Bir yanda salgınla mücadele diğer yanda askeri harcamalara ayrılan büyük bütçeler ve NATO tatbikatı. Nilüfer Uğur Dalay, salgın karşısında savaş politikalarını eleştiriyor.
31 Aralık 2019’da başladığı kabul edilen Covid-19 virüsü dertler ama derslerle dolu.
Virüs küresel ekonominin ürünüdür.
Küreselleşme, saldırgan kâr hırsıyla küresel ısınmaya, küresel ısınma virüslerin artmasına neden olan çevre koşulları yaratarak dünyanın her bölgesine virüsün dağılmasına yol açmıştır. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre Birleşmiş Milletler (BM) Genel Konseyi’ne üye 193 ülkenin 187’si virüsten etkilenmiş, 381.621 vaka, 16.563 ölüm görülmüştür.
Virüs, küreselleşmenin zayıf noktalarını ortaya çıkarmıştır.
Küresel kapitalizm gelir yaratamamaktadır. Sabit sermaye yatırımları ve reel üretkenlik kazanımları çok düşük düzeylere inmiştir. Sanayiler büyümemektedir. Küresel düzeyde gelir ve servet dağılımındaki eşitsizlikler derinleşmiştir. Finans sisteminin köpükleşmesi sonucu aşırı risk algısıyla birlikte küresel borç yükü çok yükselmiştir. Durgunluk ve dengesizlik ortamı oluşmuştur. Finansal rant oyunlarıyla yeni risk ve kırılganlıklar yaratılmaktadır. Bu türden finansal tercihler, kısa dönemli kârlılıklar yaratsa da, 2008 yılından bu yana yaşanan durgunluk ve kırılganlık kıskacından çıkılmasına olanak vermemektedir.
Covid-19 krizi, küresel ekonominin mevcut dengesizlikleri üzerine oturmuştur.
Sağlık sorunları aşıldığında, yüzleşeceğimiz ekonomik ve insani zararlar var; mal, hizmet ve faktör talebi düşecek çünkü gelirler azalacak, tüketim ve yatırım harcamaları ertelenecek. Küresel üretim zincirlerindeki tahribatlar, ara ve yatırım mallarında tedarik süreçlerinin aksaması gibi nedenlerle mal ve hizmet arzını düşürecek. Bankalar ve sigorta şirketleri gibi finansal kurumlar, dolayısıyla finansal sistem çok büyük yara alacak, bir bölümü çökecek. Tüm bunlara ek olarak büyük bir insani boyut, işsizlik ortaya çıkacak.
Virüs krizinin sağlık, ekonomik ve insani sonuçları, Covid-19 öncesi sistem ve yöntemlerle devam edilemeyeceğini göstermiştir.
BM Kalkınma ve Ticaret Konferansı’nın (UNCTAD) hazırladığı rapora göre Covid-19 kriziyle iki şekilde mücadele edilebilir.
1. Önceki gibi yöntemle, merkez bankaları para basarak ucuz krediye dayalı talep desteği sunar. Bu sorunları ertelemekten öteye gitmeyecek bir çaba olacaktır.
2. Alınacak tedbirleri, krizi yaratan ekonomik ve sosyal koşulların dönüştürülmesiyle birlikte ele almak. Sosyal dayanışmayı, kamusal üretimi ve doğamızın kaynaklarına (ve iklim boyutuna) duyarlı, sürdürülebilir kalkınma stratejilerini birleştirecek yeni bir toplumsal düzenin kurumlarını oluşturacak yeni bir düzen tasarımı oluşturmak. Kâr amacına değil, toplumsal faydanın üretimine ve eşitlik içinde paylaşımına odaklanan bir dünya yaratmak.
Böylesine bir tasarım ‘finansal sistemin sağlığına’ ve ‘serbest piyasa sisteminin mantığına’ aykırıdır. Ancak ‘serbest piyasa ekonomisi’ diyerek yumuşattığımız, yaklaşık kırk yılın sonuna gelmiş küreselleşmiş kapitalist sistemin buna karşı herhangi bir insani çözümü bulunmamaktadır.
Küreselleşmenin tarihsel olarak önerdiği tek çözüm, yükselen ırkçılık, artan savaş ve şiddet tehdidi olmuştur.
ABD, Ulusal Savunma Stratejisi uyarınca 25 yıldır Avrupa’da, kendi üslerindeki askerlerin ve NATO ülkelerinin katılımı, uluslararası müttefiklerinin desteğiyle Defender-Europe adında bir tatbikat yürütmektedir. Bu tatbikatlar sırasında 20.000 asker ABD’nden Avrupa’ya intikal etmektedir. Tatbikatın amacı NATO’nun desteğiyle Avrupa’nın Ulusal Savunma Starteji’sine uygun sevkiyat, yığınak yapabilme ve savaşma kapasitesinin geliştirilmesidir.
Ocak ayından başlayarak savaş gereçleriyle donatılmış 6.000 asker, 9.000 askeri araç ve 3.000 civarında mühimmat ABD’den Avrupa’ya intikal etmeye başlamış, Almanya ve Polonya’da yığılmıştı. Defender-Europe 20 tatbikatı Haziran ayına kadar, birkaç aşamada, Belçika, Hollanda, Almanya, Polonya, Litvanya, Estonya ve Letonya gibi yedi Avrupa ülkesinde gerçekleştirilecekti.
ABD Ulusal Savunma Stratejisi’ne uyum sağlama Defender-Europe 20 tatbikatı ‘düşman’larını vurmadan, Covid-19 virüsü onları vurdu. Çünkü Covid-19 ‘çocukların öldüğü savaşları çıkaranları, çocukları öldürmeden yerle bir eden’ bir virüstü.
Virüs’ün, tatbikatın yapılacağı yedi ülkede, ABD’de, NATO üyesi ülkelerde ve diğer müttefik ülkelerin tümünde görülen bir pandemiye yol açmasıyla sevkiyat durduruldu, askerler, araçlar ve mühimmatlar geri çekilmeye başladı ve tatbikat az sayıda gündelik çalışmalarla sınırlandırıldı. NATO, 13 Mart ve 17 Mart’ta basın duyurularıyla durumu açıkladı: “Tatbikata katılan askerlerimizin ve ailelerinin sağlık ve güvenliği askeri hedeflerimizden daha önemlidir.”
NATO’ya üye ülke olan Türkiye’nin Suriye’de bulunan askerleri bu sağlık ve güvenlik hakkına sahip değil mi?
Covid-19 konusunda Dünya Sağlık Örgütü’nün kural ve uygulamaları Türkiye’de yaşayanlar için de bağlayıcıdır. Herkes sağlık hakkından yararlanmalıdır. Zorlu bir durumla karşı karşıya olan hükümetler hem Covid-19 virüsünün yayılmasını engellemek hem de etkilenen kişilerin ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerine erişimini sağlamak için gerekli tedbirleri almalıdır. İnsan olmamızdan dolayı, doğduğumuz andan itibaren doğal hukukun güvencesi altında olan sağlıklı ve güvenli ortamda yaşama hakkı, Suriye’de bulunan askerler, cezaevinde bulunan tutuklular, yurt topraklarını açtığımız göçmenler için de geçerli olan bir haktır.
Sivil halkın, güvenlik güçlerinin, tutukluların, göçmenlerin sağlığı, güvenliği ve hakları önceliğimiz olmalıdır.
Her akşam balkona çıkıp alkışladığımız doktorların, sağlık çalışanlarının mesleki örgütlerinin uyarıları yalnızca Covid-19 ile sınırlı değildir. Onlar bizi, “Savaşın, doğada ve insanda tahribat yapan, toplumsal yaşamı tehdit eden, insan eliyle yaratılan bir halk sağlığı sorunu” olduğu konusunda sürekli uyarırlar. Çünkü her çatışma, her savaş; fiziksel, ruhsal, sosyal ve çevresel sağlık açısından onarılmaz sorunlara yol açarak büyük bir insani dramı da beraberinde getirir.
Covid-19 virüsünün verdiği en önemli ders yaşamı savunmanın ve barış iklimine sahip çıkmanın birincil görevimiz olduğudur
Ülkenin kaynaklarını askeri harcamalara değil sağlık ve sosyal yardım harcamalarına ayıralım.
Ceza infaz yasasında iyileştirmeleri acilen yaparak cezaevlerini boşaltalım.
Sınırlarımızı açtığımız göçmenlerin sağlık ve güvenliklerini sağlayalım.
Nilüfer Uğur Dalay
(kureselbak.org)