Birlikte Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi, 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü’nde İstanbul Kadıköy’de eylem yaptı.
Aktivistler, "Irkçılığa karşı ezilen, sömürülen, hedef gösterilen tüm göçmenlerin yanındayız" yazılı pankart taşıdı.
“20 Haziran Dünya Mülteciler Günü’nde, ırkçılığın ve göçmen düşmanlığının karşısında; ötekileştirilen, hedef gösterilen, hakları yok sayılan tüm göçmenlerin yanındayız” vurgusuyla gerçekleştirilen eyleme Hepimiz Göçmeniz Irkçılığa Hayır Platformu aktivistleri ve DSİP üyeleri de destek verdi
Eylemde okunan açıklamanın tam metni:
Irkçılığın karşısında, ezilen, sömürülen, hedef gösterilen tüm göçmenlerin yanındayız!
Bugün 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü. Ülkesindeki zulümden, savaştan, çatışmalardan, ayrımcılıktan, maruz kaldıkları siyasal, ekonomik, etnik, dinsel, cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim temelli baskılar nedeniyle göç eden milyonlarca insanın mücadelesini sınırsız, sınıfsız, savaşsız ve sürgünsüz bir dünyayı birlikte kurma ümidiyle selamlıyoruz.
Yıllardır sığınma ve iltica haktır diyerek andığımız bugünü; ırkçılığın ve göçmen düşmanlığının yükseldiği, deprem sonrasında kriminalize edilerek hedef gösterilen göçmen ve mültecilerin seçim sürecinde sürgün tehditlerine maruz kaldığı ve son olarak da 14 Haziran 2023 tarihinde Yunanistan açıklarında yüzlerce göçmenin katledildiği bir süreçte büyüyen öfkemiz ve isyanımızla karşıladık.
Ekonomik krizin, hızlı ve derin yoksullaşmanın, depremin veyahut seçimlerin bahane edilerek göçmen düşmanlığının körüklenmesine, göçmenlerin göç yollarında katledilmesine karşı bugün bir kez daha yan yana geliyor, dayanışmayı büyüteceğimizi duyuruyoruz.
Türkiye’de iktidar göçmenleri yıllardır ucuz iş gücü olarak sömürüyor ve politik hamlelerinin aracı haline getiriyor. Avrupa dışından gelen göçmenler için sığınma mekanizmalarına erişim hemen hemen mümkün değilken Suriyelilere verilen Geçici Koruma statüsü ise çalışma izni gibi temel bir hakka erişimi oldukça sınırlı tutuyor ve böylece göçmenleri sömürüye açık hale getiriyor. İktidar, Kürt halkına, kadınlara ve LGBTİ+’lara yönelik saldırılarını sürdürürken sınır ötesi operasyonlarla da savaş çığırtkanlığını büyütmeye çalışıyor, nefreti ve ayrımcılığı körüklüyor. Böylece, işçi sınıfı göçmen düşmanı ve şoven söylemlerle bölünerek; yoksulluğun, işsizliğin, yüksek kiraların, enflasyonun, ekonomik krizin ve tüm toplumsal sorunların temel sebeplerinin üstü örtülüyor ve bu krizin faturası her geçen gün güvencesizleşen göçmenlere ve yoksul halklara kesiliyor.
Kamplarda, uydu kentlerde, geçici barınma ve geri gönderme merkezlerinde temel insani gereksinimleri bile yeterince karşılanmayan, sağlık hizmetlerinden yararlanamayan, çalışma hakkı tanınmadığı için kayıt dışı ve güvencesiz çalışan, hukuken mülteci statüsünde sayılmadığı için sınır dışı edilme korkusuyla sindirilen ve emeği sömürülen binlerce göçmen bugün katmerlenen sorunlarla boğuşmaktadır. İktidar, göçmenlere yönelik ırkçı saldırılara göz yumarak bu saldırıların artmasına neden olan politikasını sürdürüyor ve bu yolla sömürü düzeninin devamını sağlıyor. Ana muhalefet partisi ve diğer sistem partileri ise göçmenleri hedef göstererek ırkçılığın daha pervasız bir şekilde ana akım siyasete taşınmasına neden oluyor. Seçim sürecinde ise siyasal iktidar, “Seyreltme Projesi” gibi ırkçı, ayrımcı, ikiyüzlü, göçmen düşmanı politikalarını sürdürürken; ana muhalefet ise sürgün tehditleri savurup ırkçı, göçmen düşmanı partilerle ittifaklar kurdu. Bu durum bize, göçmen düşmanlığında ısrar eden ikili sistemin, iktidar ve düzen muhalefetinin tam karşısında duran bir mücadele hattının eksikliğini göstermekte, emek, demokrasi ve özgürlükten yana olan güçleri birleşik bir mücadeleye çağırmaktadır.
Göçmenler için hiçbir zaman güvenli olmayan Türkiye’nin 6 Şubat depremleri sonrasında “güvenli üçüncü ülke” olarak tanımlanması daha da imkânsız hale geldi. Depremden etkilenen göçmenler, arama kurtarma çalışmalarında ayrımcılığa uğradıkları gibi deprem sonrasında sunulan destek ve haklardan da yararlanamadılar. Depremin etkilerini hafifletmek için yer değiştirmek isteyenler ise Göç İdaresi Başkanlığı tarafından engellendiler. Depremin herkesi eşitlediği yalanını söyleyenler, depremin göçmenlerin maruz bırakıldığı eşitsizliği derinleştirmek için hiç zaman kaybetmeden kolları sıvadılar. Öte yandan göç hareketliliğini durdurmak için Avrupa Birliği tarafından güdülen göçmen düşmanı sınır güvenliği politikaları neticesinde her yıl yüzlerce göçmen Ege ve Akdeniz’de boğularak ya da geri itildikleri bölgelerde donarak hayatını kaybetmekte. Emperyalist ikiyüzlü politikalar bir insan hakkı olan sığınma ve iltica hakkını fiilen yok sayıyor, temel haklara erişmek içinse göçmenler insan kaçakçılarının ellerinde şiddeti ve ölümü göze alarak hareket etmeye çalışıyor. Bir yandan ise aynı ülkeler dünyanın en büyük silah ihracatçısı olmaya devam ederek göçmenlerin ülkelerindeki çatışmalardan nemalanmaya devam ediyorlar. Biz, Birlikte Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi olarak göçmenlerin hayatlarının devletler arasında pazarlık konusu yapılamayacağını, Türkiye ve Avrupa Birliği arasında imzalanan ve göçmenleri Türkiye’ye hapseden Geri Kabul Mutabakatının acilen feshedilmesi gerektiğini bir kez daha ifade ediyor, bu hukuksuzluktan vazgeçilerek göçmenlerin serbest dolaşım haklarının tanınmasını talep ediyoruz.
Bizler birlikte eşit ve özgürce yaşamak mümkün diyoruz ve bu yaşamı göçmenlerle birlikte inşa etmek istiyoruz. Emek demokrasi güçlerini, sendikaları, örgütleri ve siyasi partileri ırkçılığa karşı mücadeleyi yükseltmeye davet ediyoruz. Türkiye’de ve tüm dünyada göçmenlerin ve mültecilerin yaşadığı sorunların çözülmesi için uluslararası baskı mekanizmaları kuran ve sınır tanımayan göçmen dostu bir dayanışmayı gerekli görüyoruz. Bulunduğumuz tüm alanlarda göçmenlerin ve mültecilerin yanında olacağımızı; ırkçılığa, ayrımcılığa, göçmen düşmanlığına karşı mücadelemizi dayanışmayla sürdüreceğimizi bildiririz.
Sığınma ve iltica haktır!
Geri Kabul Mutabakatı iptal edilsin!
Cenevre Sözleşmesi’ndeki coğrafi çekince kaldırılsın!
Sınırsız, sınıfsız, sürgünsüz bir dünya mümkün!
Birlikte Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi
20 Haziran 2023