Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi, COVID-19 salgının dünyaya ilan edilmesinden sonra, Türkiye’de salgına yönelik pek çok hatalı ve eksik uygulama yapıldığını belirtti.
Gelinen aşamada hastalığın Türkiye’nin her yerinde ve yaygın olduğunu, yoksulların günlük zorunlu ihtiyaçları karşılanmadan toplum hareketliliğinin kısıtlanmayacağını bildirdi.
TTB’nin 30 Martta yayınladığı bildiriden satırbaşları şöyle:
Covid-19 virüsü nedeniyle bugüne kadar 198 ülkede, 700 binden fazla insan hastalandı, 33 binden fazla insan öldü. Virüs, hasta kişilerin öksürmesi ve solunumu sırasında havaya yayılan küçük damlacıklarla, bunların düştüğü yüzeylere ve hasta elleriyle temas eden ellerin yüze, ağıza götürülmesiyle bulaşıyor. Hastalık, bulaşmadan sonraki 2-14 gün içinde ateş, öksürük ve solunum sıkıntısı gibi belirtilerle ortaya çıkıyor.
Hastalananların yüzde 30’u belirti vermeden, yüzde 50’si hafif bulgularla ve herhangi bir sağlık kuruluşuna başvuru gereği duymaksızın hastalığı geçiriyor. Hastalananların yüzde 15’i ayakta tıbbi bakım ve tedaviye, yüzde 5’i ise solunum cihazına ve yoğun bakım desteğine ihtiyaç duyuyor. COVID-19 hastalığının tedavisine özgü bir ilaç henüz mevcut değil.
Hastalığı geçirip sağlığına kavuşanlarda kalıcı bağışıklığın gelişip gelişmediği tam olarak bilinmiyor, ama hastalığı geçirmemiş herkesin risk altında olduğu kesin. Hastalığın benzerlerine göre bulaşıcılığı oldukça yüksek. Herhangi bir kontrol yönteminin uygulanmaması halinde toplumun yarısından fazlasının enfekte olması, hastalığın üç ay içerisinde zirveye ulaşması ve çok sayıda ölümün gerçekleşmesi mümkün.
Bu nedenle, hastalıktan korunma başka bir ifadeyle, sağlıklı kişilerin hastalanmasının önlenmesi büyük önem taşıyor. COVID-19 salgınına karşı temel yaklaşım, insanların birbirleriyle temas oranlarını azaltarak virüsün hasta kişiden sağlıklı kişiye bulaşmasını azaltmak.
Salgının dünyaya ilân edilmesinden sonra Türkiye’de 5 önemli hata yapıldı. Bunlar;
• İran’da salgının olduğu öğrenildiği anda sınır kapıları hemen kapatılmadı, İran’dan gelenlere etkin karantina uygulanmadı.
• Salgının var olduğu bilinen Avrupa ülkelerinden gelen 300 bini aşkın kişiye ateş taraması dışında herhangi bir uygulama yapılmadı.
• Mart ayı başında farklı kentlerde yaşamakta olan göçmenler araçlarla, kitlesel olarak Yunanistan sınırına taşındı. Yaklaşık üç hafta sonra yeniden, yine kitlesel olarak araçlarla eski ikametlerine taşındı.
• Umre’den dönen milletvekilleri, bürokratlar başta olmak üzere, yirmi binin üzerindeki kişinin önemli bir bölümüne karantina uygulanmadı.
• Okullar ve üniversitelerin tatil edilmesine karşın, eş zamanlı olarak askere alımlar/terhisler ve toplu ibadetler engellenmedi.
Bugün itibariyle yapılan test sayısı ancak 65 bine ulaştı. Hastalık belirtisi olanların büyük bölümüne, temaslılara, sağlık kurumlarındaki hastalara ve olası COVID-19’lularla teması olan sağlık emekçilerine sistemli olarak test yapılmadı. Kesinleşmiş hasta sayımız bugün itibariyle 9 bin 217 kişi.
İlk doğrulanmış olgunun duyurulduğu 11 Marttan bugüne süreç incelendiğinde, başlangıçta salgını baskılama stratejisi uygulanacakmış gibi gözlenirken, sonrasında yukarıda beş maddede açıklanan yaklaşımlar yüzünden salgının yayılması engellenememiş, fiili olarak salgının etkisini azaltma stratejisine dönülmüştür. Türkiye göz göre göre enfekte hale getirilmiştir.
Bu aşamadan sonra ülke çapında karantina uygulaması fırsatı kaçırılmıştır. Geldiğimiz noktada risk grupları (Çocukları ve torunlarıyla birlikte yaşamayan, çalışmak zorunda olmayan 65+ yaştakilerden yalnız ve/veya eşiyle yaşayanlarla, kanser, şeker, tansiyon, bağışıklık sistemi bozukluğu olan hastalar) dışında ülke çapında tecrit uygulanmasının bir anlamı kalmamıştır.
Bugün ve sonrasında yapılması gereken çok sayıda test yaparak, pozitif çıkanlara ve temaslılara çok katı bir izolasyon uygulamaktır. Göçmenlerle birlikte 90 milyona yakın kişinin yaşadığı Türkiye’de, günde 30 binin üzerinde test yapılmalı, test sonuçları pozitif olanlar ile temaslılar ivedi olarak sağlıklı kişilerden ayrılmalıdır. İzolasyon, kişilerin evlerinde yapılabileceği gibi, seçilen yurtlarda ve otellerde de yapılabilir.
Düzenli geliri olmayanların, günlük kazanabilenlerin ve yoksulların günlük zorunlu ihtiyaçları karşılanmadan toplum hareketliliğinin kısıtlanması, tek başına salgına karşı yeterli bir önlem değildir.
Bugün yapılması gereken kamusal bir sağlık sisteminin gerekliliğini akıldan çıkarmadan; işçilerin, işsizlerin, yoksulların yaşamlarının ve sağlıklarının olumsuz etkilenmesini engelleyecek desteklerin (Ücretli izin, işsizlik ödeneğinin kapsamının genişletilmesi ve tutarının artırılması, önümüzdeki üç ay boyunca ücretsiz su-ısınma-elektrik verilmesi vb.) ivedi olarak sağlanmasıdır. Türkiye’nin kaynakları bu destekler için yeterlidir.