1 Kasım 2017'den bu yana tutuklu olan Osman Kavala, mesajında "Gezi olaylarının içeriden veya dışarıdan bir yöneticisi, talimat vereni, finansörü yok" dedi.
Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Kavala, Gezi Parkı eylemlerinin organizatörlüğünü yaptığı iddiasıyla 1 Kasım 2017'de tutuklanmıştı. Kavala'ya yönelik suçlamalara ilişkin iddianame tutuklanmasından 16 ay sonra hazırlanmış ve 'Türkiye Cumhuriyet hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini engellemeye teşebbüs' ve 'Gezi olaylarını finanse etmek' iddiasıyla 15 kişiyle birlikte Kavala hakkında da ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edilmişti.
Osman Kavala, tutukluluğunun 500. gününde Silivri Cezaevi'nden gönderdiği mesajda şunları söyledi:
"Benim ve aralarında Gezi olaylarıyla ilgili suçlarından beraat etmiş olan Taksim Dayanışma Platformu sözcülerinin de olduğu 16 kişi hakkındaki iddianame mahkemeye sunulup kabul edilmiş bulunuyor. İddianamede yöneltilen ağır suçlamalarla sözü edilen olay ve bulgular arasındaki kopukluklar ve zıtlıklar kolayca fark edilebilir nitelikte.
İddianamede Gezi olaylarının George Soros tarafından planlanmış bir tertip olduğu, onun kaynaklarıyla benim tarafımdan finanse ve organize edildiği kurgusu temel alınmış. Bu iddia, gazete yazılarına ve FETÖ'nün Emniyet'te aktif olduğu dönemde hazırlanmış raporlara, fezlekelere ve ihbarlara dayanıyor. Ancak, iddianamede anlatılan olayların seyri ve aktarılan konuşmalar, bu kurguyla çelişir nitelikte. İddianamede sık sık tekrarlanan kaos ortamı yaratmak için Gezi eylemlerini sürdürmek, derinleştirmek ve yaygınlaştırmak amacıyla sivil toplum kuruluşlarını yönlendirmiş olduğum iddiasına dayanak oluşturabilecek hiçbir konuşma ya da faaliyet yok.
Taksim Dayanışması'nın düzenlediği basın toplantında da belirtildiği gibi, Gezi olaylarının içerden veya dışarıdan bir yöneticisi, yönlendiricisi, talimat vereni, tepe örgütü veya finansörünün olması söz konusu değildir.
Bu iddianamede yer alan tüm suçlamaların beraatle sonuçlanacağına inanıyorum. Ancak, böyle bir iddianamenin hazırlanmasını 16 aydır tutuklu olarak bekledim. Mahkeme tarihi de Haziran sonu olarak belirlenmiş olduğundan, tahliye olmadığım takdirde ilk duruşmaya kadar 18 ay cezaevinde kalmış olacağım. Yiğit Aksakoğlu da, 7 ay tutuklu kalmış olacak. Aralarında Ankara Barosu, İzmir Barosu, Diyarbakır Barosu, Van Barosu, Uluslararası Af Örgütü ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı'nın da bulunduğu 17 kurum tarafından yapılan açıklamada vurgulandığı gibi, bu durum ülkemizdeki uzun tutukluluk uygulamalarının tedbir niteliğinden çıkıp cezaya dönüştüğünü gösteriyor. Daha önce aynı eylemlerden dolayı haklarında takipsizlik ve beraat kararı verilmiş olan Taksim Dayanışması sözcülerinin bu davada yeniden yargılanmaları da çarpıcı bir hukuk ihlali.
Gezi olaylarının hükümeti devirmek üzere planlanmış dış kaynaklı bir teşebbüs olduğuna gerçekten inananlara şunu hatırlatmak isterim: Haklı ve meşru taleplere dayanan kitlesel protestolar, dünyanın her yerinde, otoriter rejimlerde olduğu gibi demokrasilerde de ortaya çıkabilir ve çıkmıştır. Demokrasinin kurum ve kurallarının çalıştığı, seçimlerin özgür ortamda yapıldığı ülkelerde, bu tür protestolar hükümetlerin devrilmesine değil, tepki çeken kararların ve uygulamaların yeniden gözden geçirilmesine ve düzeltilmesine neden olur. Demokrasilerde karar alma ve uygulama süreçleri demokratik olmayan toplumlara göre daha zor olabilir ve daha uzun sürebilir. Ama sürecin sonunda varılacak sonuç, sürecin zorluğuna ve uzunluğuna katlanmaya değer olduğunu gösteren bir sonuç olacaktır."