MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin genel merkezinde gündeme ilişkin açıklamalar yaptı. Suriye sınırında Türkiye denetiminde bir güvenli bölgenin zaruri olduğunu söyleyen Bahçeli, barış akademisyenleri hakkında ihlal kararı veren Anayasa Mahkemesi’ne çattı ve mahkemeleri karara uymamaya çağırdı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, parti genel merkezinde yaptığı açıklamada mahkemeleri hukuka uymamaya çağırdı. Hakaretler eden Bahçeli, Suriye sınırında mutlaka bir güvenli bölge oluşturulması gerektiğini söyledi. Kaz Dağları’ndaki yıkımı da savunan Bahçeli, HDP’yi hedef aldı. Bahçeli’nin açıklamasından satır başları şöyle:
“Güvenli bölge zaruri”
“Vatanımızın güvenliğini, yüksek tehdidin yeşerdiği alanları kurutarak, hain ve haşaratın üreyip yuvalandığı çukurları kapatarak temin etmek yegâne seçenektir.
Sınırlarımızı emniyete alacak şekilde inşa edilecek güvenli bölge planlaması bu nedenle kaçınılmaz bir zarurettir. 30 ile 35 km’lik bir derinlikte kurulacak bir güvenli bölge yalnızca Türkiye’yi değil, bölgeyi de güvenceye kavuşturacaktır.
Suriye’nin kuzeyinde ABD ile koordineli bir şekilde kurulması düşünülen güvenli bölgeye ilişkin yapılan müzakerelerde Müşterek Hareket Merkezi’nin en kısa sürede Türkiye’de kurulması konusunda uzlaşmaya varılmıştır.
Ülkemizin güvenlikle ilgili kaygılarını telafi edecek tedbirlerin alınacak olması, bu konuda mutabık kalınması memnuniyet vericidir.
Temennimiz yeni bir oyalama sürecine tevessül edilmemesidir.
Müşterek Hareket Merkezi’nin kurulmasını müteakiben güvenli bölge Türkiye’nin haklı ve meşru taleplerine göre tesis edilmelidir.
Derinliği ve genişliği Türkiye’nin tezlerine, güvenlik ihtiyaçlarına uygun şekilde gerçekleştirilmelidir.
Güvenli Bölge, terör örgütü PKK/YPG’nin güvenliğini değil Türkiye’nin güvenliğini muhafaza etmelidir. ABD müttefiklik ahlakıyla çelişmemelidir.
Bu ülkenin PKK/YPG’yi kanatlarının altına alarak ulaşacağı hiçbir yer yoktur.
Güvenli bölgenin kurulmasıyla birlikte ülkemizdeki Suriyeli sığınmacılar için yeni bir hayat ve iskânın ortamı süratle hazırlanmalıdır.”
“HDP’nin Kaz Dağları’na gitmesi tiyatrodur”
“Bunlar yalanın, riyanın, bölücülüğün, istismarın çıbanbaşlarıdır.
PKK ormanları yakarken çıtını çıkarmayan, hatta sinsi sinsi gülümseyen bölücü HDP’nin, Kaz Dağları’nda su ve vicdan nöbetine girmesi ise tiyatrodur, masaldır, aldatmadır. Farklı ve maksatlı bir hazırlığın varlığına işarettir. Biz ormanlarımızın yok edilmesini asla doğru bulmayız. Ancak PKK/HDP’nin taraf olduğu bir yerde de bit yeniği olduğuna inanırız. Orman yakan namertlerin ağaç kesiliyor diye çığlık atması skandal ötesi bir çarpıklık, mide bulandırıcı bir çelişkidir. CHP, HDP’yle gelecek hayalleri kurmaktadır. İP ise bu hayalin vagonudur. Bunlar ne diyorsa desinler, ne yaparsa yapsınlar, Fırat’ın doğusunda hilal yükselmeli, hainler tek tek cezalandırılmalıdır”
“Akademisyenler haklı değil, haysiyetsiz”
“11 Ocak 2016 tarihinde, bin 128 sözde akademisyenin imzasıyla 2015 ve 2016 yıllarında ülkemizin doğu ve güneydoğusunda terörle mücadele kapsamında yürütülen operasyonlar “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisiyle aşağılanmıştı. Takip eden süre içinde nihai imzacı sayısı 2 bin 200’ü aşmıştı. Yurt içinden ve yurt dışından sözde akademisyen ve entelektüellerin imza attığı PKK bildirisinde sokağa çıkma yasakları eleştirilmiş, devlet katliamcı olarak gösterilmişti.
Terör örgütüne destek veren sözde akademisyenlere verilen cezanın neresinde hak ihlali vardır?
Anayasa Mahkemesi de, İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 4 Nisan 2018’de verdiği kararda hak ihlali olduğunu 26 Temmuz 2019 tarihinde açıklamıştır. Anayasal düzeni yıkmak için kan döken, eylem yapan bir terör örgütüne destek olan sözde akademisyenlerle ilgili verilen cezaların neresinde hak ihlali vardır? Bunlar haklı değil, haysiyetsizdir. Bu nasıl bir haktır? Bu halde hak nedir, nasıl tarif edilecektir? Hainlerle ilgili hak ihlali kararı verenler maşeri vicdanda vebal altındadır.
Milletin, vatanın, devletin hakkı ne olacaktır? Şehitlerin, gazilerin hakkını kim nasıl teslim edecektir? İhanetin hakkı olmaz, affı olmaz, ihmali olamaz.
Anayasa Mahkemesi hak ihlali kararıyla hakkın doğasına zarar vermiştir.
Terörün, terör destekçiliğinin, devlete katliamcı iftirasının tanımı hezimettir, zillettir, rezalettir, hıyanettir. Geldiğimiz bu aşamada Anayasa Mahkemesi’nin bu hak ihlali kararına ilk derece mahkemesinin riayet etmemesi adaletin ruhuyla çelişmeyecektir. Hakkı inkâr eden, hakikate dirsek çeviren, halka zulmeden bir alçalmanın hakkı da yoktur, hukuku da yoktur. Var diyenlerin bu milletin arasında yeri olmayacaktır.”