65 yaş üstüne sokağa çıkma yasağı tartışma yarattı. Özden Dönmez, yasağın salgın karşısındaki etkisizliğine dikkat çekerek gerçek toplumsal çözümü tartışıyor.
21 Mart’ta önce Ankara Büyükşehir Belediyesi hemen ardından İzmir Büyükşehir Belediyesi, 65+ yaşlar için ücretsiz olan toplu taşıma kartlarını iptal etti. Artık yaşlılar her nereye gideceklerse para verip gideceklerdi. Bundan birkaç saat sonra İçişleri Bakanlığı, 22 Mart’tan itibaren 65 yaş üstü olanların sokağa çıkmasını yasakladı ve sokağa çıkanlara da para cezası verilmeye başlandı. Artık bir yere gidemeyecekler, ihtiyaçları alınamayacak ya da para cezası ödeyeceklerdi.
Hemen ertesi gün, sağlık bakanının ülkedeki günlük korona virüs durumuyla ilgili açıklamasında “Hayatını kaybedenlerin hepsi yaşlı” demesi, bakanlık düzeyinde ayrımcılığın durumunu gösterdi. Bu kararların ardından hemen her yerde ihbar hatları, alaycı twitler, bankta oturan yaşlıların üzerine su dökenler, yaşlılara “mikrop yayıyorsun” diyenler, onları otobüse almayanlar ve ezmeye çalışanların görüntüleri sosyal medyada dolaşmaya başlandı.
Yaşlılara ilişkin yasaklar, uygulamalar veya “amca evine gitsene ya” diye video çekenlerin yaptıkları pandemiyle mücadele için gibi görünse de aslında değil. Neden değil? İki sebeple değil, birincisi koronavirüs hastalığını sadece yaşlılar yaymıyor; hafif atlatan, hatta hastalığa yakalandığını bile bilmeyen o alaycı videoyu çekenler daha büyük tehlike. Hem virüsün yayılması açısından tehlike hem de ayrımcı ve saldırgan oldukları için toplumsal olarak tehlike.
Dünya Sağlık Örgütü başta olmak üzere pek çok sağlık örgütü, bu virüsün 50 yaş altındakiler için de tehlikeli olduğunu açıkladılar. Bu da bu yasağın pandemiyle mücadele ile ilgisi olmamasının ikinci sebebi.
Peki neden sokakta yaşlılar ya da gerçekten sokaktalar mı? Yoksa bizim gözümüze mi daha çok sokulmaya başlandı? Burada da bir sorun yok mu? Var. Televizyonlarda ya da sosyal medyada gördüğümüz ‘yaşlı’ videolarını gençler çekiyor ya da o görüntülerde yaşlıların sağından solundan gençler geçiyor. Yani sadece yaşlılar değil gençler de sokakta. Yani o virüsü, o videoyu çekenler de yayıyor olabilir. Milyonlarca insan işlerini kaybetmemek için son derece kötü koşullarda, virüse karşı hiçbir önlem alınmadan çalıştırılıyor. Üstelik çalışırlarken çocuklarına da o sokağa çıkma yasağı konan yaşlılar bakıyor. Virüsü kötü koşullarda çalışmak zorunda kalanlar da yayıyor olabilir. Evet çalışmak zorunda olan, gündelik kazancıyla geçinen yaşlılar da yayıyor olabilir. Ama sadece yaşlıların yaymadığı apaçık ortada.
Peki Türkiye’de yaşlıların durumu ne? Türkiye nüfusunun yüzde 9,1’i 65 yaş üstü, yani Türkiye’de 7 milyon 555 bin kişi 65 yaş üstü. 1 milyon 373 bin 521’i yalnız yaşıyor, ezici büyük çoğunluğunun internetle, sosyal medya ile ilişkisi yok. 900 bine yakın 65 yaş üstü çalışan var. İŞKUR’a kayıtlı iş arayan yaşlıların sayısı 9847. İŞKUR’a kayıtlı olmadan iş arayanlar ya da sosyal güvencesi olmadan çalışan yaşlılar bu verilerde yok.
65+ Yaşlı Hakları Derneği Başkanı Dr. Gülüstü Salur, Medyascope’a verdiği röportajda “Yaşlılara ‘Hasta olursanız ölürsünüz’ demek çok acımasız” diyor ve pandemiyle ilgili hepimizi saran korkuya ilişkin şunları dile getiriyor: “Aslında her yaştan insanın korku, kaygı, karmaşa içinde hissettiği günlerden geçiyoruz. Dayanışmaya, dertleşmeye, birbirimize sarılmaya çok ihtiyacımız var. Ama bizi korkutan şeyden uzak durmanın yolu birbirimizden de uzak durmak. Uzaktan destek olmayı, almayı becermek gerekiyor. Yaşlılar bu korkularında yalnız kalabiliyorlar. Zaten her gün görüştükleri dertleştikleri bir aile ferdi, komşu yoksa hastalık korkusu onları diğer sosyal alanlardan da mahrum ettiği için korkuyla yalnız kalabiliyorlar. Hele de yaşlılar kolay hastalanır, hastalanırlarsa da ölürler gibi söylemler görüyoruz ki birçok ileri yaştaki insanı çaresiz ve umutsuz bırakıyor.”
Ama neyse ki kötüler çoğunlukta değil, evet kötüler için sosyal medya bir mecra ama dayanışmanın bizi yaşatacağını savunanlar için de bir olanak. Yaşlılara uygulanan bu ayrımcı yasanın ortaya çıkmasıyla birlikte, hemen bu ayrımcı yasağı teşhir eden pek çok paylaşım da yapıldı. Ama bu paylaşımların yetmeyeceğini herkes biliyor. Aynı zamanda dayanışma ağları oluşturuldu, belediyelere, Sağlık Bakanlığı’na baskı yapmak için başka adımlar da atıldı. Ama bunun da yetmeyeceğini biliyoruz.
Vivet Kanetti’nin dediği gibi, “Salgında komşuluk ilişkileri kurtarıcı olsaydı, en az ölüm vakası Almanya'da olmazdı. Aksine, gençlerin ebeveyn sırtına binmediği, ebeveynin çocuklarından bağımsız bir hayat kurduğu ülkelerde ölüm vakaları nispeten daha az. (gerçek bazen sizin bildiğinizin tam aksi olabiliyor.)”
Devletin görevi, 65 yaş üstüne yasak koymak, evlere kolonya dağıtmak değil, herkesi korumak. Herkese geçinebileceği ekonomik güvence vermek.
Pandemiyle mücadele için işin uzmanları ne diyor? Biz evde kalırken, hayatın devam etmesini sağlayan emek örgütlerine, sağlık kurumlarındaki sağlık emekçilerine kulak vermekte fayda var. Tabipler Birliği tane tane açıklıyor: En başta yaşamak için herkese ücretli izin, herkese kira, gıda, ısınma yardımı, daha çok kit. Tabipler Birliği ayrıca yaşlılara uygulanan sokağa çıkma yasağının ayrımcı olduğunu da belirtiyor. Emek örgütlerinin pandemiye ilişkin taleplerini buradan görebilirsiniz.*
Özden Dönmez