Dört yıl önce yapılan darbe girişimi, demokratikleşme seçeneğinin rafa kaldırılmasına neden oldu.
27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997... Darbeler zincirinin son halkası, 15 Temmuz 2016 günü geldi ve halkın direnişiyle kırıldı.
Eğer (bazıları Erdoğan'ın CNN konuşmasından önce) çok sayıda kişi İstanbul'da ve Türkiye'nin birçok yerinde tanklara karşı sokağa çıkmasaydı, sonuç farklı ve çok daha kanlı olabilirdi.
15 Temmuz darbe girişimi sırasında devlet kurumlarının çözüldüğüne, kolluk kuvvetlerinin bölündüğüne, darbe hazırlığını çok önceden tespit edip hükümete bildirmesi gereken kurumların bunu yapmadığına tanık olduk.
Eğer halkın darbeye karşı direnişi, tüm darbelere karşı yıllardır yürütülen mücadeleler olmasaydı, çok daha farklı ve kanlı bir tablo ile karşılaşılabilirdi.
15-16 Temmuz direnişinin yıldönümünde ortaya çıkan gerçek, darbeleri halkın durdurabileceğidir. Ama'sız, fakat'sız darbe karşıtlığı, her görüşten ve kimlikten emekçinin birinci siyasi kriteri olmalı.
Darbe girişimiyle birlikte aşağıdan demokratik mücadelelerin önü kesilirken, siyasi iktidara muhalefet yapabilmenin olanakları da kısıtlandı.
İşçilerin ve ezilenlerin mücadelesine büyük zarar verdiği için darbeyi bir kez daha kınamak ve "bir daha asla" demek gerekir.
Darbe girişiminden dört yıl sonra, binlerce asker, polis, yargı mensubu ve bürokrat devletten tasfiye edilmişken, darbecilik Türkiye'de kesinlikle mahkum edilmiş durumda mı?
TV ekranlarına, gazetelere bakarsak hala darbeler savunuluyor. İyi darbe, kötü darbe ayrımı yapılabiliyor. Buna imkan veren, 15-16 Temmuz direnişinin zaferini demokratikleşmeyle taçlandırmak yerine otoriterleşme getiren iktidardır. AKP-devlet ittifakı sonucu oluşan siyasi iklimde, 27 Mayıs ve 28 Şubat darbeleri alenen savunulabilmektedir.
15 Temmuz darbecilerinin yenilmesini, büyük bir demokratikleşme hamlesi izlemeliydi. Tam tersi oldu. OHAL yönetimini kuran ve kurumsallaştıran iktidar, sadece darbecileri değil her görüşten muhalifi tasfiye etmeye girişti. Çok sayıda masum insan işinden oldu ve ağır baskılara maruz kaldı. Oysa darbelerin panzehiri demokrasidir.
Devrimci sosyalistler, tüm darbelere karşıdır. 15-16 Temmuz'da olanları toplum bilincinde yekpare kılmak, darbeleri sulandırmamakla, darbecilere karşı mücadeleyi bir siyaset haline getirmemekle mümkündü. Tam tersi oldu.
15 Temmuz'a karşı direnişte hayatını kaybedenleri anıyoruz. O gece erkenden "Darbeye geçit yok" diyen devrimci sosyalistler, 15-16 Temmuz direnişinin deneyimini paylaşmaya devam ediyor.