Halk sağlığını savunan Bülent Şık'a yine beraat yok

31.05.2019 - 12:30
Haberi paylaş

Sağlık Bakanlığı'nın gizlediği kanser araştırması sonuçlarını halka duyuran Bülent Şık'ın derhal beraat talebi ikinci kez reddedildi.

Gazeteci Canan Coşkun duruşmada yaşananları Medyascope.tv'de yazdı. Coşkun'un haberi şöyle:

İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde bugün yapılan ikinci duruşma, saat 14.00 sıralarında başladı. Duruşmaya gizli bilgileri temin etmek ve açıklamak suçundan yargılanan Bülent Şık ve avukatları katıldı. Duruşmayı İstanbul, Ankara, Antalya, Kırklareli, Tekirdağ ve Kocaeli barolarından temsilciler, akademisyenler ve gazeteciler izledi. Davayı takip eden izleyici sayısının çok olması nedeniyle duruşma İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin büyük salonunda yapıldı.

Duruşma öncesi dava dosyasına gelen bilirkişi raporu, inceleme yapılan Kocaeli, Antalya, Tekirdağ, Edirne, Kırklareli’deki kirliliğe yönelik haberlerin daha önce de yayımlandığına işaret etti.

Duruşmanın başında Yargıç Nursel Bedir, Sağlık Bakanlığı’na çalışma ile ilgili sözleşmede gizlilik kararı bulunup bulunmadığı ile ilgili sorulan soruya yanıt geldiğini söyledi. Bakanlığın cevabında, söz konusu bilgilerin idarenin onayı olmadan açıklanamayacağı belirtildi. 

Derhal beraat talep edildi

Şık’ın avukatı Can Atalay da bilirkişi raporunun duruşmadaki beyanları, savunmaları desteklediğini ifade etti. Atalay, suçun maddi unsurlarının oluşmadığına dikkat çekerek, “Anayasa’nın 5., 17. ve devamı açık bir şekilde kamu sağlığının güvence altına alınması için kamuya ve yurttaşa sorumluluk yüklüyor” dedi. Yargılamayı uzatmanın bir anlamı olmadığını söyleyen Atalay, derhal beraat kararı verilmesini talep etti. Yargıç Nursel Bedir, “Daha önceden de beraat talep etmiştiniz. Yine mi ediyorsunuz?” diye sordu. Atalay da dosyada yeni gelişmeler olduğunu anımsattı.

Şık: “Korumak tedavi etmekten iyidir”

Ardından söz alan Bülent Şık, konuşmasının ana fikrinin “Korumak tedavi etmekten iyidir” şeklinde özetlenebilecek bir ilkeye dayandığını söyledi. Şık’ın konuşmasından öne çıkan bazı başlıklar şöyle:

– Bakanlık sizin sorduğunuz sorulara yanıt vermemiş aslında. Net bir cevap verseydi, bir değerlendirme yapma şansımız olacaktı. Yapacağımız değerlendirme ile sağlık hakkı, bilgi edinme hakkı, çocuk hakları, araştırma etiği başta olmak üzere konuya çeşitli açılardan bakmak mümkün olacaktı. Ve böylece insanların sağlıklı bir çevrede yaşamasını, sağlıklı beslenmesini, doğal hayatın korunmasını düzenleyen, güvence altına alan ulusal ve uluslararası çok sayıda kanunun, uluslararası sözleşmenin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nce verilen çeşitli kararların bakanlık tarafından nasıl ihlal edildiğini ya da görmezlikten gelindiğini gösterme şansımız olacaktı.

– 7 Şubat tarihindeki ilk duruşmada avukatlarım mahkemenizden soruşturmanın genişletilmesi talebinde bulunmuş ve Sağlık Bakanlığı’na bazı sorular sorulmasını talep etmişti. O talep reddedildi. Ancak halk sağlığı açısından bu kadar önem taşıyan bir konuda sadece benim yaptığım açıklamaların suç sayılması üzerinden bir yargılama yapılmasını yadırgıyorum.

– Sayın yargıç, mahkemenizden çok önemli bulduğum bir konuyu bakanlığa sormanız talebinde bulunmak istiyorum. Mahkemenizin sadece tek bir soruyu bakanlığa yöneltmesinin bu yargılamanın adalet duygusuna uygunluğu ve selameti açısından çok gerekli olduğunu düşünüyorum. Bakanlığa şu soruyu sormak gerekiyor: “Araştırma çalışmasından elde edilen bilgiler insan sağlığı, özellikle de çocuk sağlığı açısından çeşitli riskler olduğunu gösteriyor. Bakanlık bu riskleri bertaraf etmek için ne gibi önlemler almış ya da ne gibi girişimlerde bulunmuştur?”

– Bakanlığın araştırmasından elde edilen sonuçlar çeşitli gıda ürünlerinde yasal mevzuata aykırı olarak çok yüksek miktarlarda pestisit yani zehirli kimyasal madde kalıntısı bulunduğunu gösteriyordu. Örneğin bakanlık bu konuda önlem alınması için ne yaptı?

– Sağlık Bakanlığı bu araştırma çalışmasını niye yaptı? Araştırmada neler tespit edildi? Elde edilen bilgiler bize ne söylüyor? Meselenin odak noktası bu sorularda yatıyor ve yargılama sürecinin bu soruların da dikkate alınmasını sağlamasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bunu yapmak ciddi bir kamusal fayda da doğuracaktır.

– Bu sorular sorulmadığı sürece konuştuğumuz her şey meselenin özüne, odak noktasına temas etmekten uzak olacaktır. Mesele benim yargılama sürecim üzerinden tartışılacaktır. Bu yargılama süreci sonunda belki ceza alacağım, belki beraat edeceğim; bilemiyorum. Elbette beraat etmek isterim. Ama meselenin en önemli odak noktasını gözden kaçırmamalı, dile getirmekten, tartışılmasını sağlamaktan vazgeçmemeliyiz.

– İstanbul Kurtköy’de 2005 yılında inşa edilen Formula 1 otomobil yarış pistinin inşası için 205 milyon dolar harcanmıştı. O pist sadece yedi kez yarış için kullanıldı. Şimdi otopark olarak kullanılıyor. Ülkemizdeki inanılmaz paralar harcanan ve hiçbir işe yaramayan çok sayıdaki yatırımdan biri. Ama aynı para halk sağlığını ve çevre sağlığını koruyucu önlemler almak için de kullanılabilirdi.

“Devletin yapmadığını Bülent Şık yaptı”

Şık’ın ardından, duruşmaya katılan çeşitli il baro başkanları söz aldı. Tekirdağ Barosu Başkanı Sedat Tekneci, “Bülent Şık’ın çalışma yaptığı bölgede yaşıyorum. Bülent Bey’in raporu olmasa biz bunu öğrenemeyecektik. Kendisine teşekkür ediyorum. Devletin yapmadığını o yapmıştır” dedi. Kocaeli Baro Başkanı Bahar Gültekin Candemir de, Yargıç Nursel Bedir’e “Önünüzdeki su zehirli olsa içer miydiniz” diye sordu ve “Yaşam hakkı yasalarla güvence altındadır. Buna yönelik her müdahale suçtur. Benim her gün ölerek yaşamıma devam mı etmem gerekiyor? Yargılama sürecinin bir an evvel son bulması gerek ki insanların adalete olan inancı incinmesin” diye konuştu. Kırklareli Baro Başkanı Turgay Hınız ise “Bu açıklamadan önce bizim köyümüze gelip bir çay içseydiniz size çayın siyanürlü olduğunu söylerlerdi” dedi.

Talepler reddedildi

Konuşmaların tamamlanmasından sonra beş dakikalık bir ara verildi. Aradan sonra Yargıç Bedir, derhal beraat talebini reddettiğini açıkladı. Bunun yanı sıra, Bülent Şık’ın raporun sonucunun ne yapıldığına ilişkin bakanlığa soru sorulması talebini de esasa katkı sağlamayacağı gerekçesiyle reddeden Bedir, esasa ilişkin savunmanın hazırlanması için Şık ve avukatlarına süre verdi. Bir sonraki duruşma 26 Eylül’de yapılacak.

Ne olmuştu?

Sağlık Bakanlığı, 2011-2016 yılları arasında “Kocaeli, Antalya, Tekirdağ, Edirne, Kırklareli İllerinde Çevresel Faktörlerin ve Sağlık Üzerine Etkilerinin Değerlendirilmesi” adı altında bir araştırma yürüttü. Araştırma sonucunda Ergene Çayı havzasında çeşitli gıdalarda ve içme suyunda toksik bileşenler olduğu tespit edildi. Buradaki suların arsenik, alüminyum, kurşun, krom kirliliği nedeniyle zehirli olduğu belirlenmişti. 16 ayrı projeden oluşan araştırmada yer alan akademisyenlerden biri gıda mühendisi Yrd. Doç. Dr. Bülent Şık’tı. Şık, kanser vakalarında çevre kirliliğinin etkisine işaret eden rapor açıklanmayınca sonuçları Nisan 2018’de Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan bir yazı dizisiyle duyurdu. Ardından Sağlık Bakanlığı, Şık hakkında suç duyurusunda bulundu. Hazırlanan iddianamede Şık için “göreve ilişkin sırrın açıklanması”, “yasaklanan gizli bilgileri temin etme ve açıklama” suçlarından 5-12 yıl arasında hapis cezası talep edildi. Şık’ın yer aldığı proje dışında 15 araştırma daha bulunuyor. Bu araştırmaların sonuçları hâlâ kamuoyuna açıklanmadı.

Bültene kayıt ol