Kayıplarının akıbetini sormak için Galatasaray Meydanı’na gitmek isteyen Cumartesi Anneleri bir kez daha engellendi. Polis ablukası altında Nazım Gülmez’in akıbetini soran Cumartesi Anneleri, “23 yıldır adalet istiyoruz. İstemeye devam edeceğiz” dedi.
Kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelmek isteyen Cumartesi Anneleri, 710’uncu haftasında da polis tarafından engellendi. İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi önünde bir araya gelen Cumartesi Anneleri, polis tarafından ablukaya alındı. Bunun üzerine Cumartesi Anneleri, ellerinde taşıdıkları kayıpların fotoğrafları ve karanfiller ile açıklamalarını İHD şube binası önünde yaptı.
Bu haftaki açıklamada, 14 Ekim 1994’te gözaltına alınarak kaybedilen Nazım Gülmez’in akıbetini soruldu.
Bu haftaki basın açıklaması metnini İHD Gözaltında Kayıplar Komisyonu üyesi Sebla Arcan okudu. Devleti yönetenlerin görevlerini yapmak yerine Galatasaray Meydanı'nda adalet mücadelesi verenleri engellediğini belirten Arcan, “Anayasa'nın ve yasaların güvencesi altında olan düşüncelerimizi Galatasaray'dan başkalarına anlatabilme, yayabilme ve insanları düşüncelerimizin doğruluğunda ikna edebilme hakkımızı polis zoruyla engelliyor. Adalet talebimize, hukuk devleti talebimize karşı gaz bombalı, kalkanlı, ağır silahlı polisler konuşlandırıyorlar” dedi.
Arcan, “61 yaşındaki 9 çocuk babası Nazım Gülmez Dersim'in Hozat ilçesi Taşıtlı köyünde yaşıyordu. Tarım ve hayvancılıkla uğraşan Nazım Gülmez, çevresinde sevilen, sayılan biriydi. 14 Ekim 1994 tarihinde bölgede operasyon yapan Bolu Komando Tugayı'na bağlı askerler Taşıtlı köyüne geldi. Askerler Nazım Gülmez'den arazide kendilerine kılavuzluk etmesini söyleyerek evinden alarak götürdü. Gülmez ile birlikte üç köylü daha götürüldü. Olaya muhtar ve bütün köylüler tanıklık etti. Askerlerin Gülmez ile birlikte aldığı üç kişi bir süre sonra serbest bırakıldı ve köye döndüler” dedi.
O günden sonra Gülmez’den bir daha haber alınamadığını söyleyen Arcan, “Askeri yetkililerin eşini soran Garip Gülmez'e cevabı; ‘Askerler Tunceli merkeze götürüp bırakmış’ oldu. Nazım'ın eşi Garip Gülmez'in ‘Okuma yazması olan, yol iz bilen biriydi, bırakılsaydı eve gelirdi’ itirazı karşılıksız kaldı. Gülmez Ailesi Hozat Savcılığına başvurdu. Dosya Hozat Savcılığı, Elazığ Askeri Savcılığı ve Malatya DGM Savcılığı arasında gidip geldi. Savcılıkların olayın aydınlanması için gereken çaba ve özeni göstermemesi nedeniyle dosyada herhangi bir ilerleme sağlanamadı” diye belirtti.
Soruşturmanın etkin bir biçimde yürütülmesinin, soruşturma organlarının temel görevi olduğu vurgusu yapan Arcan, “Nazım Gülmez'in akıbetinin açığa çıkartılmasını, sorumlu olanların belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlayacak nitelikte bir soruşturma başlatılması için, savcıları göreve çağırıyoruz. Nazım Gülmez dosyasındaki cezasızlık son bulsun. Nazım Gülmez için, tüm kayıplarımız için adalet istiyoruz” diye konuştu.
Arcan'ın ardından söz alan Cemil Kırbayır’ın ablası Fatma Kırbayır da, şunları dile getirdi: “38 senedir Cemil'i arıyoruz. Bu ateşten gömleği giydirdiler bize. Annem buralara kadar geldi. Yavrusunu bulmak için Erdoğan ile bile görüştü. Bulacağım dediler. Biz sadece kayıplarımızın kemiklerini istiyoruz. Biz kimse ağlamasın istiyoruz. Cemil’e ne yaptınız? Devlette kabul etti öldürdüklerini. Ama hala bize kemiklerimizi vermiyorlar. Cemal Kaşıkçı'nın cesedini paramparça etmişler. O gündendir korkuyorum. Acaba benim de abimi paramparça mı ettiler diye. Buradan Cumhurbaşkanına sesleniyorum. Bize Cemil’i versinler, kardeşimi versinler. Bize bir mezarı bir toprağı bile çok görüyorlar. Biz sadece adalet istiyoruz.”
Ardından söz alan Rıdvan Karakoç’un kardeşi Hasan Karakoç ise, şunları ifade etti: “23 yıldır adalet mücadelesi veriyoruz. 23 yıldır burada bir utancın mücadelesini veriyoruz. İnsanlığa karşı işlenen suçlarla mücadele ediyoruz. İnsanlar ölmesin diye mücadele veriyoruz. Bizim en doğal hakkımız olan ölülerimizi gömme, mezar hakkını bile bize vermiyorlar. Bizi kandırdılar, yalanlar söylediler. Ama biz bu mücadeleyi annelerimizden devraldık. Bu mücadele üç kuşaktır devam ediyor. Dördüncü kuşak bu mücadeleyi devralıyor. Bu mücadeleyi asla bırakmayacağız. Biz vazgeçsek bile insanlık ve tarih bu mücadeleden vazgeçmeyecek. Bu suçun sorumluları utançlarından torunlarının yüzüne bakamayacaklar. Biz makam istemiyoruz. 21'inci yüzyılda bir mezarımız olsun istiyoruz ama yetkililerden cevap yok. Bir devlet bu kadar gaddar olabilir mi? Asla bu alanı bırakmayacağız.”
(Mezopotamya Ajansı)