“Gezi iddianamesi içerik ilhamını Kemalist, metodolojik ilhamını Fethullahçı bir arka plandan alıyor.”
Gezi Parkı eylemleri öncesi sivil toplum örgütleri tarafından düzenlenen toplantıda konuşan Yaşama Dair Vakıf Mehmet Ali Çalışkan, 28 Şubat dönemine benzettiği Gezi Parkı iddianamesi hakkında “İçerik ilhamını bu kadar Kemalist bir arka plandan alıp, metodolojik ilhamını da bu kadar Fethullahçı bir arka plandan alıp bugüne ait bir fotoğraf çıkarıyor” ifadesini kullandı. Toplantıda Gezi Parkı soruşturmasını başlatan ismin 17/25 Aralık sürecinden sonra meslekten ihraç edilen ve hakkında tutuklama kararı verilmeden önce yurt dışına kaçan eski Savcı Muammer Akkaş olduğu da hatırlatıldı.
24-25 Haziran 2019’da Silivri’de başlayacak olan Gezi Davası’nın ilk duruşması öncesinde bir araya gelen sivil toplum örgütleri ve insan hakları kuruluşları ‘Hedefteki Sivil toplum: Gezi İddianamesi’ başlıklı toplantı gerçekleştirdi.
İki oturumdan oluşan toplantının “Gezi İddianamesi” başlıklı ilk bölümüne Duygu Türemez, Gökçer Tahincioğlu ve Hürrem Sönmez konuşmacı olarak katıldı. Oturumun moderatörlüğünü Mehveş Evin yaptı. ‘Hedefteki Sivil Toplum’ başlıklı ikinci oturum ise Tarık Beyhan’ın moderatörlüğünde, Emine Uçak, Mehmet Ali Çalışkan, Suphi Çörekçi ve Şebnem Korur Fincancı'nın katılımıyla gerçekleşti.Hukuk dünyasına yeni bir kavram: Kıymetlendirme
Point Hotel Taksim’de gerçekleşen toplantıda ilk olarak konuşan Af Örgütü Türkiye Dava Gözlem Program Sorumlusu Avukat Duygu Türemez iddialardan ve suçlamalardan bahsetti.
İddianamede Gezi Parkı eylemlerinin birlikte çalışarak planlandığının söylendiğini, buna karşın bu kişilerin birlikte hareket ettiğine dair Gezi Parkı eylemlerinden öncesine ait hiçbir delilin dosyada yer almadığını belirten Türemez, iddianamenin temel çelişkisinin bu olduğunu söyledi. Türemez’in konuşmasının ardından Avukat Hürrem Sönmez söz aldı. Sönmez, Gezi Parkı olaylarının FETÖ ile ilişkilendirilmeye çalışıldığını ancak soruşturmayı başlatan ismin 17/25 Aralık sürecinden sonra meslekten ihraç edilen ve hakkında tutuklama kararı verilmeden önce yurt dışına kaçan eski Savcı Muammer Akkaş olduğu söyledi. Akkaş’ın 20 Haziran 2013’te, Gezi eylemleriyle ilgili Kavala ve oyuncu Mehmet Ali Alabora’nın da aralarında olduğu isimler hakkında soruşturma başlattığını hatırlatan Sönmez, 5 yıl içinde hiçbir yeni delilin dosyaya girmediğini belirtti. “Bu iddianame ile birlikte hukuk dünyamıza yeni bir kavram girdi, kıymetlendirme” diyen Sönmez, en temel ‘delil’in tapeler olduğunu, bu tapelerin birçoğunun Gezi Parkı eylemlerinin sönümlendiği 2013 Haziranı’nın ortasından sonraki döneme ait olduğunu bilgisini verdi. Ayrıca kişilerin dinlenilmesi konusunda karar veren iki hakimden birinin tutuklu, diğerinin de firari olduğunu sözlerine ekledi. T24 yazarı ve gazeteci Gökçer Tahincioğlu, “İddianameye göre, Kavala’nın iki telefonu, Mehmet Ali Alabora’nın tiyatro oyunuyla milyonlar sokağa dökülmüş” diyerek iddianameye tepki gösterdi.
‘Zaman zaman kendi dünyamızla çok meşgul oluyoruz’
İkinci oturumda da iddianamede geçen suçlamalar sivil toplum faaliyetleri için ne anlama geldiği ve bu suçlamalar karşısında sivil toplumun neler yapılabileceği konuşuldu. Yurttaşlık Derneği’nden Emine Uçak sözü insan hakları savunucularının korunması programı kapsamında toplantılar yapmak için Büyükada'da bir araya gelen farklı insan hakları örgütlerinin temsilcilerinin gözaltına alınmasına getirdi. Bu olayla birlikte STK’ların en basit eylemi gerçekleştirirken, toplantı yaparken gözaltına alınmasını hukuksal anlamda bir ilk olduğunu, ayrıca gelen mailler üzerinden, tamamen edilgen oldukları bir durum altında suçlandıklarını belirtti. Uçak, “Davalar söz konusu olduğunda herkes kendini sahadan çekerek koruma altına almaya çalışıyor. Bunu da anlıyorum ama ardından gelen davalarla kendini koruma altına almanın mümkün olmadığı ortaya çıkıyor. Size karşı bir şey olacaksa, bu geliyor sizi buluyor” dedi. Türkiye İnsan Hakları Vakfı Şebnem Korur Fincancı ise başka bir soruna dikkati çekerek “Bugün daha ciddi bir mücadele pratiği sergileme sorumluluğumuz var. Bir araya gelmek önemli. Gezi iddianamesinin nasıl bir saçmalıklar silsilesi olduğunu ortaya koymamız gerekiyor. Bütün sivil topluma, insan hakları mücadelesine yönelik açılmış davalara karşı bir araya gelme iradesi göstermemiz gerekiyor. Herkes birbirinin sesi olmalı. Zaman zaman kendi mahallemizle çok meşgul oluyoruz” diye konuştu.
Gezi Parkı eylemleri iddianamesi ile 28 Şubat arasında benzerlik kuran Yaşama Dair Vakıf Mehmet Ali Çalışkan da şunları söyledi: “Bu iddianame içerik ilhamını 28 Şubat’tan alıyor. 28 Şubat’ta İslami sivil toplum kuruluşlarına açılan davalara baktığımızda aşağı yukarı benzer bir içerik görüyoruz. Bugün Gezi davası etrafında kümelenmiş çoğunluğunu seküler STK’ların oluşturduğu kümenin 28 Şubat tecrübesini de hatırlamaya ihtiyacı var. Çünkü 28 Şubat’taki darbe döneminde devlet bir dizi seküler STK’yı, bir dizi İslami STK’yı suçlayan bir pozisyon almaya itmişti. Onlar da almıştı. Bugün de aslında çok benzer bir şey yaşıyoruz. İslami STK’ların önemli bir kısmını bu davada destekçi olarak görmüyoruz. İkincisi metodolojik ilhamını Fethullahçı gelenekten alıyor. Bir dava hazırlanıyor, kriminalizasyon nasıl gerçekleşir gibi... İçerik ilhamını bu kadar Kemalist bir arka plandan alıp, metodolojik ilhamını da bu kadar Fethullahçı bir arka plandan alıp bugüne ait bir fotoğraf çıkarıyor.”
Gezi Davası’nın ilk duruşmasının öncesinde Osman Kavala ve Yiğit Aksakoğlu’nun tutukluluğun hatırlatıldığı toplantıyı Civil Rights Defenders, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği, Hakikat Adalet Hafıza Merkezi, Hak İnisiyatifi Derneği, İnsan Hakları Derneği, İnsan Hakları Gündemi Derneği, Sosyal Politikalar Cinsiyet Kimliği ve Cinsel yönelim Çalışmaları Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Uluslar arası Af Örgütü Türkiye Şubesi ve Yurttaşlık Derneği düzenledi.