Kılıçdaroğlu yeni bir video yayınlayarak bu kez sığınmacılar konusuna değindi. Değinmemesi çok daha iyi olurdu. Çünkü, bir dizi danışmanla kafa kafaya verip açıkladığı sığınmacı politikası, özünde göçmenler yönelik hamaset yüklü analizlerden ve önerilerden hiçbir farklılık taşımıyor.
Fatih Altaylı’nın hiçbir araştırmaya dayanmayan, sadece ırkçı önyargılarla kaleme alınan son yazısında göçmenleri düşmanlaştırırken kullandığı fikirler neyse Kılıçdaroğlu da üç aşağı beş yukarı aynı şeyleri söylüyor.
Yok iktidardan farkınız
CHP sözcüsü iklim krizi ve Akdeniz ölçeğinde işbirliğinden söz etse de söyledikleri Altaylı’nın katıksız ırkçılığıyla aynı sonuçlara yol açacak türden iddialar.
Kaldı ki sadece Altaylı değil, AKP iktidarının göçmen politikası da Kılıçdaroğlu’na ilham vermiş görünüyor.
Birkaç cümle sonra ırkçılık yapacak bütün politikacılar gibi Kılıçdaroğlu sığınmacı sorununun ırkçı bir zemine taşınmayacağını söyleyerek işe başlasa da “iki yıl içinde Türkiye ve Akdeniz ülkeleri Suriyelileri göndermek için birlikte çalışacağız ve gidenlerin can ve mal güvenliği için meşru hükümetle protokol yapacağız” diyerek hem ırkçılığın sularına hem de Esad rejimini gayet meşru gören tehlikeli bir alana giriş yapıyor.
Mafyayı uzaklarda aramayın
Fatih Altaylı şu iddialarda bulunuyordu, “Ve aradan 11 yıl geçti. Gelenler Türkiye’nin tamamına yayıldılar. Sayıları iyimserlere göre 8, kötümserlere göre 11 milyonu aştı. Büyük kentlerdeki nüfusları milyonu geçti. Bazı şehirlerde oransal olarak üstünlüğü ele geçirdiler. Büyükşehirlerde içine girilemeyen gettolar oluşturdular. Önce kendi aralarında, sonra ülkenin gerçek sahipleri ile çatışmaya başladılar. İlk gün söylediğimiz gibi, zaman içinde çeteleştiler. Mafyalaştılar.”
“Ülkenin siyasetçilerine hakaret etmeye başladılar. Ülkenin kolluk kuvvetleri ile çatışmalara girdiler. Sınır güvenliği oluşturmaya çalışanlara saldırdılar.”
Bu cümleler baştan sona yalan. Mültecileri suçlu gibi göstermek ve kamuoyunun bilincinde düşmanlaştırmak için üretilen yalanlar bunlar. Türkiye’de ayrıca bir Suriyeliler mafyasına gerek yok, mafyalar memleketi parsellemiş vaziyetteler. Gettolarına girilemeyen mafya arayanlar Peker’in açıklamalarına, mafyaları cezaevinden çıkartmak için üretilen aflara bakmalı önce.
Hepimiz mülteciyiz!
Kılıçdaroğlu mülteci haklarına yönelik saldırısını çok yumuşak bir dille anlatsa ve iklim krizine bağlamaya çalışsa da sorunu Altaylı gibi tarif ediyor. Bu tarifte sığınmacılar, dışardan gelen, dışarda olan, dışarda kalması gereken, buraya ait olmayan insanlar. Gel deyince gelen git deyince giden hiçbir iradesi olmayan kitleler. Bu tarife göre mülteciler, Türkiye ekonomisine yük!
Bunların hepsi yalan. Türkiye’in mülteciler için harcadığı tek bir kuruş yok. Mülteciler için yaratılan uluslararası fonlar Türkiye tarafından kullanılıyor.
Mülteciler, ekonominin çarklarında en ağır işleri çok düşük ücretlerde yapan proleterlerdir. İşçi sınıfının ekonominin bazı alanlarını ayakta tutan can damarıdır. Kimseye yük olmadıkları gibi ekonominin nefes almasını sağlayan yüz binlerce mülteci işçiden söz ediyoruz.
Göçmenler üzerinden şantaj yapmayın
Kaldı ki Kılıçdaroğlu da AB ve Birleşmiş Milletler’in dahil olacağı protokolden söz ediyor. Bir yandan iktidar AB’ye karşı mültecileri bir koz gibi kullanıyor eleştirisi yapılırken öte yandan Kılıçdaroğlu çektiği videoda bir kaç kez “bırakın göçmenleri Türkiyelileri de tutamayız” diyerek gerekli adımlar atılmazsa AB’nin başının belaya gireceğini söylüyor ve AB ve uluslararası diğer paydaşların ortak bütçelerle ama Türkiyeli müteahhitlerin inşaatçı liderliğinde Suriye’ye geri dönüş için uygun alt yapı çalışmaları yapılması gerektiğini söylüyor. Esad’ı meşru liderlik olarak görüp sorunu sadece bir altyapı meselesine indirgeyince, yani Türkiye’deki Suriyeliler altyapı noksanlığı nedeniyle Suriye’ye dönemiyorlar gibi bir yaklaşım benimseyince, öneri de tıpkı AKP gibi inşaat, kaynak, ve mültecilerin kardeşçe geri gönderilmesi şeklini alıyor. Tabii AB’yi tehdit etmek de unutulmuyor! Mültecilerin Suriye’ye yaklaşımlarını anlamak için zorla geri gönderilen İbrahim Elsamman’ın yaşadıklarına bakmak lazım. “Bir ay önce sınır dışı edilen 17 yaşındaki genç İbrahim Elsamman, El Bab şehrinde kendini asarak intihar etti.”
İsteyen gidebilir, mülteciler kalacak
Göçmenlere yönelik bu vurdumduymazlık, nefret dili, göçmenleri hedef gösteren ve Türkiye’de asli sorun ve sorun kaynağı gibi tanıtan her yaklaşım ırkçılıkla maluldur. Göçmenler için hayatı zehir eden ilk adım daima iktidara gelmekte ve mülteci hakları tanınmadığı için göçmenler tüm saldırılara açık hale gelmektedir. Ama ana muhalefetin de ırkçı, ayrımcı dili göçmenleri sorun olarak görerek söze başladığında belirginleşiyor. Göçmenler sorun değil, Türkiye’de göçmenleri hedefleyen ve tüm emekçileri bölmek için üretilen göçmen düşmanlığı, ırkçılıktır sorun olan.
1 Mayıs’ta alanlarda “AKP-MHP gidecek/Göçmenler kalacak” diye bağırmıştık. Bu sadece iktidara karşı değil tüm iktidar adaylarına, milletvekili adaylarına da karşı bir slogandır.
(Sosyalist İşçi)