Eşit Haklar İçin İzleme Derneği, Hakikat Adalet Hafıza Merkezi, İnsan Hakları Derneği ve Uluslararası Af Örgütü'nün de içinde olduğu 10 sivil toplum kuruluşu, yeni Gezi davasına için ortak bir açıklama yaparak, iş insanı Osman Kavala ve aktivist Yiğit Aksakoğlu'nun bir an önce serbest bırakılmasını istedi.
ETHA'nın haberine göre, insan hakları örgütleri, yeni Gezi davasına ilişkin Taksim'deki Aynalı Geçit Konferans Salonu'nda basın toplantısı düzenledi.
İnsan hakları savunucuları adına ortak basın açıklamasını Uluslararası Af Örgütü Türkiye Kampanyalar-Savunuculuk Direktörü Ruhat Sena Akşener okudu.
Osman Kavala'nın da içinde olduğu 16 kişi hakkında açılan davaya tepki gösteren Akşener, avukatlara verilmeyen iddianamenin basına sızdırıldığını belirtti.
Serbest bırakılma talebi
Basında yer alan haberlere göre 16 kişi hakkındaki davanın Gezi direnişi nedeniyle açıldığını belirten Akşener, şunları kaydetti: "Haklarında soruşturma yapılan ve iddianame hazırlanan kişiler ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gereken Gezi Parkı protestolarına katılmakla herhangi bir suç işlememiştir. Mahkeme, suç oluşturma amacıyla uydurulmuş komplo teorilerine dayanan ve güvenilir hiçbir kanıt içermeyen tüm iddianameleri reddetmeli, 16 aydır cezaevinde tutuklu bulunan Osman Kavala ile 3 aydır cezaevinde tutuklu bulunan Yiğit Aksakoğlu derhal serbest bırakılmalıdır."
11 insan hakları savunucusunun yargılandığı “Büyükada” davasına da dikkat çeken insan hakları örgütleri, Özgür Gündem gazetesinin nöbetçi yayın yönetmenliğini yaptıkları için haklarında dava açılan Şebnem Korur Fincancı, Erol Önderoğlu ve Ahmet Nesin'in davasının bugün görüleceğini söyledi.
Açıklamada, Özgür Gündem gazetesinin genel yayın yönetmeni Eren Keskin ile barış akademisyenleri hakkında açılan davalara da dikkat çekilirken, "Yine evrensel hukuk, insan hakları savunucularının korunmasında esas sorumluluğun devlete ait olduğunu ısrarla belirtir. Devletler, insan hakları savunucularının düşünce ve ifade özgürlüğü, barışçıl toplantı ve örgütlenme özgürlüğü olmak üzere tüm haklarını korumakla yükümlüdür" denildi.
Akşener, hak savunucuları üzerindeki baskıların son bulmasını istedi, yetkilileri insan hakları savunucularının korunmasına yönelik uluslararası yükümlülükleri hatırlattı.
TİHV: "Bu yargılamalara alışmayacağız"
Açıklamanın ardından insan hakları örgütlerinin temsilcileri konuştu.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı’ndan Ümit Efe şunları söyledi: "Bu ülke topraklarında yaşayan insan hakları savunucularına, medyaya, eğitmenlere, doktorlara yapılan saldırıların karşısında bir arada olarak, bu fotoyu vermekten çok onur duyuyoruz. Biz bu saldırılar karşısında insan hakları mücadelesi verenler olarak adalet ve onarım mekanizmalarının kurulmasında güçlü duruş sergiledik, sergilemeye devam edeceğiz. Bizler, bu yargılamalara alışmayacağız, boyun eğmeyeceğiz."
Hafıza Merkezi: "Beraat etmelerini istiyoruz"
Hafıza Merkezi’nden Emel Aktürk de, sanık sandalyesine oturtulan hak savunucularının hayatlarını demokratik mücadele ile örmüş kişiler olduğuna dikkat çekti. İnsan hakları savunucularının söz konusu davalarla itibarsızlaştırılmak istendiğini belirten Aktürk, "Tutuklu arkadaşlarımızın salıverilmesini ve haklarında dava olanların da beraat etmesini istiyoruz" dedi.
Sınır Tanımayan Gazeteciler: "Bu iddianame iktidarın güvenilirliğini sarsar"
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu da, iddianamede ismi geçen Osman Kavala, Can Dündar, Çiğdem Mater ve diğer kişilerin Gezi eylemlerindeki meşru duruşunu iktidarın kendilerinden çok daha iyi bildiğini belirtti.
Önderoğlu şunları söyledi: Hak örgütleri dernekler masasına üye ve yasaldır. Buna bağlı olarak da bilgilendirmelere yaparlar. Altı yıldır, haklarında herhangi bir işlem yapılmamış insan hakları savunucuları altı yıl sonra bir iddianame ile suçlanıyor. Bugün bu iddianame bizleri değil iktidarın güvenilirliğini sarsar."
İHD: "Susmayacağız"
İnsan Hakları Derneği’nden avukat Gülseren Yoleri, ortada hukuki bir süreç denilecek hukukun kalmadığını belirterek şunları söyledi: "İktidar kendi otoritesini toplumun her kesimine kabul ettirmek istiyor. Kabul etmeyenleri de böyle susturmak istiyor. Yargının, hak savunucuları üzerinde bir tehdit gibi kullanıldığı dönemden geçiyoruz. Susmayacağımızı, burada olmaktan vazgeçmeyeceğimizi paylaşmaktan onur duyuyoruz."
Eşit Haklar İçin İzleme Derneği’nden Nur Tüysüz , soruşturmanın gerçek bir garebet olduğunu belirtti.
Civil Rihts Defender’dan Sinan Gökçen de, toplum üzerinde korku baskısının oluşturulmasını kabul etmediklerini vurguladı.