Akdeniz'de yüzlerce göçmenin ölümüne yol açan facia, Yunanistan'da ve Türkiye'de protesto ediliyor. Mülteci dayanışma platformları, Kadıköy'de eylemdeydi. Ardından yapılan forumda neler yapılabileceği tartışıldı.
Suriyeli STK’lar- Mülteci Dayanışma Platformu İstanbul Girişimi - Hepimiz Göçmeniz Irkçılığa Hayır Platformu - Tarlabaşı Dayanışma - Antikapitalist Çalışanlar tarafından düzenlenen basın açıklaması Kadıköy'de gerçekleşti.
Basın açıklamasını Hepimiz Göçmeniz Irkçılığa Hayır Platformundan Nuran Yüce okudu. Tarlabaşı Dayanışma'dan Kadir bal da bir konuşma yaptı
Türkiyeli ve Suriyeli aktivistlerin açıklaması:
Akdeniz'de cinayetlere son! Geri kabul anlaşması iptal edilsin sınırlar açılsın!
Bugün burada sistemik olarak devam eden acımasız bir katliam nedeniyle biraraya geldik.
Akdeniz’de güvenli bir yaşam umuduyla Libya’dan yola çıkan ve İtalya’ya ulaşmaya çalışan yüzlerce göçmeni taşıyan tekne, Yunanistan açıklarında alabora oldu. Teknede kaç kişinin olduğu, kaçının yaşamını yitirdiği tam olarak bilinmiyor. Teknede yüzü çocuk 750 göçmen olduğu ve yüzlerce göçmenin yaşamını yitirdiği tahmin ediliyor. Henüz bu facia gerçekleşmeden önce, sadece 2023’ün ilk 5 ayında 1000’in üzerinde göçmenin Akdeniz’de boğularak öldüğü tahmin ediliyordu.
Gerçekleşen bu facia; bir kaza, bir trajedi olmanın ötesinde Avrupa Birliği ülkeleri ve AB ülkeleri ile pazarlıkçı anlaşmalara imza atan Türkiye’nin sorumlusu olduğu sistemli bir göçmen karşıtı politikanın parçasıdır. Bu acımasız cinayet, umutsuzca güvenli bir yaşam arayışında olan milyonlarca insanın karşı karşıya olduğu uygulamaların sonucudur.
AB ve Türkiye bir yandan insan haklarını, onurlu bir yaşam arayışını, insan yaşamını hiçe sayarken bir yandan da göçmenleri, mültecileri, sığınmacıları en ağır koşullara mahkum etmekten de geri kalmıyor. Türkiye’de milyonlarca göçmen her an geri gönderilme tehdidi altında yaşam mücadelesi veriyor.
Türkiye’de göçmenler sadece yıllardır ucuz iş gücü olarak sömürülmekle kalmıyor. Aynı zamanda iktidarın pazarlıkçı politik hamlelerinin aracı haline getiriliyor. Suriyelilere verilen Geçici Koruma statüsü ise hiçbir kalıcı koruma sağlamadığı gibi, çalışma hakkını bile sınırlıyarak göçmenleri güvencesizliğe ve sömürüye itiyor.
Göçmenler, bir yandan en ağır koşullarda sömürüyle mücadele ediyor diğer yandan da ırkçılık ve göçmen karşıtlığıyla hedef haline getiriliyorlar. Açık ya da kapalı, amalı ya da amasız bu acımasız katliamın hedefindeki göçmenleri hedef gösteren her açıklama bu katliamın değirmenine su taşıyor.
Sınırların kapanması, geri kabul anlaşmaları gibi uygulamalar, göçmenler için bu yolculukları daha tehlikeli hale getirmekten ve ölüm riskini arttırmaktan başka bir anlama gelmiyor.
Akdeniz'de yaşanan bu son facia, bu politikalar devam ettiği sürece son bulmayacak. AB ile yapılan geri kabul anlaşması derhal iptal edilmelidir. Göçmenlerin hayatını riske atan “güvenlik” uygulamaları sonlandırılmalı ve göçmenlere güvenli geçiş yolları sağlanmalıdır.
İnsan hayatı ne pazarlık ne anlaşma konusu olabilir. Akdeniz’de yaşanan bu sistemli katliamı durdurmak zorundayız. Göçmenler ve göçmen olmayanlar, bu sistemli katliamın esas sorumlusu olan devletlere ve devletlerin insan yaşamını hiçe sayan uygulamalarına karşı birlikte ses çıkarmak zorundayız.
Birlikte, bu katliamın son bulması için sokaktayız ve bu katliamları durdurana kadar da sokakta olmaya devam edeceğiz.
Geri Kabul anlaşması derhal iptal edilsin!
Sınırlar açılsın!
Göçmenlere özgürlük!
Eylem sonrası forum
Ardından Kadıköy DSİP bürosuna geçildi ve bir forum yapıldı. Göçmen hakları aktivisti Taha Elgazi, Akdeniz’de yaşanan katliamın ne ilk ne de son olduğunu belirterek, yüzlerce göçmenin ölmesinin sorumlusunun sadece Yunanistan sahil güvenliği değil ırkçı sınır uygulamaları başta olmak üzere, AB ve Türkiye devletlerinin politikaları olduğunu vurguladı.
Yunanistan’daki Irkçılığa ve Faşizm Tehdidine Karşı Birlik (KEERFA) üyesi Petros Konstantinou, Akdeniz’deki katliamın ardından 24 saat içerisinde eylem çağırısı yaptıklarını, Atina’da onbinlerce kişinin sokağa çıktığını ve 20’den fazla noktada protestolar gerçekleştiğini aktardı. Söz konusu eylemlerde katliamın sorumlularının yanı sıra Yunanistan ve AB devletlerinin, ırkçı anlaşmaların ve göç politikalarının protesto edildiğini söyleyen Konstantinou bir süredir ırkçılar tarafından tehdit edildiklerine değindi ve Yunanistan, Türkiye, Kıbrıs gibi ülkelerdeki ırkçılık karşıtlarının ortak mücadelesini büyütmenin önemini vurguladı.
Tarlabaşı Dayanışma’dan Kadir Bal, 2020’de Yunanistan sınırından geri itilen göçmenlerle yaptıkları dayanışma faaliyetlerinden bahsederek başladığı konuşmasında ırkçılık karşıtlarının ısrarlı etkinliklerinin ve çalışmalarının, göçmen düşmanı siyasi iklimdeki hayatiliğinden bahsetti.
İzmir Mülteci Dayanışma Platformu’ndan Hacer Yeşilçay, barınma, çalışma, sağlık gibi en temel haklara erişim için insan olmanın yeterli olduğunu vurguladı. İzmir’de platform olarak, 2021’de Güzelbahçe’de yakılarak öldürülen üç Suriyeli gencin davasının takibi başta olmak üzere yaptıkları çalışmaları aktardı.
Önümüzdeki süreçte ırkçılığa ve göçmen düşmanlığına karşı mücadele için nasıl birleşik zeminler kurulabileceğine, göçmen haklarına dair taleplerin nasıl toplumsallaştırılabileceğine dair canlı tartışmalarla devam eden forumda birleşik bir miting düzenlenmesi, varolan mücadele alanlarında “hepimiz göçmeniz” sözünün yaygınlaştırılması, iklim krizi ve göç ilişkisinin vurgulanması gibi çeşitli yöntem önerileri yapıldı.