Sosyalist İşçi gazetesi yeni sayısında HDP'nin seçim taktiğini ve bunun sol bir alternatif oluşturmaya katkısı olup olmadığını tartıştı.
HDP, Türkiye’de açık ara en fazla siyasi baskıya maruz kalan siyasi parti. AKP-MHP ittifakının bütün seçim kampanyası HDP’yi karalamak ve diğer “muhalefet” partilerini de HDP ile ilişkili göstermek üzerine kurulu. AKP bunu yaparken faşist partiden kopan İP ile ittifak yapan CHP ise HDP ile ilişkili görülmemek için elinden geleni yapıyor. Hâl böyleyken HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli’nin “Kürdistan’da biz kazanacağız. Batıda da AK Parti ve MHP’ye kaybettireceğiz” açıklaması ve cezaevinde bulunan eski Eş Genel Başkan Selahattin Demirtaş’ın “İktidarı ve devleti zorbalıkla, hukuk dışılıkla elde tutmaya çalışan bir gücü sınırlama, geriletme adına sistem içi başka güçlere dolaylı olarak imkân yaratmak bu dönem için doğru ve uygun bir taktik hamledir” açıklamalarını tartışmaya açmak gerekiyor.
HDP’nin batıda 7 büyükşehirde aday çıkarmama kararı iki sebepten dolayı yanlış. Bunlardan birincisi sağ bir bloğa verilen üstü kapalı destek. Selahattin Demirtaş, her ne kadar “Biz CHP veya başka partiye oy verin demiyoruz” dese de AKP-MHP bloğu karşısında ‘demokrasi güçleri’ sözleri CHP adaylarına işaret ediyor. CHP’nin tüm kritik dönemeçlerde aldığı tavırlar düşünüldüğünde bu tavrı anlamak zor. Tüm savaş tezkerelerine ve dokunulmazlıkların kaldırılmasına oy vermiş, AKP ile milliyetçilik yarıştıran, muhalefetini Suriyeli mültecilere düşmanlık ve çözüm süreci karşıtlığı üzerinden kuran bir partinin adaylarına, daha önce HDP’ye, dolayısıyla barışa, özgürlüğe ve demokrasiye oy vermiş insanlar neden oy versinler? Ancak CHP’ye verilen desteğin daha vahim bir boyutu var: CHP sadece CHP’den ibaret değil, MHP’den kopan Meral Akşener’in İP’i ile ittifak hâlinde. Bu parti faşist bir gelenekten gelenler tarafından oluşturulan ırkçı bir parti. Kemal Kılıçdaroğlu, yıllardır olduğu gibi, “hepsini sevdiğini” söylediği ülkücülerle ittifak kurarak onların meşrulaşmasına zemin hazırlıyor ve ne yazık ki HDP seçim taktiğiyle, bu sağcılığın karşısında sol bir alternatifin oluşmasının zeminini hazırlayamıyor. Bu ittifak pek çok şehirde İP üyesi ırkçıları ve faşistleri aday gösterirken, Ankara’da “Benim geldiğim yer belli” diyen eski MHP’li Mansur Yavaş’ı CHP adayı yapıyor. Yani Türkiye’nin ana akım politikasında bir tarafta AKP ile ittifak yapan MHP, diğer tarafta CHP ile ittifak yapan İP’in olduğu, sağın en ırkçı figürlerinin politikaya aktif bir etkide bulunabildiği iki sağcı blok var ve HDP seçim taktiğiyle bu iki bloktan birini desteklemiş oluyor.
İkincisi hata ise 2014 seçimlerinde “Tatava yapma, bas geç” tavrında ortaya çıkan AKP’ye karşı her türlü gücü veya ittifakı desteklemenin kazandıracağı görüşü. Bu, Türkiye’deki kutuplaşmayı olduğu gibi kabul eden ve AKP’nin ancak AKP karşıtı tüm güçler yan yana getirilirse yenilebileceğini savunan bir tavır. Ancak her seferinde kendinden çok emin çıksa da, bugüne kadar sayısız defa yanlışlanmış ve AKP’nin yenilmesini engelleyen bir tavır. HDP, batıda aday çıkarmama tavrıyla aslında daha önceden kendisine karşı söylenmiş “Tatava yapma, bas geç” tavrını güçlendiriyor.
HDP, elbette kayyum atanan şehirlerde meşru belediye başkanlarını seçtirmeyi amaçlayarak asıl tabanına sahip çıkıyor ancak 7 Haziran 2015’ten beri Türkiye politikasının en önemli noktasında olan bir parti için mevcut seçim taktiği sol bir alternatifin oluşmasına da, AKP-MHP’nin geriletilmesine de yaramıyor.
(Sosyalist İşçi)