Salgının yayılmasına seyirci kalan hükümetler, pandemi sonlanmadığı halde önlemleri gevşeterek “normale dönüş” kararları alıyor.
Cumhurbaşkanlığı da bu furyaya katıldı ve 11 Mayıs itibarıyla başlatılan gevşeme tüm topluma yayıldı.
İktidar destekçisi gazeteler Haziran ayında atılacak bir dizi adımı ballandıra ballandıra anlatırken, kitleleri izolasyona son verip, işe gitmeye, alışveriş yapmaya, tatile çıkmaya, ulaşım araçlarına binmeye davet ediyor.
Karantina, sokağa çıkma yasağı ve izolasyon gibi önlemlerle gerileyen vaka ve ölüm sayıları, patronların kâr hırsına dayalı olarak üretimin başlatılması ve tüketimin artırılmasını merkezine koyan “normallleşme planı” ile heba edilmek üzere.
Yeni “normal durum”
Salgın öncesi “normal” durum, işsizliğin alıp başını gittiği, art arda yaşanan yoksullaştırma dalgaları ile emekçi sınıfların alım gücünün dibe vurduğu, otoriter yönetimlerin anti-demokratik baskısının her geçen gün arttığı, kadın ve LGBTİ+ haklarının hedef haline getirildiği, göçmenlerin sınır dışı edilip savaş bölgesine gönderildiği, muazzam bir servetin bir avuç kapitalistin elinde toplandığı kabul edilemez bir durumdu.
Yeni “normal” durumda ise bu sorunlar katmerlenerek devam ediyor. 11 milyondan fazla kişi, ilk vakanın görüldüğü 11 Mart’tan bugüne işini kaybetti. Türkiye kapitalizminin toplam iş gücünün üçte biri işsiz. İşsizliğin görülmemiş boyutlara ulaştığı koşullar, patronların düşük ücretle çalışmayı dayatacakları, iş güvencesinin ortadan kalktığı, sömürünün arttığı zamanlardır.
Koronavirüs çok bulaşıcı. Maske takmanın ve hijyen kurallarını uygulamanın enfeksiyonun yayılmasını tam anlamıyla önleyemediği ortadayken, fiziksel mesafeye göre düzenlenmemiş ofislerde, mağazalarda, fabrikalarda, madenlerde ve şantiyelerde bir arada çalışmanın başlatılması yeni “normal” durumda iş güvenliğinin tamamen ortadan kalktığı anlamına geliyor.
Zenginler kendilerini korurken, çalışanlardan başlayarak halk sağlığının bozulmasına göz yumuluyor. İşçiler hem kötü koşullarda sömürülecek hem de aileleriyle birlikte hastalanacak. Ölenler ölecek, kalanlar patronları zengin etmeye devam edecek.
AKP’nin normalleşme planı
İktidarın AVM’leri ve berberleri açarak başlattığı normalleşme planı, enfeksiyonu her gün çalışmak zorunda kalan geniş kesimlere sıçratabilecek nitelikte olup, halk sağlığı açısından bir tehdittir.
Bilim Kurulu üyeleri 16 milyon kişinin yaşadığı İstanbul’da her 100 kişiden 1,5’unun virüsü taşıdığını söylerken, kapalı klimatik hava sistemleriyle çalışan AVM’lerin patronlar istediği için açılması çılgınlıktır.
11 Mayıs itibarıyla sadece AVM’ler ve kuaförler değil, otomotiv fabrikaları, restoranlar, kafeler, pastaneler, giyim, züccaciye, çanta, süs eşyası mağazaları da açıldı. Bütün imalat işkolları harekete geçirildi. Koronavirüs vakalarının azaldığı 13 ilde seyahat kısıtlaması kaldırıldı.
AKP iktidarı sanki salgın sonlanmış gibi bir izlenimi hâkim kılarken, AVM kapılarında kuyruklar, fiziki mesafe kurallarının hiçe sayıldığı kalabalık caddeler, maskesiz ya da yanlış takarak yürüyen kalabalıklar ve şehirler arası nüfus hareketleri ortaya çıktı.
İşçilere ücretsiz izni dayatan otel ve turizm patronlarının kâr hırsıyla birlikte 18 Mayıs’ta iç ve dış turizm de başlatılacak. 27 Mayıs’ta salgının dünyaya yayılmasının başlıca nedenlerinden olan uçak taşımacılığı yeniden başlayacak. Yine kalabalık nüfus hareketleri gerçekleşecek. 27 Mayıs’ta uluslararası deniz taşımacılığındaki kısıtlamalar da kaldırılıyor.
Haziran ayında ligler açılırken YÖK-MEB sınavları gerçekleştirilecek, tren seferleri başlatılacak, cami avluları ibadete açılacak, duruşmalar başlayacak, düğün salonları da faaliyete geçirilecek.
İşçiler ve aileleri gözden çıkarıldı
Yaş gruplarına yasaklar devam ettirilirken çalışanlar üretmek ve tüketmek için adeta dışarıya davet ediliyor. Bu plan, salgının işçi ve emekçi sınıflar arasında yayılmasının serbest bırakılması anlamına geliyor.
Yaygın test yapılmaması, sadece hastaneye başvuranlara test yapılması, testlerin her zaman güvenilir sonuç vermemesi; genel sağlık taramasının başlatılmaması ile birlikte düşünüldüğünde hastalığın “kontrollü” bir şekilde yayılması baştan kabul edilmiş gözüküyor.
Cumhurbaşkanlığı’nın normalleşme planının her adımını, salgının seyri belirleyecek. Patronların kâr hırsı ve borç krizi sebebiyle alelacele hazırlanmış, tepeden inmeci bir yaklaşımın ürünü olan bu planın yarattığı vahim sonuçlar kısa sürede ortaya çıkacak. 11 Mayıs’tan itibaren gevşetilen önlemlerin yaratacağı vahim sonucu, kısa sürede (özellikle Mayıs sonu-Haziran başında) hep birlikte görüp yaşayacağız.
İşçiler, emekçiler, yoksullar, halk sağlığını bozacak bu kararlara karşı çıkmalıdır. Devlet çalışan sınıflara düzenli gelir sağlayarak ayakta kalmalarını sağlamalı, hastalık izole edilene kadar herkes evinde kalmalıdır.
Çalışması toplumsal hayatın devamı için zorunlu olan iş kolları, marketler, eczaneler, satış noktaları fiziksel mesafe ve hijyen kurallarına göre yeniden düzenlenmelidir. Tüm ekonomik kaynaklar sağlık ve sosyal güvenliğe aktarılmalı.
Hayatlarımızı ve risk altındakilerin hayatlarını korumak için mücadele etmeliyiz. İşçiler bu çılgınlığa son verebilir.
Volkan Akyıldırım
(Sosyalist İşçi)