Göçmenlere yapılan ayrımcılığa ve ırkçılığa karşı mücadele eden aktivistler, salgına karşı acil tedbir çağrısında bulundu.
Hepimiz Göçmeniz Irkçılığa Hayır platformunun açıklaması:
Göçmenler için zaten zor olan hayat koşulları salgın günlerinde daha da zorlaştı. COVID-19 belirtileriyle gittikleri hastanelere kabul edilmediler, patronları tarafından ücretsiz izne zorlandılar.
Göçmenler kayıtsız ve kimliksiz olmaları gerekçe gösterilerek temel sağlık hakkından mahrum bırakıldılar. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 17. ve 56. maddelerinde açıkça belirtilen sağlık hakkının herkesi kapsadığı ilkesi bir kez daha tanınmadı. COVID-19 belirtileriyle hastaneye giden göçmenlere test yapılmadığı gibi hastane polisi tarafından idari gözetime alınmakla tehdit edildiler.
Türkiye işçi sınıfının en güvencesiz kesimini oluşturan göçmenler ücretsiz izin verilerek evlerine gönderildiler. Büyük oranda yevmiyeyle çalışan göçmenler için bu durum işsiz kalmak, kirayı ödeyememek ve açlık demektir. İzmir Basmane’de fason üretim yapan tekstil atölyeleri ile Işıkkent’teki Ayakkabıcılar Sitesi’nde büyük firmalar için üretim yapan küçük ve orta büyüklükteki kundura atölyeleri üretime ara verdi. Alacaklarının küçük bir kısmını alabilen göçmen işçiler bir taraftan ağır yoksulluk koşullarıyla diğer taraftan dünyayı saran COVID-19 salgını arasında sıkışmış durumdalar.
Basmane’de çalışan göçmen işçilerden M.’nin sözleri durumu çok iyi açıklıyor: “Hastalığı kapmaktan ve aileme bulaştırmaktan korkarım ama yine de işe gitmeye mecburum. Evde kal diyorlar ama nasıl kalayım. Bizim evde kalmamız açlık demek. Biz işçiyiz ve biriktirebileceğimiz bir paramız yok. Salgın geçene kadar en temel ihtiyaçlarımız karşılanırsa neden evden çıkalım. Şu anda yapabileceğim günübirlik bir işim yok. Kara kara düşünüyoruz. Kimseden borç para da alamıyoruz, çünkü herkes bizim gibi. Hakkımızı nasıl arayacağız onu da bilmiyoruz, kayıtsız çalışan işçileriz. Hakkımızı ararsak gönderiliriz endişesi yaşıyoruz.”
Anne babası ile birlikte yaşayan kundura işçisi A., Türkiyeli işçilerle göçmen işçilerin salgından kurtulmak için neden birlikte mücadele etmeleri gerektiğini apaçık ortaya koyuyor: “Yaşlılar ve onların hasta olmasından korkuyorum. Ama başka çözüm yolumuz yok. İki haftalık gıda için paramız var. Ondan sonrası meçhul. Daha uzun sürerse ne yapacağız. Salgın durmazsa sokağa çıkma yasağından bahsediyorlar. O zaman ne olacak? Paramız da yok ki gıda stoklayalım. Kim bize yardım edecek. Türkiye daha kendi halkının ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Birlikte çalıştığım Türk işçinin benden farkı yok ki? Bizim evde kalmamızın imkânları yaratılmadığı sürece nasıl evde kalalım?”
Koronavirüs günlerinde göçmenlerle dayanışmak her zamankinden daha önemli!
Dünyanın COVID-19 salgınıyla sarsıldığı günlerde temel sağlık hizmetinden mahrum olmak ölüm tehlikesiyle yüz yüze kalmak demektir. Aileleriyle küçücük ve izbe evlerde yaşamak zorunda kalan göçmenlere kira yardımı ve ücretsiz, eşit, sınırsız sağlık hizmeti sağlanmalıdır. Koruma statüsünde olmadığı için sağlık hizmetlerinden yararlanamayan 1,5 milyon göçmen, acilen ücretsiz sağlık hizmetinden yararlanabilmelidir. Göçmenlerin koronavirüs salgınında gerekli dezenfektan, maske, eldiven vb malzemelere ücretsiz ulaşabilmesi sağlanmalıdır. COVID-19 şüphesiyle hastaneye başvuran göçmenlere ücretsiz test uygulanmalıdır.
Koronavirüs salgını bir kere daha gösterdi ki dünyadaki zenginliğin üstünde oturan yüzde 1’lik sermaye kesiminin karşısında, bu zenginliği üreten yüzde 99’un birlikte mücadele etmesi hiç olmadığı kadar önemli! Göçmenlerle dayanışmayı büyütmeli, temel haklarına ulaşmaları için canla başla mücadele etmeliyiz!
Göçmenlere derhal temel sağlık hizmeti sunulmalı! Ücretli izin ve temel geçim desteği verilmeli!
Hepimiz Göçmeniz – Irkçılığa Hayır Platformu
7 Nisan 2020