Kadıköy’de düzenlenen “Irkçılığın kökenleri ve Türkiye’de ırkçılık” başlıklı Marksizm Akademisi toplantısında Agos gazetesi yazı işleri müdürü Ferda Balancar ile DSİP GYK üyesi Roni Margulies konuştu.
Irk diye bir şeyin bilimsel olarak olmadığını ve bunun 19. yüzyılda kapitalizmin gelişme sürecindeki ihtiyaçları nedeniyle uydurulmuş bir kavram olduğunu söyleyerek sözlerine başlayan Roni Margulies, bütün insanların genetik yapısının çok benzediğini, çünkü herkesin çok kısa süre önce çok küçük bir gruptan geldiğini, insan gruplarının görünüşlerindeki farkların ise bu anlamda son derece önemsiz olduğunu anlattı.
Türkiye’de ırkçılığın tarihinin ise Kemalist kadrolar tarafından Cumhuriyet’in kuruluş tarihindeki ihtiyaçlarına yanıt olarak yükseltildiğini dile getiren Margulies, nüfusunun epeyce bir kısmının Türk olmadığı bir halkın olduğu yerde Türk ulus devleti kurmak için diğer uluslardan kurtulunması gerektiğini vurguladı.
Günümüze kadar gelen bir dizi ırkçı politika sonucunda Türkiye’de ne Türk ne de Müslüman olan kesimin “Bu memlekette bize aslında yaşam hakkı yok, biz gidelim” dediğini, becerebilenlerin gittiğini aktaran Roni Margulies, ırkçılığın halka ilgili bir şey olmadığını, devlet politikası olduğunu belirtti.
Ferda Balancar, yaptığı sözlü tarih çalışmalara atıfla 1974’te Kıbrıs harekâtı ve 12 Eylül sırasındaki şoven ve baskıcı atmosferin pek çok gayrimüslimi olumsuz etkilediğini aktardı. Gayrimüslimlerin 12 Eylül sonrası devrimci veya solcu arkadaşları olduğu için dahi sık sık içeri alındıklarını ifade eden Balancar, bu dönemden ilk seçimin yapıldığı 1983’e kadar özellikle Ermeniler için ciddi bir göç dalgasının yaşandığını dile getirdi.
Bugün artık “kimliğine geri dönüş” diye bir olguyla karşı karşıya olduğumuzu savunan Balancar, Agos’a veya patrikhaneye “Ben aslında Ermeni’yim. Ailem baskıdan dolayı gizlemiş. Ben Ermeniliğe geri dönmek istiyorum” diyen insanların geldiğini aktardı.
Gündelik hayattaki ırkçılığın daha çok isimden başladığını dile getiren Agos yazı işleri müdürü, “İsminiz Agop ise Yorgi ise daha sokağa çıktığınız an, bakkalla manavla olan ilişkinizde başlayan bir ırkçılığa maruz kalıyorsunuz. Devlet dairesine gittiğiniz zaman, okula gittiğiniz zaman maruz kalıyorsunuz. Yaklaşık bin kişiyle sözlü tarih mülakatı yapmışımdır 20 yıl içinde. Bunların 400-500 tanesi gayrimüslim, farklı inanç gruplarından. İnsanlar çocuklarına Türkçe veya ikili isimler koymaya çalışıyorlar” dedi.
Meselenin sınıfsal bir yanı da olduğunu hatırlatan Balancar, yoksul gayrimüslimlerin yaşadığı baskının, daha orta sınıf kesimlere kıyasla çok daha büyük olduğunu belirtti.
Marksizm Akademisi toplantısı, salondan yapılan katkılar ve tartışmalarla sona erdi.
Irkçılığa karşı buluşanlar, 9 Ekim’de Antikapitalistler’in düzenleyeceği dayanışma gecesinde buluşma çağrısı yaptı.