Öğrenciler, koronavirüs krizinin ardından yürütecekleri mücadeleleri tartışmak üzere online bir forum düzenledi.
“Korona krizinden sonra nasıl bir dünya?” başlıklı, Zoom üzerinden gerçekleştirilen foruma 6 ayrı şehirdeki en az 10 farklı okuldan lise ve üniversite öğrencileri katılarak, hem pandemi dönemindeki zorlukları hem de bundan sonrası için perspektifleri tartıştılar.
Hükümetlerin çözüm önerileri patronlara yönelik
Selen Ünal ve Tibet Şahin’in moderatörlüğünü yürüttüğü forumda ilk olarak Bilgi Üniversitesi’nden Umut Mahir Özen, “Covid-19, kapitalizm ve ekonomik kriz” üzerine bir sunum yaptı. Özen’in konuşmasından öne çıkan vurgular şunlardı:
“İşçi sınıfı dünyanın birçok yerinde grevlerle, insanın hayatını tehlikeye atan, insanları sürekli virüsle burun buruna yaşamasına yol açacak koşulları durdurmaya çalışıyor. Türkiye’de de bir benzeri yaşandı ama çarkların dönmesi gerektiğine dair yaygın bir inanç vardı.
Çözüm önerileri ise hayatı üreten sınıfa ait değil, patronlara yönelik üretiliyor. ‘Yeni normal’ tartışmaları da buradan kuruluyor. Erdoğan da TOBB başkanına dönüp ‘keyfin yerinde’ diyor. Onun keyfi yerinde ama milyonlar işsizlikle boğuşuyor, milyonlar eğitim sistemine ulaşamıyor.
Kimse sıradan insanları düşünmüyor, bir an önce bizim kendimizi düşünmeye başlamamız gerekiyor.”
Demokratik üniversite talebini tekrar yükseltmeliyiz
Daha sonra ise Ankara Üniversitesi’nden Z. Soner Dinç söz alarak eğitim sistemindeki sorunlar üzerine konuştu:
“Milyonlarca öğrenci aldığı kredileri ödeyemeyecek durumda ve bunlar lisans öğretimi bittikten sonra faizle artan bir borç yığını oluşturuyor. Bu başlık öğrenciler ve yeni mezunlar için en temel meselelerden biri. Bunla ilgili argüman üretmemiz ve mücadele etmemiz gerekli.
Bir diğer önemli başlık üniversite yönetimleri konusu. Üniversiteler ‘Biz yaptık oldu’ mantığıyla yönetildikçe krizler de oluyor. Rektörlük seçimleri oluyordu 4 yıl öncesine kadar, en çok oy alan teammül olarak genellikle rektör atanıyordu. Bu tamamen demokratik bir yöntem değildi, idari personel ve öğrenciler oy kullanmıyordu. Ama her şeye rağmen kısmen demokratik bir eğilimi gösteriyordu. Ancak seçimler kaldırılınca tamamen atanma ile, keyfilikler de ayyuka çıktı. Demokratik üniversite konusunu da, milyonlarca öğrenciyi, bütün akademik ve idari personeli de kapsayacak şekilde, tekrar anımsamalıyız.”
Öğrenciler, kronik mutsuz işsizlere dönüşüyor
Antikapitalist Öğrenciler’den Selen Ünal ise “Eğitim sisteminde başarı kriterleri ve rekabet olgusu” başlıklı bir sunum yaptı. Ünal şu ifadeleri kullandı:
“EBA sistemi her girişte size puan veriyor, ödevlerde puan veriyor. Ayrıca öğretmenlerin gönderilerine yorum yapmanız, beğenmeniz de puan kazandırıyor. Bu yalnızca hırslandırmak için değil, öğrencileri sıralamak için olan bir puanlama sistemi. Etkileşimden kazandığınız puana göre size sınıfınızda ve okulunuzda kaçıncı olduğunuz bilgisini veriyor. Bariz ki bu sistem öğrencinin ne kadar öğrendiğini ölçen bir yapıda değil. Yüklenen materyalleri denetleyen bir sistem de yok. EBA’nın sunduğu değerlendirme kriterlerine ulaşabilen öğrenci de yok.
En iyi üniversitelerin mezunlarının dahi işsiz kalıyor olması insanları strese sürüklüyor. Sizin başarılı olarak görülebilmeniz, ideallerinize uygun bir yaşam sürebilmeniz için %40 kadar bir şansınız var, geri kalanı tesadüf, ‘belki işe girersin, belki giremezsin’ demiş oluyorlar. Siz bu %40 olan şansınız için gençlik yıllarınızı sadece sınav odaklı ve öğrenip öğrenemediğinizi anlayamadan geçiriyorsunuz. Devamlı sıralama, karşılaştırma ile geçiyor yıllar.
Bu şekilde insanlar çocukluklarını ve gençliklerini sınav peşinde geçiriyor. “İyi” olarak nitelenmenin başarılı olmaya, başarılı olmanın da sınav notlarına bağlı olduğu öğretiliyor. Başarılı olamazsa öğrenciler aptal görüneceklerini, toplumda yer bulamayacaklarını düşünüyorlar. Öğrenime önem vermeyen bir eğitim sistemi içerisinde öğrenciler, kronik mutsuz işsizlere dönüşüyor.”
Şu an dayanışma her zamankinden daha kıymetli
Forum katılımcılarından Trakya Üniversitesi öğrencisi Zilan Akbulut ise korona krizi sonrası göçmenlerle dayanışma mücadelesini büyütmenin önemine dikkat çekti:
“Korona öncesinde Edirne’de sınırda bekleyen yüzlerce göçmen vardı ve neredeyse tüm gündemimiz göçmenler olmuştu; fakat korona gündeminin görünmez kıldığı bir göçmen kitlesi var ve bu süreçte en çok zorlanan onlar.
Türkiye’de ilk vakadan 11 gün sonra sınırda bekleyen göçmenler misafirhaneye gönderildiler. Sonrasındaki akıbetleri hakkında bir şey bilmiyoruz çünkü bizi de tehdit eden bir ölüm riski var. Bunun dışında bir de çalışan, küçük işletmeleri olan göçmenler var. Büyük çoğunluğu iş yerlerini kapattı ya da işsiz kaldı.
Tıpkı bizler gibi faturalarını kiralarını ödemekte zorlanan göçmenlere devlet tarafından verilen tek destek ücretsiz tedavi ancak kayıtsız göçmenler sınır dışı edilmekten korktuğu için tedavi de olamıyor.
Portekiz’de iyi denebilecek bir örnek, göçmenlere mülteci statüsü verilmesiydi. Türkiye’de böyle bir şey söz konusu değil. Kaldı ki verilen haklar her an ellerinden alınabilir. Ayrıca sürekli desteğe muhtaç yaşamak da mümkün değil.
Bu süreçten nasıl çıkacağımız, bu süreçteki mücadele biçimimizle alakalı. Bu mücadeleyi göçmenlerle birlikte dayanışmayla örgütlemeliyiz. Şu an dayanışma her zamankinden daha kıymetli.
Bu süreçte anladık ki başkalarını koruyabildiğimiz ölçüde kendimizi koruyabiliyoruz.”
Sistem değişebilir, biz yeter ki mücadele edelim
Ege Üniversitesi’nden Rana Yılmaz, forumda iklim mücadelesine ilişkin görüşlerini paylaştı:
“Covid-19 salgını süresince karbondioksit emisyonu sadece %5.5 oranında düştü. Bu azalış da ülkelerin iklim değişikliği ile mücadelede belirlediği azaltım politikaları sonrası değil, küresel ölçekte virüs nedeniyle yaşanan ekonomik ve sosyal kapanma nedeniyle oluyor. Bu yüzden de bi gelecek vadetmiyor.
Fosil yakıt tabanlı üretim yerelde son hız devam ediyor. DSÖ’nün açıklaması vardı, koronavirüs kronik hastalığı olanları daha çok etkiliyor diye. 30 şehrin dışında Zonguldak’ın karantinaya alınması, kömür santrallerin insan hayatı üzerinde ne kadar olumsuz bir etki oluşturduğunu gösterdi. Birebirde yaşadığımız şeyler de var. Türkiye en sıcak Ocak-Mayıs periyodunu yaşadı. Ama buna karşın Erzincan’da bir çoban donarak hayatını kaybetti.
İklim hareketi neredeyse iki yıla yakındır tüm dünyada ve Türkiye’de çok hızlı bir şekilde devam ediyor. Net taleplerimiz var. “İklimi değil sistemi değiştir” diyoruz.
Covid-19 bir şekilde bitecek ve “normal” hayata döneceğiz. Yine sokak eylemlerine çıkacağız. Burada görmemiz gereken şey, sistem değişebilir, biz yeter ki mücadele verelim ve buna sıkı sıkıya tutunalım.”
LGBTİ+ haklarından taviz vermemeliyiz
Foruma Yeditepe Üniversitesi’nden katılan Barış Yılmaz da LGBTİ+ hakları mücadelesinden bahsetti:
“LGBTİ+ nefreti yukarıdan aşağı körüklenen bir şey. Diyanet’in açıklamasıyla birlikte bir saldırı dalgası yükseldi. Bununla birlikte muhalefetten de benzer sesler geliyor, Ekrem İmamoğlu ‘Eşcinsel evliliklere toplum hazır değil’ dedi. Hükümet tarafından yıllardan beri bir nefret inşa ediliyordu ama muhalefet gruplarında da bu tür söylemleri duymamız, siyasi arenada LGBTİ+ların AKP-MHP koalisyonunun ve CHP’nin parti programında olmadığını apaçık gösteriyor.
Üniversiteli öğrenciler için aile baskısından kurtulmak önemli bir şeydi. Tekrardan eve çekilme olunca, ev içi şiddet artarken, LGBTİ+ lere yönelik durum da kötüleşti. Bu şiddet pratiklerinin evlerde devam ettiğini tahmin etmek, kestirmek güç değil.
Üniversitelerde etkinlik iptalleri oldu. LGBTİ+ simgelerini ve gökkuşağını kullanmaya izin vermiyorlar. Bazı üniversitelerde LGBTİ+ların daha örgütlü olduğu yerlerde durum biraz daha iyi.
Nefret karşısında ‘LGBTİ+ hakları insan haklarıdır’ diyen hareketin güçlendiğini de görüyoruz. Bu da iyi bir gelişme. Ancak hiçbir şekilde tavize geçit vermemeliyiz. LGBTİ+ haklarını hemen şimdi, şu an için talep etmeliyiz. DSİP ve Antikapitalistler içerisinde LGBTİ+lar olarak derhal haklarımızı talep edebiliriz. Sorunlar yokmuş veyahut daha sonra çözülmesi gerekirmiş gibi davranan siyasi partilerin önceliğinde ne yazık ki LGBTİ+ hakları yok.”
Toplantının geri kalan bölümünde Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Samsun 19 Mayıs Üniversitesi gibi okulların yanı sıra İstanbul ve Antalya’dan lise öğrencileri de tartışmalara katkı yaptılar. Okullardaki sorunların yanı sıra milliyetçiliğe ve otoriterleşmeye karşı çıkmanın önemi vurgulandı.
Antikapitalist Öğrenciler, yazın sonunda eğitim-öğretim dönemi öncesindeki duruma göre bir kez daha bir buluşma gerçekleştirerek yeni dönemin mücadelelerine hazırlanmaya devam edecek.