Latif Can, Efraim Ezgin, Hürcan Gürses, Osman Nuri Uzunlar, Faruk Ersan, Salih Gevence ve Serdar Alten'in anısına.
İktidar "unutulma hakkı" diyerek geçmişini arama motorlarından kaldırmaya hazırlanırken, TV programına davet edilen katliam sanığı faşist kendini, arkadaşlarını, işledikleri insanlık suçlarını meşrulaştırarak "yeni bir tarih" yazmaya kalktı.
Azerbaycanlı iki zengin devlet görevlisine ait Haber Global adlı TV kanalına davet edilen Bahçelievler katliamı sanığı Haluk Kırcı, sanki siyasi bir lidermiş gibi 2 saat 10 dakika konuşturuldu.
Faşist katile 40 soru yönelten Jülide Ateş, programın sonunda rahatsızlığını belirtip Kırcı'ya mesafe koymak istese de kendisi ve kanalı bir katliamın meşrulaştırılmasına aracı oldu.
1970'lerin ülkücü hareketinde yer alan Haluk Kırcı, Ankara'nın Bahçelievler semtinde gerçekleştirdiği vahşi cinayetlerin katliam olmadığını, bunları intikam için yaptığını, kendisinin bir katil olmadığını, pişmanlık duymadığını söyledi.
Bahçelievler katliamı davasındaki savunmalarını bugüne taşıyıp, seri cinayetleri konjonktüre bağladı. Diğer katliam sanıkları gibi neden sürekli devlet güçleri tarafından kollandığı gibi soruları geçiştirirken, Bahçelievler katliamının gerçek amacını da saklamaya çalıştı.
Bahçelievler'de ne olmuştu?
8 Ekim 1978 akşamı Bahçelievler 15. Sokak'taki 56 numaralı apartmanın 2. dairesi, Abdullah Çatlı liderliğinde 7 Ülkü Ocakları üyesi tarafından basıldı. Burası bir öğrenci eviydi, Türkiye İşçi Partisi üyesi gençler kalıyordu.
Hacettepe Hastanesi'nden eter çalan ve iki silah temin eden faşist grup, evde bulunan 5 öğrenciyi önce bayılttı. O sırada eve gelen 2 öğrenci, kapıda bekleyen iki araçtan birine konularak Eskişehir yoluna götürüldü ve orada kurşuna dizildi. Evdeki beş öğrenciden biri havluyla boğularak, üçü kafa hizasından kurşuna dizilerek öldürüldü.
Ağır yaralı kurtulan Serdar Alten de 8 gün sonra hayatını kaybedecekti. Onun anlatımları sayesinde o gece Bahçelievler'de olanların tüm ayrıntıları öğrenildi. Bir öğrenciyi elleriyle boğan ve dört öğrencinin üzerine 16 kurşun yağdıran kişi, Haber Global kanalına davet edilen Haluk Kırcı'ydı. Mahkemeye verdiği ifadede nasıl yaptığını soğukkanlılıkla anlatmıştı ve işlediği insanlık suçundan 7 kez idam cezası aldı. Fakat talihi hep yaver gitti. Defalarca firar etmesine göz yumuldu, çıkartılan özel aflarla hep dışarı çıkartıldı. Ömrünün 27 yılını hapiste geçirdiğini söyleyen Haluk Kırcı, bugün 62 yaşında ve bilge bir lider gibi cinayetlerin ideolojik olduğunu savunabiliyor.
O dönemi yaşayan ve sonradan bu davayı takip eden herkes biliyor ki bu katliam, öldürülen ülkücülerin intikamı için yapılmadı. Dönemin TİP'i silahlı mücadele yöntemine karşıydı ve barışçıl-demokratik yollarla siyasi mücadele yürütüyordu. Katledilen öğrencilerin evinde de silah yoktu.
MHP Genel Merkezi, Bahçelievler'de bulunuyordu. Semti ele geçirme, hemen yanıbaşındaki Gazi Üniversitesi'ni ele geçirme, Bahçelievler'de yaşayan demokratları ve solcuları kovma hedefiyle bu korkunç insanlık suçu işlendi.
Katliam emrinin Alpaslan Türkeş ve dönemin Ülkü Ocakları Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun emriyle gerçekleştiği sıkça ileri sürüldü. Faşist gruba liderlik eden Abdullah Çatlı'nın devlet destekli faaliyetleri, yıllar sonra Susurluk skandalında ortaya dökülecekti.
Sağ-sol çatışması değil faşist terör
Bahçelievler katliamı, bir dizi suikast, provokasyon ve katliamla sürdürülmüş bir faşist stratejinin ürünüdür:
- 16 Mart 1978’de İstanbul Üniversitesinde öğrencilere bomba atıldı. 5 ölü, 47 yaralı…
- 17 Mart 1978’de kontrgerillayı soruşturan Savcı Doğan Öz öldürüldü.
- 3 Eylül 1978’de Sivas’ta çocukların kavgasından çıkartılan olaylar sonrası, 2 Alevi kadın ateşli silahla öldürüldü.
- 9 Ekim 1978’de Ankara Bahçelievler’deki öğrenci evi ülkücüler tarafından basıldı. 7 öğrenci boğularak öldürüldü.
- 19-26 Aralık 1978’de Maraş’ta bir sinemaya koyulan bombanın patlatılması ile başlayan olaylarda 150 Alevi katledildi.
- 1 Şubat 1979’da gazeteci Abdi İpekçi, İstanbul Beşiktaş'ta ülkücü faşistler tarafından öldürüldü.
- 4 Temmuz 1980’de Çorum’da “cami bombalandı” söylentisi üzerine Sünniler Alevilere karşı kışkırtıldı. 26 ölü, 100 kayıp.
- 22 Temmuz 1980 günü Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Başkanı Kemal Türkler evinin önünde faşistler tarafından öldürüldü.
Bütün bu olayların üzerine 12 Eylül darbesi geldi. Darbecilerin en önemli argümanı "anarşiyi", "kardeşin kardeşi vurmasını" önlemekti. 1978'den itibaren ülkücü faşistler tarafından başlatılan kitlesel şiddet kampanyası, dönemin sol örgütlerini sert bir savaşın içine çekti, yaratılan kaotik ortamda grevler uzayarak sonuçsuz kaldı, işçi hareketinin morali bozuldu, orta ve üst sınıfların huzursuzluğu arttı. Darbe bu ortamda yapıldı. Cinayet ve çatışmalar bir gecede sona ererken, demokratik kazanımlarla hak ve özgürlükler de askıya alındı.
12 Eylül darbe davası iddianamesine göre, dönemin katliamları "sağ-sol çatışması" ya da "konjonktürün eseri" değil, darbeye ortam hazırlamak için darbeciler tarafından desteklenen bir stratejinin uygulanması.
MHP kurucusu Türkeş, 27 Mayıs 1960 darbesini radyodan okuyan subaydı ve partisi bu şekilde tek başına gelmek istiyordu. 12 Eylül darbecileri ülkücü hareketi de tasfiye etti. Tutuklanan Türkeş, "Biz zindandayız, fikirlerimiz iktidarda" diyecekti. Darbecilerin hapse attığı birçok ülkücü, daha sonra "kullanıldıklarını" söyledi ve 12 Eylül generallerini suçladı. Yıllar sonra Haber Global'de karşımıza çıkan Kırcı ise "bizi kullandılar" sözlerini inkar ederek bütün olanları dış güçlerin planlarına bağladı!
Bu TV kanalına ve katile bu cüreti veren, bugün iktidar blokunun yarattığı otoriter ve milliyetçi "konjonktür", aşırı sağ yönetim taktikleridir. Kendine solcu diyen muhaliflerin, Kırcıların geleneğini Suriyeli göçmenlere karşı sürdüren faşistlerle kol kola girdiği, ulusalcılar sayesinde faşist hareketin meşrulaştırıldığı bir "konjonktür" bu.
Antifaşist geleneğin önemi
Her fikre özgürlük, ama faşizme asla. Çünkü faşist fikirler, Kırcıların çok övündükleri eylemlerinden ayrıştırılamaz. Bir katliamın savunusu, yeni katliamların örgütlenmesinin zeminidir. Haber Global ve Jülide Ateş, kendinden başkalarına yaşam hakkı tanımayan bu zehirli fikirlerin yayılmasına ve meşrulaştırılmasına neden olmaktadırlar, tıpkı Hitler'in Kavgam'ını basıp, satanlar gibi. Kavgam kitabı, toplama kampları ve kitle katliamlarının meşrulaştırılması ve yeni kuşaklara aktarılmasıdır. Faşizme kürsü, platform verilmemelidir!
Herkesin herkese faşist dediği, faşizmin bir küfür olarak kullanılıp içinin boşaltıldığı, buna rağmen bir takım faşistlerin övüldüğü ya da baştacı edildiği bugün antifaşist geleneğin derslerini, marksist faşizm teorisini, günümüzdeki faşist hareketlerin taktiklerini ve hedeflerini dünya deneyimleriyle ele almak ve işçileri faşizme karşı mücadeleye ikna etmek çok önemli bir görevdir.
Ne kadar unutturulmak istense de, yeni katliamların önüne geçebilmek için, Bahçelievler katliamının failleri ve gerçek amaçları asla unutulmayacak.
Volkan Akyıldırım