Eğitim Sen üyesi öğretmen Ebru, Sosyalist İşçi gazetesine eğitim sistemindeki kargaşayı yazdı.
Ak Parti iktidara geldiği günden beri eğitim öğretimde köklü değişiklikler yapmak adına aslında eğitim–öğretimi topluma şekil verme aracı olarak gören bir politika izledi. İktidarda olduğu süre boyunca 7 bakan ve 5 sınav sistemi değişikliği yaptı.
Okula başlama yaşını önce 60 aya, sonra 66 ve daha sonra 69 aya çekti. 1. sınıfta okuma yazmayı el yazısıyla öğrenme zorunluluğu başlattı. Neyse ki çocukların kabusu olan bu sistem geç de olsa terk edildi. Ortaöğretime geçiş sisteminde yapılan, artık takip edemediğimiz, açılımlarını birbirimize sorduğumuz (SBS, LGS, OKS, TEOG) sınav sisteminin sürekli değişmesi ise herkesi isyan ettiren değişimler.
Sorun tek değil!
Yeni milli eğitim bakanının "Artık ani sistem değişiklikleri olmayacak" taahhüdünü vermesi bile inandırıcı gelmiyor ve öğrencilerin, velilerin kaygılarını gidermiyor.
Yeni eğitim öğrenim yılı yeni bir müfredat kargaşasının yanısıra başka birçok sorunla da başlamıştır. Okutulacak kitapların öğrencilere ulaşmaması, hâlâ ikili öğretimden tekli öğretime geçilemeyen okulların bulunması, merkezi sınav sonucuna göre bir okula yerleşemeyen çocukların adrese dayalı çember sistemiyle istedikleri okula yerleşememesi, açıkta kalması veya imam hatip liselerine gitmek zorunda bırakılması, öğrencilerin barınma sorununun dernek ve vakıflar aracılığıyla giderilmeye çalışılması ve okullara giderek bu dinî yapıların sokulmaya çalışılması, öğretmen açıklarının sözleşmeli öğretmenlik sistemi dayatılarak çözülmeye çalışılması, öğretmen alımlarında objektif olmayan ve adaletsiz bir mülakat sisteminin getiriliyor olması, özel okullara teşviklerin arttırılıp devlet okullarına bir çivi bile çakılmaması…
Yeni müfredat yani derslerde işlenecek konular, eğitim programı ise işte böylesi bir kaos içerisinde hızlı bir şekilde taslak programı olarak çıkarılıp pilot uygulama yapmadan, bu konuda öğretmenlerin, velilerin, eğitim bilimcilerin ve sendikaların görüşleri alınmadan, oldu bittiye getirerek hazırlanıp sunuldu. Öyle ki öğretmenlerden istenen değerlendirme raporu bile karnelerin dağıtıldığı güne denk getirilmişti.
Müfredat öğrencinin kişiliğini belirler
Müfredat ve ders kitaplarının içeriği sadece çocuğu değil bütün toplumu ilgilendirir. Müfredat sadece alfabe, çarpım tablosu vs’ye indirgenecek bir şey değildir. Çocuğun kişiliğinin, gelecekte nasıl bir birey olacağını belirlenmesinde öneme sahiptir. Müfredatta yapılacak değişiklik de bu yüzden önemli ve ciddi bir çalışmayı gerektirir. Ancak gördüğümüz o ki bu alanda yapılan değişiklikler reform niteliği taşımanın yerine daha da sağcılaşan bir eğitim sistemine doğru gidildiğinin göstergesidir.
Yeni müfredat raporunda her ne kadar çoğulculuk, çok kültürlülük, çocuk hakları, insan hakları , özgürlük gibi evrensel kavramlardan sıkça bahsedilse de bunlara sadece göz boyamak için yer verilmiş olduğu açıkça belli oluyor. Bunun yerine millî ve manevi değerler, yerlilik, İslamiyet, maneviyat gibi değerlere vurgu yapılarak bu doğrultuda öğrenci yetiştirilmesi gerektiği öne çıkarılıyor. Örneğin paylaşmak, yardımlaşmak ve dayanışmak gibi evrensel bir değer ilkokul 2. sınıf Türkçe kitabında ‘zekat’, ‘sadaka’ gibi kavramlarla öğretilmeye çalışılıyor. Kadının aile ve toplum içindeki önemi cinsiyetçi kavram ve görsellerle işleniyor. Çoğu velinin ve öğretmenin dikkatinden kaçabilecek bu tarz örnekler çok incelikli bir şekilde ders kitaplarına yedirilmiş durumda.
Yeni müfredatın oluşturulması bazı programların hafifletilmesi açısından veya öğrencilerin yönelimlerine ve gelişimlerine göre belirlenmesi açısından bir ihtiyaçtan doğdu. Ancak yapılanlar, uluslararası sınavlarda (PISA gibi) sıfır çekmemeyi garantilemeyeceği gibi öğrenci odaklı, yaratıcı, bilimsel, demokratik, katılımcı, farklılıkları hoşgören dünyaya ve gelişimlere açık, eşitlikçi, adalet duygusuna dayalı bir müfredat olmaktan çok uzaktır.
Ebru, Eğitim Sen üyesi
(Sosyalist İşçi)