse, ekonomik kriz de çözülür. Neoliberal ekonomik uygulamalardan vaz geçmeliyiz. Kamucu bir ekonomik düzene geçmeliyiz. Eğitimde, sağlıkta kamucu politikaları esas almalıyız. Tercihleri değiştirerek bütün vatandaşlarımızın temel ihtiyaçlarını güvence altına alabiliriz. Her vatandaşımıza asgari bir gelir sağlayabiliriz. Elektrik, su, doğalgaz, internet ücretsiz olabilir. Üreten, verimli bir ekonomik sistem oluşturmalıyız.