DSİP’in de üyesi olduğu Uluslararası Sosyalist Akım, Katalonya referandumundan önce bir açıklama yaparak Katalonya’nın seçme hakkını savundu.
Uluslararası Sosyalist Akım, 30 Eylül günü bir açıklama yaparak Katalonya referandumuna destek verdi. Referandumdan önce yapılan açıklama şöyleydi:
1 Ekim 2017 Pazar günü Katalonya’da bir referandum yapılacak. Referandumda “Katalonya’nın Cumhuriyet yapısına sahip, bağımsız bir devlet olmasını istiyor musunuz?” sorusu yöneltilecek. Rajoy’un sağcı PP’sinin (Halkın Partisi) bir azınlık hükümeti ile yönettiği İspanya devleti, mümkün olan her türlü baskıcı önlemi kullanarak oylamayı durdurmaya çalışıyor.
Bağımsızlık konusunda oylama yapılması talebi, pek çok faktörün bir sonucu. İlk açıklama İspanya’nın daha ılımlı değişikleri kabul etmeyi reddetmesi. 2005 yılında Katalonya’nın özerklik statüsünü reforme etme yönündeki bir girişim, hem PP hem de sosyal demokrat PSOE (İspanya Sosyalist İşçi Partisi) tarafından sabote edildi. 2010 yılında İspanya Anayasa Mahkemesi’nin biraz reforme edilmiş bir statünün bazı bölümlerini iptal etmesi Barcelona’da “Biz bir ulusuz. Biz karar veririz” sloganıyla bir milyon kişinin katıldığı bir eylem yapılmasına neden oldu. O günden beri bağımsızlık yanlısı yarım düzine devasa miting gerçekleşti. 7,5 milyon kişilik bir bölgede, bu eylemlerin her birine bir veya iki milyon kişi katıldı. 2014 yılında referanduma gidilmesi yönündeki bir girişim yasaklanarak engellendi ama 2015 Katalan parlamentosu seçimlerini bağımsızlık konusunda kararlı olan partiler kazandı ve bu referanduma gidildi.
Katalan halkı kendi geleceğine karar vermek istiyor; anketler nüfusun %80’inin bağımsızlık yanlısı olduğunu gösteriyor. Yalnızca devrimci Marksistler değil, tüm demokratlar bu talebi desteklemelidir.
Soldaki bazı güçler bağımsızlığın Katalan patronlar ve sağcılar tarafından teşvik edilen bir manevra olduğunu iddia ediyor, ama bu doğru değil. Katalan burjuvazisi bağımsızlığa net bir şekilde karşı çıkıyor; onlar İspanya devletinden kopmanın getireceği belirsizliği değil, istikrarı istiyorlar. Bağımsızlık hareketinin içinde bazı sağcı kesimler de var, ama ana akım ilerici. İktidardaki Katalan hükümeti İspanya’dan kopmaya yönelik adımlar atmanın yanı sıra mahkeme kararıyla yapılan ev tahliyelerine ve enerji yoksulluğuna karşı önlemler aldı, (kaya gazı çıkarmak için kullanılan) hidrolik kırılmayı yasakladı, nükleer enerjiye vergi koydu, cinsel tacize karşı yasalar çıkarırken işyerinde kadınların eşitliğini teşvik eden kanunlar kabul etti, boğa dövüşünü yasakladı… Tüm bu kararlar PP’nin başvuruları sonrası İspanya Anayasa Mahkemesi tarafından bozuldu.
Başkaları ise bağımsızlığa enternasyonalist bir bakış açısıyla karşı çıkıyor. Ancak gerçek enternasyonalizm her zaman daha küçük ulusların daha güçlü devletler karşısında savunulması anlamına gelir. Lenin ve Bolşevikler kendi kaderini tayin hakkını ve Rusya’dan ayrılma hakkını bilfiil savunduklarında onu böyle kavrıyorlardı. Uluslararası işçi dayanışması tahakküm temelinde inşa edilemez.
Bugün Katalonya’da bu soyut bir sorun değil.
Geçtiğimiz haftalarda İspanya devletinin aldığı baskıcı önlemler hızla tırmanarak, matbaaların ve gazete bürolarının aranmasından, Katalan hükümetinin bakanlıklarının basılmasına, 14 siyasetçinin ve kamu çalışanının tutuklanmasına kadar vardı. TV kanalları ve radyo istasyonları Katalan hükümetinin referandum hakkındaki resmi bilgilendirmelerini yayınladıkları için tehdit edildiler. Referandum yanlısı 140 web sitesi kapatıldı veya engellendi. İspanya devletinin diğer bölgelerinde örgütlenen dayanışma toplantıları yasaklanmaya çalışıldı. Bu toplantılar İspanya solunda gecikmiş de olsa çok olumlu bir değişime işaret ediyor. İspanya devleti, Katalonya’ya tam teçhizatlı yaklaşık 6000 paramiliter polis ile birlikte tazyikli su sıkan araçlardan gönderdi. Bütün bunlar, şu ana kadar hiçbir eylemde şiddete başvurulmadığı halde gerçekleştirildi.
Gösteriler gerçekten de devasaydı; özellikle 20 Eylül’de hükümet bürolarına yapılan bir dizi baskına direnmek için kendiliğinden Barcelona’nın merkezini dolduran yüz bin kişinin katıldığı eylem. Maskeli polisler ellerinde bir mahkeme emri olmadan bağımsızlık yanlısı ve antikapitalist parti CUP’un (Halk Birliği Adayları) genel merkezini basmaya çalıştığında, hareketin farklı kesimlerinden gelen eylemcilerin 12 saat süren birleşik ve barışçı kitlesel eylemi sayesinde elleri boş bir şekilde burayı terk etmek zorunda kaldılar.
PP, birkaç yıl önce yapabileceği gibi bir diyaloga girmeyi ve federal bir çözüm aramayı reddetti. Belki de onlar baskı kullanarak hareketi zapt edebileceklerini düşündüler. Aslında onların inatçılığının, halkın referanduma olan desteğinin artmasında çok büyük bir etkisi oldu. Siyasal partiler açısından; Podemos ile bağlantılı olan Katalan koalisyonu “Kamu”nun büyük bölümü 1 Ekim oylamasına aktif destek vermeye başladı. Katalonya’daki bazı sol sendikalar bir genel grev bile planlıyorlar. Bu çok olumlu bir öneri ve Katalan sendika hareketinin tümü bunu desteklemelidir. Barcelona ve Tarragona limanlarındaki işçiler çoktan paramiliter polisleri taşıyan gemilere hizmet vermeyeceklerini açıkladılar. Bütün bunlar sosyal bir mücadelede örgütlü işçi sınıfının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha açıkça gösteriyor.
Devletin baskısı faşist örgütleri de cesaretlendiriyor. Bu örgütler büyük oranda birleşik antifaşist hareket UCFR’nin yıllar süren faaliyeti sonucu Katalonya’da oldukça zayıflamışlardı. Bugün ise aşırı sağ PP’nin operasyonlarını alkışlıyor, onlar yıllardır bunun yapılmasını istiyorlardı. Aşırı sağcılar –bazen şiddet de kullanarak– referanduma karşı sokaklara çıkıyor. Referandumun sonucu ne olursa olsun, önümüzdeki aylarda faşizme karşı mücadelede mümkün olan en geniş birliği kurmak çok büyük bir önem taşıyacak.
İspanya devletinin baskılarını kınıyoruz. Bu baskılar çoktan önemli insan hakları örgütleri tarafından da sorgulanmaya başlandı. Zorluklara çok cesurca göğüs geren Katalonya’daki halka dayanışma mesajlarımızı gönderiyoruz. Katalonya halkının 1 Ekim’deki referandumda kendi geleceğini belirleme hakkını bütünüyle destekliyoruz. Referandum yapılmalı ve onun sonuçlarına saygı gösterilmelidir.
Karar Katalonya halkınındır, ama biz İskoçya’da evet oyunu desteklediğimiz gibi, onların da evet oyu vereceklerini umuyoruz. Britanya ve İspanya gibi devletler gelişim için uygun araçlar değil, düşmanlarımızın elindeki silahlardır. Bu devletler hem kendi halklarının, hem de Britanya ve İspanya’nın çok uluslu şirketleri tarafından dünyanın her köşesinde sömürülenlerin karşısındadırlar. Katalonya’nın bağımsızlığı emperyalist bir devlete vurulmuş önemli bir darbe olacaktır.
Bu mücadele uluslararası anlamda hepimiz için önemli. Katalan halkının yenilgisi baskıcı rejimlerin işe yarayabildiğini gösteren bir işaret olacak. Ancak Katalanların zaferi pek çok ülkede farklı bağlamlarda, her türden demokratik ve sosyal mücadeleye ilham verebilir.
Katalan halkı bizim desteğimizi hak ediyor. Bugün referanduma aktif bir dayanışmayla destek vermeli ve gelecek haftalarda ve aylarda İspanya devletinin düşmanca olacağı tahmin edilebilecek olan tepkilerine karşı koymalıyız. Hükümetlerimize ve Avrupa Birliği’ne baskıyı kınamaları ve eğer Katalonya bağımsızlık ilan ederse yeni devleti tanımaları için basınç yapmalıyız.
Bunların hiçbiri kolay olmayacak ve ortaya çıkacak pek çok sorunla ve çelişkiyle baş edebilmek için tutarlı ve enternasyonalist bir sol vazgeçilmez bir önemde. PP’nin uzlaşmazlığına karşı oluşan kitlesel eylemlilik devrimci solun büyüyebileceği bir durum yaratıyor. Ancak başlangıç noktası Katalonya halkının demokratik haklarına tam destek vermek olmalı.
Uluslararası Sosyalist Akım
(Çeviren: Onur Devrim Üçbaş)