TÜİK’in açıkladığı verilere göre ağustos ayında enflasyon, yüzde 11,8 oldu. Güne 7,38 TL’den başlayan dolar, enflasyon verileri sonrası 7,45 TL’ye kadar çıktı.
Diğer dövizler ve altında da dolara paralel yükselmeler oldu.
Dolar neden yükseliyor
Doların yükselmesinde en önemli neden Merkez Bankası’nın dövizi frenlemek için sürekli olarak döviz satması sonucu rezervlerinin eksiye geçmesi. Yıl başından bu yana 100 milyar dolara yakın döviz satan Merkez Bankası ve kamu bankaları, gelinen noktada artık dövizi daha fazla baskı altında tutamıyorlar, çünkü kasalarında döviz kalmadı. Merkez Bankasının kaynakları tükendi, bilançosu eksi durumda, yani ödünç aldığı paraları bile harcamış durumda.
Mevsimsel etkiye rağmen enflasyonun yükselmeye devam etmesi doların yükselmesinde diğer bir etken. Açıklanan enflasyonun yüzde 11,8 olmasına rağmen, gerçek enflasyonun bunun çok üstünde olduğunu, çarşı-pazarda alış veriş etmek zorunda olan bizler çok daha iyi biliyoruz.
Döviz kurlarının yükselmesinde bir diğer etken de, Doğu Akdeniz’de yaşanan gerilim. Askeri yöntemlerin öne çıkarılması, döviz kurlarının yükselmesinde etkili oluyor.
Korona salgını dolayısıyla yabancı turist sayısının düşmesi, döviz girdisinin azalması, dövizin yükselmesinde bir başka etken.
Büyük bir çöküşe doğru hızla gidiyoruz
Bu olana "Büyük çöküş” ya da “büyük bunalım” demek mümkün.
Çöküşe doğru giderken en büyük belirti, borçluluk düzeyindeki yükselme. Hükümet sürekli 2001 krizine göre kamu borcunun daha az olduğunu söyleyerek, Türkiye’nin borç sorunu olmadığını iddia ediyor. Ama iki noktayı açıklamıyor, birisi özel sektörün borcu, diğeri kamu-özel ortak projelerine verilen Hazine garantileri.
2002 yılına göre Türkiye aslında yüzde 50 daha fazla borçlu durumda
2002 yılında kamu-özel iç ve dış borçlar toplamı 365 milyar lira ile 360 milyar liralık GSYH değerine yaklaşık olarak eşitti.
Bugün ise özel ve kamu kesiminin iç ve dış borçlarının toplamı 6 trilyon 815 milyar lira. Bu rakam, 4 trilyon 484 milyar TL’lik GSYH’nın yüzde 152’sine karşılık gelmektedir.
Döviz kuru bu defa kalıcı olarak yükseliyor
Mesela Ağustos 2018’de dolar 7,20 zirvesini gördü ama hemen ardından Kasım ayında 5,2’ye geriledi. 2018 yılı dolar/TL kur ortalaması 4,83’de kaldı. Kur artışı ortalamada 2020 yılı itibari ile 6,62 seviyesi ile hızla yükselmeye devam ediyor. Yani bu sefer kalıcı kur artışı oluşuyor. Son günlerde kur 7,40’lara ulaştı.
Kur artışı şu açıdan önemli: Dış borçlar zaten yüksek. Ama hükümet 2019 başından beri iç borçlanmanın da önemli kısmını döviz bazında yapıyor. Ayrıca hiç hesaplarda gösterilmeyen, yaklaşık 150 milyar dolarlık kamu-özel ortaklığı projelerine verilen Hazine garantileri var, bu rakam da aslında fiilen borç niteliğinde, her ay müteahhit firmalara ödeniyor.
Kurdaki her artış toplam borç stoku üzerinde muazzam yükselişlere yol açıyor. Kur artışı ile borç sarmalı arttıkça artıyor.
Hükümet ve özel sektör, parasal dar boğazlarını aşmak için her şeye zam yapıyor
Krizin faturasını emekçilerin sırtına yüklemenin bir yolu vergileri artırmak, diğer yolu bütün mal ve hizmetlere zam yapmak. Hükümet ve patronlar bu iki yolu da kullanıyor.
Parasal genişleme ve kur yükselmesi sonucu maliyetlerde artış olduğu gerekçesi ile zamlar yağmur gibi yağmaya, enflasyon yükselmeye başladı. Enflasyonun yükselmesi, insanların daha az alış veriş yapmasına, bu da ekonomide durgunluğa yol açıyor. Yüksek enflasyon ortamında, ekonomide durgunluk sarmalına derinlemesine giriyoruz.
Bütçe açığı artıyor
Hükümet askeri, idari harcamalarını giderek artırıyor. Bütçe açığı 2020 yılında 250 milyar TL’yi bulacak. Vergi toplayamayan hükümet, dolaylı vergileri artırıyor. Önceki gün otomotiv vergileri artırıldı. Bütün dünyada ucuzlayan, Türkiye’de de indirilmesi gereken doğalgaz fiyatları indirilmiyor.
Türkiye kapitalizmi çok ciddi bir ekonomik sıkıntı ve çıkmaz içerisinde. Ama asıl sorun bu sorunları çözme iradesinin hiç görülmemesi ve yönetimin zerre güveninin kalmamasıdır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, bütün sorunları daha da ağırlaştıran bir kaldıraç işlevi görüyor. Tek adama bağlanan yönetim kademelerinde herkes Erdoğan’ın mucizeler yaratmasını, Türkiye’yi kurtarmasını bekliyor. Ama kurtulmak yerine daha büyük bir ekonomik ve siyasi krizin içine hızla yuvarlanıyoruz.