Tekirdağ'da Adalet Zemini tarafından düzenlenen etkinlikte, Türkiye'de siyasal kutuplaşma ve yükselen ırkçılık üzerine tartışma yürütüldü.
AdaletZemini.org'da yer alan habere göre, panelde konuşmacılardan Yasın Altıntaş, ırkçılığın kökenleri üzerinde durdu. Günlük yaşamda bizleri etkileyen kültürel ırkçılığın tehlikelerini ve bu tip ırkçı yaklaşımlarla mücadele edilmesi gerektiğini anlatan Altıntaş, her kimlik grubunun başka bir kimlik grubuna karşı dışlayıcı, aşağılayıcı tavırlarının ırkçılık olduğunu ve gündelik yaşamda insanlar tarafından sıkça bu hatalı davranışların gösterildiğini söyledi. Bu tip kültürel ırkçılıklar konusunda bilinçlenmenin, eğitimin önemine vurgu yaptı.
Yasin Altıntaş, kapitalizmle başlayan politik ırkçılığın ise çok daha vahim sonuçları olabildiğini, örneğin kapitalizmin sömürgeleştirdiği Amerika kıtasında çalıştırmak için siyah insanları köleleştirip onların emeğine el koyduğunu, bunu yaparken ideolojik olarak ırkçılığı kullandığını, siyahların insan sayılamayacağının propagandasını yaptığını, bu süreçte milyonlarca siyah insanın öldürüldüğünü anlattı. Yine Alman ve İtalyan faşist yönetimlerinin kapitalizmin ihtiyaçları doğrultusunda Yahudi soykırımını gerçekleştirdiklerini, siyonist İsrail yönetiminin Filistin halkını yok etmeye çalıştığını, benzer pek çok ırkçı katliam ve saldırıların dünyanın pek çok yerinde olduğunu söyledi. Bugünkü günümüz dünyasında kapitalizmin nefret objesi olarak mültecilerin öne çıktığını, göçmen düşmanlığının, göçmenlere yönelik ırkçılığın kapitalizm tarafından körüklendiğini, ekonomik krizlerin sorumluluğunun göçmenlere yıkılmak istendiğini anlatan Altıntaş, bu tuzağa düşmemek gerektiğini söyledi.
Ötekilerle dayanışma
Panelin ikinci konuşmacısı Hasan Uyar, içimizdeki ötekileri anlattı. Ötekilere karşı düşmanlığın, ırkçılığın ilk adımı olduğunu söyledi. Her toplumda ötekiler yaratıldığını, kapitalist sistemin toplumları bölüp, parçalayıp yönetmek için ötekileştirmeyi körüklediğini söyleyen Uyar, ötekileştirme ile mücadeleye insanın kendi içinden başlaması gerektiğini, öteki sayılan gruplarla dayanışma içinde olmak gerektiğini ifade etti.
Üçüncü panelist İsmail Karaavcı, İslam’ın ortaya çıkışından itibaren asabiyet (kavmiyetçilik, eski zaman miliyetçiliği) ile ilgili karşılaştığı sorunları anlattı. Kuran ayetlerinde ve hadislerde açıkça asabiyetin eleştirildiğini, asıl olanın adaletli davranmak olduğunu söyledi. Ancak İslam tarihinde halife Hz. Osman ile başlayan ve Emevilerle devam eden devirlerde asabiyetin, kavmiyetçiliğin, kendi akrabasını, kabilesini, taraftarını kayırmanın başladığını ve bu asabiyetçi tutumun İslam toplumlarına zarar verdiğini anlattı. Karaavcı, günümüzde de asabiyet sisteminin partiler aracılığı ile devam ettirildiğini söyledi. Asabiyetin, kavmiyetçiliğin Kuran’a göre yanlş olduğunu, doğru olanın hak, hukuk, adalet olduğunu bir kez daha vurguladı.
İslamcılık-milliyetçilik serüveni
Son konuşmacı olan Hasan Fehmi Özer ise 20 yy. başlarından itibaren Anadolu topraklarında gelişen İslamcı hareketin, İslamcı düşüncenin miliyetçilik ile olan serüvenini anlattı. 1908’de 2. Meşrutiyet’in ilanı sonrası ortaya çıkan otorite boşluğunda 31 Mart vakasının İslamcı siyasetçiler tarafından da eleştirildiğini, o dönemdeki bütün İslamcı siyasetçilerin (M. Akif, Sait Halim Paşa, Şemsettin Günaltay, Mustafa Sabri, Said Nursi vd.) Padişah 2. Abdülhamit’e baskıcı yönetimi nedeniyle muhalif olduklarını, bu İslamcı düşünürlerin İttihatçıları da eleştirdiklerini ama 1. Dünya Savaşı'nın başlaması ile her türlü muhaliflikten vazgeçtiklerini, 1915 Ermeni tehciri sırasında Sait Haim Paşa'nın sadrazam olduğunu anlattı.
Yine bu dönemin İslamcılarının çoğunun İstiklal Savaşı sırasında Ankara’da M. Kemal ile dayanışma içinde olduklarını, sonrasında ise sürgüne yollandıklarını söyleyen Özer, 1970’li yıllarda bir yandan İslamcı düşüncenin temsilcisi Erbakan’ın Ecevit ile koalisyon kurduğunu, bir yandan da MHP ile Milliyetçi Cephelerde yanyana bulunduğunu anlattı. 1991’de MHP ile seçim koalisyonu yapan İslamcı Refah Partisi’nin, 1997’de 28 Şubat darbesinde MHP tarafından darbecilere karşı yalnız bırakıldığını anlattı.
Son olarak 2000 sonrası İslamcı Ak Parti'nin 2013 çözüm sürecine kadar demokratik, barışçı söylemlere sahip olduğuna, ama 2015’ten sonra MHP ile koalisyon kurduğuna dikkat çeken Hasan Fehmi Özer, sonuç olarak Türkiye’deki İslamcı çizginin dönem dönem demokrat, dönem dönem milliyetçi çizgiye kaydığını, bunun dinamiğinin İslamcı çizginin enternasyonalist olmak yerine devletçi olması ile açıklanabileceğini anlattı. Devletin “beka” tehlikesi içinde olduğu dönemlerde İslamcı çizginin kolaylıkla milliyetçi söylemlere sahip çıkabildiğini, asıl olarak bu “beka” söylemi ile tartışmak gerektiğini, asıl “beka” sorununun kapitalist sistem olduğunu İslamcı çizgiye anlatmak gerektiğini ifade etti.
Panel dinleyicilerin soru ve katkıları ile devam etti.