Yeni bir eğitim–öğretim döneminin başındayız, çocuklar sevinçli ve mutlu, ancak aileler kara kara düşünmekte.
Doların yükselişi, ekonomik krizin gittikçe derinleşmesiyle birlikte, tamamen dışa bağlı bir ekonomi politik güden Türkiye’de iğneden ipliğe zam yağmuruna tutulan sektörlerden biri de kırtasiye ve temel eğitim öğretim materyalleri.
Tabii ki bu durumun birinci dereceden muhatabı olan veliler, okul alışverişi adı altında yapacakları harcamalara bütçelerinin büyük bir kısmını ayırmak zorunda.
Defterden kaleme, çantadan kıyafete kadar eğitim bütçeleri bu sene aileleri olduğundan daha da fazla zorlayacak. Ancak her dönem başında olduğu gibi, yönetici kesimin yapacağı konuşmalarda ve açıklamalarda bu zor dönemlere ait bir cümle bile duymayacağız. Yeni bakan, son açıklamasında ‘’zamana ihtiyacımız var‘’ dedi kendinden önceki tüm bakanlar gibi. Evet, eğitim zaman işi, verilen eğitimin meyvelerini almak zaman gerektiriyor. Ancak geçen zamanın, eskisini eleştirmekten başka bir şeye yaramadığını birileri bakana söylemeli.
Okullar bir toplumun prototipidir çünkü her sosyal sınıftan çocuk okulda buluşur. Toplum yoksullaştıkça, gelir düzeyi ve alım gücü düştükçe, okullardaki öğrenci profilleri de bi o kadar değişime uğruyor .
Yeni bir eğitim dönemindeyiz, yönetici kesim tarafından yıllardır bildik ezber kelimeler ile yeni dönem hedefleri açıklanacak. Nasihatler verilecek; "öğretmenler şöyle olmalı, öğrenciler böyle olmalı" diye sıralanan nasihatlerin ardı arkası gelmeyecek ama kimse yoksullaşan halk kitlelerinden ve bunun eğitime yansımasından bahsetmeyecek .Oysa yöneticilerin televizyonlarda anlattıkları ile realite arasında var olan dağlar kadar fark yine aşılmayacak.
Okulların açılması, zengin burjuvazi kesimin çocukları için eğlenceli bir briç, yoksul halkın çocukları için dertlerin kederlerin başlangıcı; yokluğun, yoksulluğun, anlayanlar için yüzlere bir tokat gibi çarpmasıdır..
* Cebinde 1 TL harçlık ile okula gelen,
* Yırtık ayakkabısını saklamak zorunda kalan,
* Kardeşiyle birlikte bir simidi, acıkmamak için üçüncü teneffüs sonunda yiyen,
* İkinci bir pantolonu, eteği olmayan,
* Kışın ortasında terlik ile okula gelen çocuklar olduğu sürece, yoksulluğu bitiremediğiniz müddetçe süslü laflar ile eğitimi kurtaramazsınız.
Eğitim almak her çocuğun temel haklarından biridir .
Marksizm’e göre ‘’bireyler kapitalizmde eşitsizliğe zorlanır‘’. Modern kapitalizmin eğitim boyutunda bu cümle çok değerli bir hâl almaktadır. Özel okul sayılarının artışı, eğitimin özelleşmesi, herkes için eğitim taleplerinin yerini ‘’parası olan için eğitimin‘’ alması, hayatın her alanında hissedilen eşitsizliğin okul sıralarına kadar inmesi, bu cümleyi günümüzde daha değerli kılmaktadır
* Okulların birer ticarethaneye dönüştüğü, çocukların oyun alanları olan okul bahçelerinin otopark olarak kullanıldığı,
* 2022 yılında sayıları bir milyonu bulacak olan ataması yapılmayan öğretmenlerin olduğu,
* Emekli olursa aldığı üç kuruş maaşın yarısını kaybedecek olan, emeklilik yaşı gelmiş olmasına rağmen emekli olamayan binlerce öğretmenin olduğu,
* Bir kuruş ödeneğin gönderilmediği ve adeta başınızın çaresine bakın denilen devlet okullarının olduğu,
* Ücretli öğretmenlik denen ilkel uygulamanın yerellerde tüm hızıyla sürdüğü, eğitim ile alakası olmayan kişilerin hatır gönül ilişkileriyle öğretmenlik yaptığı,
* Anadilinde eğitim alamayan milyonlarca çocuğun olduğu,
* Mevsimlik işçi olarak genellikle Kürt illerinden gelen ailelerin çocuklarının, eğitim çağına gelmiş ve okula gitmesi gereken çocuk sayısının resmi rakamlarda 400 bini geçtiği,
* İnsan onuruna yakışmayan şartlarda, tuvaleti olmayan, banyosu olmayan çadırlarda yaşayan çocukların olduğu,
* Okula gitmesi gereken çocukların sermayedarların ucuz iş gücü olarak kullanıldığı ve çocuk işçi sayısının resmi rakamlarda iki milyonu aştığı,
* Eğitimlerini yarıda bırakarak gelen binlerce Suriyeli mülteci çocuğun okullarda diğer azınlık çocukları gibi ikinci sınıf vatandaş olarak görüldüğü ve birçoğunun okul yerine ucuz iş gücü olarak sanayilerde, tarlalarda, hamallıkta kullanıldığı
ülkemizde sadece gelen bakanların yüzleri ve kullandığı kelimeler farklı; bunun dışında her şey olduğu gibi yerinde sayıyor ve gün geçtikçe daha da kötüye gider bir şekilde.
Şafak Ayhan