Suriyeli nükleer fizikçi Said Sabbagh ile Türkiye’ye göç eden akademisyenlerin durumu üzerine bir söyleşi yaptık.
“Hepimiz Göçmeniz – Irkçılığa Hayır” kampanyası olarak göçmenlerle ilgili röportajlarımızı sürdürüyoruz.
Medipol Üniversitesi’nde düzenlenen Sığınmacı Hakları Sempozyumu’na katılan Uluslararası Arap Akademisyenleri Derneği’nin Bilim Ofisi başkanı Said Sabbagh, sorularımızı yanıtladı.
Toplantılarda, Suriyeli akademisyenlerin Türkiye’nin üniversite eğitim sistemine entegre edilemediğinden bahsetmitşiniz. Buradaki sorunlar nelerdir?
İlk problem denklikle ilgili. Savaştan kaçan insanlar lisans, yüksek lisans ve doktora dökümanlarının orijinallerini yanında getiremeyebiliyorlar. Ancak kişilerin eğitim geçmişleri çok kolay bir araştırmayla öğrenilip denklik verilebilir. İkinci sorun, lisansı bitirmiş kişiler, denklik düzenlemesinde sorun olduğu için bazı lisans derslerini tekrar almak durumunda kalabiliyor. Doktorayı tamamladıysanız, ayrıca yüksek lisans denkliği aranmıyor olmalı.
Bu sorunları gidermek için çaba gösteriliyor mu?
Hayır. 9 yıldır sözler veriliyor. Çalışma yapıldığı söyleniyor ancak bir sonuç yok.
Burada birçok doktor var. Suriye, savaşa rağmen, eğitimli bir ülke. Kötü durumda değil. Almanya’da iki bin Suriyeli doktor var. Türkiye’de de böyle insanlar var ama değerlendirilmiyorlar. Başka ülkelerde, Suriyeli topluluğuyla temas kurularak, kalifiye insanlar topluma entegre ediyorlar. Burada ise bizimle işbirliği yapılmıyor. Her sene ortak toplantılar yapılıyor, aynı şeyler söyleniyor.
Çözüm, YÖK’te bizle çalışacak özel bir birim oluşturmak.
Türkiye’de kaç Suriyeli akademisyen var?
350 kişi var. Bunların 50’si, ben de dahil, vatandaşlık aldı. Vatandaşlık alınca kovulduk. Başka ülkeden Türkiye vatandaşlığına geçenlerle sözleşme imzalanmasını mümkün kılan bir düzenleme olmadığı için işimizden olduk.
Ben nükleer fizikçiyim. Radyasyon üzerine birçok farklı projede çalıştım. Birçok iyi şey yapabilirim. İTÜ’de enerji institüsünde çalıştım. Darbe girişiminden sonra projelerimiz için TÜBİTAK’tan ödeneğe başvuramaz olduk. Beraber çalıştığım akademisyen projeyi bıraktı. Aynı teklifle Hollanda’ya başvurduğumuzda kabul aldık.
Akademide de ayrımcılığa uğruyor musunuz?
Evet. Bir proje için görüşmek istediğim bir kişi, telefonda teklifimle ilgili soru sormak yerine, ilk olarak niçin ülkeme geri dönmediğimi sordu. Benden çok daha iyi akademisyen olan başka arkadaşlarım da benzer durumlar yaşadı.
Son dönemde gündeme gelen sınırdışı etmelerle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Tamamen yanlış olduğunu düşünüyorum. İnsanlar ekonomik durumlara öfkeli. Ancak bunların sorumlusu Suriyeliler değil. Kiraları Suriyeliler yükseltmiyor, biz ev alma hakkına sahip değiliz. Bizim bununla alakamız yok. Türkiye hükümetinden para almıyoruz.
“Suriyelilere şu kadar para harcadık” deniliyor. Bu Türkiye’nin bütçesinden karşılanan bir şey değil. Uluslararası kurumlardan gelen paralar. AB ve uluslararası bankalar mültecilerin eğitim ve çalışma hayatları için ödeme yapıyor. Türkiye halkına tabii ki çok teşekkür ediyoruz, ancak hükümet bize bir ödeme yapmıyor.
Başka ülkelere Türkiye’den gidenler de ayrımcılığa uğruyor. Almanya’da göçmenlere karşı olanlar “Daha fazla Türk istemiyoruz” diyorlar. Hepimizi aynı görüyorlar.
Suriye’de barış sizce nasıl olabilir?
Şu an olamaz. Durum çok kötü. Suriye’de kim kazandı? ABD, Rusya, İran, İsrail ve rejim. Birçok dış ülke söz sahibi olmaya çalışıyor, kaynaklar üzerinde kontrol sahibi olmak için. Tüm Batılı ülkeler savaşın içinde ve savaşta bir milyon insan öldü.
Göçmenleri geri göndermek bir çözüm değil. Şam’dan gelen birinin Afrin veya başka bir bölgeye gönderilmesi anlamsız. Afgan ve Mısırlı iki kişi Suriye’ye sınırdışı edildi.
İstanbul’daki her Suriyelinin arkasında birer aile var. Maaşları yok, çalışmak zorundalar. Geri gönderme yanlış bir politika.
Röportaj: Ozan Tekin
Fotoğraf: Said Sabbagh (solda)
(gocmeniz.org)