Türkiye askerleri ile Esad rejimi arasında İdlib'de yaşanan sert çatışmalar, Erdoğan-Putin uzlaşmasının ardından kesildi.
Moskova'daki görüşmenin ardından İdlib'de bir ateşkes yürürlüğe girdi. Bu satırların yazıldığı sırada kayda değer bir çatışma yaşanmadan devam ediyor. Fakat kimse kalıcı barışa giden yolda siyasi çözümün önünün açıldığından bahsetmiyor.
İdlib'in bölünmesi
Astana sürecinin çöküşünün ardından karşı karşıya gelen Rusya ile Türkiye'nin son uzlaşmasından İdlib için yeni bir statüko çıktı:
- Suriye ordusu, İdlib'in yarısından fazlasını kontrol eder durumdayken biraz daha geri bir hatta çekildi.
- Aylardır İdlib'e askeri yığınak yapan Türkiye'nin denetimindeki bölgenin önemli bir kısmı Esad rejiminin elinde kaldı.
- İdlib şehir merkezi muhaliflerin elinde kalırken, bölge dört parçaya bölündü. İki güvenlik koridoru ile bölünen parçaları Türkiye ve Rusya ortaklaşa kontrol edecek.
- Ankara, ateşkesi ihlal eden kim varsa bunu engelleyeceğini ilan ederken daha önce kabul ettiği bir tahahütü bu kez yükümlülük olarak üzerine aldı: İdlib'de "radikal" silahlı grupların ve ellerindeki ağır silahların tasfiyesi. HTŞ olarak anılan Nusra Cephesi, El-Kaide'nin Suriye'deki resmi kolu Hurras El Din, Türkistan İslam Partisi gibi Birleşmiş Milletler'in terör örgütü listesinde yer alan örgütlerin savaşçılarını ve silahlarını tasfiye etme yükü şimdi Ankara'nın sırtında.
Ateşkesin kırılganlığı
Yeni statükoyla 4 parçaya bölünen İdlib vilayetinin sınırları için Türkiye askerleri, Ankara'ya bağlı Suriye Milli Ordusu güçleri, HTŞ ve El Kaide, Rus jandaması ve subayları, İranlı milisler ve Esad'ın askerleri bulunuyor. Her biri diğeriyle savaş halinde olan bu silahlı güçlerin birarada yaşaması imkansız. İdlib'deki askeri güç ve çekişme, kalıcı bir ateşkesi imkansız kılıyor.
Putin'in "dostluğunun" tıpkı Trump gibi çıkarlardan ibaret olduğu orataya çıktıktan sonra Moskova ile uzlaşmanın ne kadar sürebileceği de ayrı bir sorun. Nitekim Putin, Ankara'nın Suriye rejimini tanımasını ve onla görüşmesini talep etti.
Siviller için bir çözüm yok
Ateşkes yeni ölümleri engellemiş olsa da siviller hala tehdit altında ve savaştan kaçıp Türkiye sınırındaki derme çatma kamplarda yaşam mücadelesi veren İdlib halkı için güvenli koşullar sağlanabilmiş değil.
***
Sınırötesi operasyonlara 'onay' azalıyor
Ankara, Suriye'ye üç yıl içinde üç sınırötesi operasyon yaptı. Devlet Bahçeli'nin ifadesiyle "misak-ı milli savunma alanları" olarak adlandırılan bu bölgelere onbinlerce Türkiye askeri ve Ankara ile ortak hareket eden Suriye silahlı güçleri yerleşti.
Üç operasyon, özellikle ABD'ye ve PKK'ye karşı karakterleriyle milliyetçi bir destek buldu. Ancak işler, Türkiye'nin sınırlarının çok uzağındaki Libya'da Rusya ve Türkiye'nin karşı karşıya gelmesi ile değişti. Son olarak İdlib'de Türkiye ile Rusya destekli Esad askerlerinin savaşması ile bir başka eğilim belirginleşti.
Metropoll Araştırma Şirketi'nin verilerine göre Libya'da savaş tezkeresinin çıkmasından bir hafta önce 'Türkiye'nin Libya'ya asker göndermesini onaylıyor musunuz?' sorusuna 'onaylarım' yanıtını verenlerin oranı yüzde 37.7 oldu. 'Onaylamıyorum' diyenler yüzde 49.7 oranına ulaşırken, yüzde 12,7'lik bir dilim 'cevabım yok' dedi.
Aynı şirketin Şubat ayı raporunda ise 'Türk Silahlı Kuvvetleri'nin İdlib'de bulunması sizce gerekli midir?' sorusuna 'evet' diyenler yüzde 30.7 iken 'hayır' diyenlerin oranı yüzde 48.8 oldu. Yüzde 20 'fikrim yok/cevabım yok' dedi.
TL'nin yeniden değer kaybetmeye başladığı, halkın alım gücünün dramatik şekilde düştüğü, yatırımların durduğu ve kitlesel işsizliğe çözüm bulunmadığı koşullarda, iktidarın şahin dış politikasına milliyetçi destek azalıyor.
Volkan Akyıldırım
(Sosyalist İşçi)