Maoist rejim aileleri ayırdı ve zorunlu evlilikler yaptırdı, ancak bunu yaparak istemeden de olsa bazı kadınları bir araya getirdi.
Soth Yun genç bir kadınken gizli bir aşkı vardı ama duygularını açığa vurmaktan çok korkuyordu.
1970'li yıllardı ve Kamboçya, Maoist Kızıl Kmerler’in kontrolü altındaydı. Kızıl Kmerler, Kamboçyalıları zorunlu olarak çalışmaya mahkûm ediyordu ve sadece tıbbi ihtiyaçlarından değil; gıda gibi temel ihtiyaçlarından da mahrum bırakıyordu. Hükümetin düşmanı ilan edilen herkesi idam ediliyordu.
İnsanlar, seksin tek amacının üreme olduğunu düşünen bir hükümetin “meşru” görmediği herhangi bir ilişki içindelerse cezalandırılıyorlardı.
Yun'ın aşkı ise devletin nüfusu arttırma hedeflerine ters düştüğü için özellikle yıkıcıydı: Yun, başka bir kadını seviyordu.
Kızıl Kmerler’in iktidara geldiği 1975-1979 yılları arasında, açlık, aşırı uzun çalışma saatleri veya keyfi cinayetler nedeniyle en az 1.7 milyon kişi öldü. O zamanlarda, Kamboçya nüfusunun yüzde 13 ila 30'u Kızıl Kmerler tarafından yok edildi.
Hükümet aileleri dağıttı ve nüfusu yaş ve cinsiyete göre ayırdı. İnsanlar sınıfsız bir tarım toplumu kurmak için araçlar olarak görülüyordu.
İşte Yun ve Houy Eang'ı bir araya getiren bu koşullardı.
Toplumsal cinsiyet ayrımı
Şu an 61 yaşında olan ve 1973'te Eang’la nasıl bir araya geldiğini anlatan Yun," Aynı grupta bir sulama kanalı kazarken çalışıyorduk, hasta oldu ve ona yardım ettim. Bana karşı çok nazikti” diyor.
O zamanlar Yun ve Eang, hükümetin yüksek komuta kademesi olan Angkar'ın denetimine giren ilk bölgelerden biri olan Takeo eyaletindelermiş.
Yun o süreçte kendisinin nasıl hissettiğine dair hiçbir şey söylemiyor. Daha sonra Eang, başka bir çalışma birimine transfer edilmiş ve iki kadın ayrılmış.
“Geri gelmesini hep bekliyordum” diyor Yun. Eang, beş yıl sonra, Kızıl Kmerler devrilmeden hemen önce döndüğünde, Yun aşkı itiraf etmiş.
Bugün, ilk tanışmalarından 44 yıl sonra bile hâlâ birlikteler. Kamboçya’nın başkenti Phnom Penh’in iki saat güneyindeki, Takeo eyaletinin küçük bir köyü olan Sdok Prey'de yaşıyorlar.
Onların hikâyesi, yegâne hikâye değil. Diğer kadınlar da toplumsal cinsiyet rollerini dayatan toplumda, aşkı bulmuşlar. Ancak gizli bir ilişki sürdürerek Kızıl Kmerler’in gazabından kurtulmak, karşı karşıya kaldıkları tek engel değilmiş: birlikte olan kadınların birçoğu; aileleri, arkadaşları ve komşuları tarafından dışlanmış.
Yun, “Bazı gelişmeler oldu, ancak toplum hâlâ bizi kabul etmiyor” diyor. “Aileleri, lezbiyen kadınları erkeklerle evlendirmek istiyor.”
Yun, sıkıntılarına rağmen ilişkisini nasıl sürdürebildiği sorulduğunda hemen, "Lezbiyen çiftlerin diğer çiftlerden daha istikrarlı olduğunu düşünüyorum. Çok acı çektik, ne olursa olsun birlikte kalacağız" diye cevaplıyor.
Bugün, Yun ve Eang gibi yaşlı çiftlerin bir kısmı artık genç kadınları destekliyor ve kızlarının cinsel yönelimini anlamaları için aileleriyle konuşuyor.
Yun, "Ne kadar zor olduğunu biliyoruz ve onlara kabul edilmeleri için yardım etmek istiyoruz" diyor.
Kızıl Kmerler’e rağmen: Gizli aşk
Kamboçya Dokümantasyon Merkezi (NGO) adlı bir sivil toplum kuruluşu tarafından 2011 yılında yayınlanan Kamboçya'nın Gizli İzleri başlıklı bir raporda, Kızıl Kmerler rejiminden sağ kurtulan nesiller üzerinde devam eden travmalar araştırılmış.
Rapora göre, Kızıl Kmerler’in “Geleneksel Kamboçyalı aile birimini ortadan kaldırma” olarak ifade edilebilecek politikası, ilişkiler için “yıkıcı bir saldırı” olmuş. Bu süre zarfında, çocuklar ailelerinden koparılıp ailelerden ziyade devlete bağlılıklarının teşvik edilebilmesi için “komünal” evlere gönderilmiş. Aileleri, yakınları ve arkadaşlarını yok saymaya teşvik edilmiş.
Bekâr erkekler ve kadınlar genellikle ayrı çalışma gruplarında yaşıyormuş, sadece belirli görevler için düzenlenmiş evler karışıkmış. Angkar, karşı cinsler arasındaki etkileşimleri çok dikkatli bir şekilde kontrol etti ve aile bağlarını zayıflatmak için taraflarını keyfi olarak seçtiği evlilikleri dayatmış.
Phnom Penh Amerikan Üniversitesi'nden Global İşler profesörü Theresa de Langis, “Seksin sadece penetrasyon olarak anlaşıldığı bir toplumda, yakın bir ilişki içinde olan kadınların durumu daha az şüpheli görülebilir” diyor. Kendisi, Kızıl Kmerler döneminden hayatta kalma hikâyeleri toplanan Kamboçyalı Kadınların Sözlü Tarih Projesine öncülük ediyor.
Bu süre zarfında hayat boyu partneri olacak olan Hong Saroeun ile tanışmış olan Not Sitha, “Ben bir Kızıl Kmerler kadrosundan birine, bir kadına aşık olduğumu söyleyince şaka olduğunu düşündü” diyor. Adam Sitha’ya, “Eğer çocuk yetiştirirsen, Angkar’da bir pozisyon vereceğim” demiş.
Bağlarının “yoldaşlık” bağı olduğunu düşünüyormuş – Kızıl Kmerler tarafından teşvik edilen bir şey. Hatta Saroeun’la aynı evde yaşama izni talebinde bulunmasına bile izin vermiş.
“O sadece arkadaş olduğumuzu düşündüğü için iş birliği yaptı” diyor Sitha.
İki kadın ilk defa 1975’te kendi bulundukları çalışma grubunda bir araya gelmiş.
“Çok komikti ve komik olduğu için onunla ilgilenmeye başlamıştım” diyor Sitha, büyük bir kanalın kazılması konusundaki zorlu görevlerin bile Saroeun’un gülümsemesini silemeyeceğini hatırlıyor.
İlişkileri hızla ilerlemiş.
Sitha, “Aynı evde yaşamıyorduk ama geceleri gizlice içeri sızıyordum” diyor.
Angkar kadrolarından bazıları, genellikle çalışma gruplarını denetleyen ve bu sebepten onlarla fazla zaman geçiren düşük düzeyli görevliler, şüphelenmeye başlamış.
İlişkilerini keşfeden ilk grup lideri, onları Muhariplerin 12 kodunun altı numaralı olanına dayandırarak infaz ettirmeye çalışmış. Bu ahlaki kural, tecavüz dâhil olmak üzere kadınların istismarını yasaklamış, pratikte ise çoğu yöneticinin, devlet tarafından onaylanmış bir evlilik dışında her tür flört, cinsel ilişki veya sevgi ilişkisinin yasaklamasını sağlayan bir yorumu varmış.
Ancak grup liderinin çifti ispiyonladığı üstü, Sitha ve Saroeun'un bir ilişkide olduğuna şüpheyle bakıyormuş bu yüzden çifte ceza verilmemiş.
Cinsiyete dayalı şiddet
Kızıl Kmerler rejimi altında, geleneksel olarak evde kalmış ya da kamusal faaliyetleri sınırlı olan kadınlar, erkeklerle birlikte çalışmaya başlamıştı.
De Langis, “Aslında acı çekmenin eşitliğiydi” diyor, kadınların; ailelerinin parçalanmasıyla kimliklerinin aşındığını çok daha fazla acı çektiklerini açıklıyor.
“Onlar (Kızıl Kmerler) yalnızca bebek sahibi olmakla alakalı olanı almakla kalmayıp aynı zamanda ailenin diğer üyelerini yetiştirmeyi ve bakımını da üstlenerek üreme rollerinin çoğunu aldılar” diyor Lang Langland.
Altı numaralı kodla yasaklanan tecavüz, yaygındı ve çoğunlukla zorla gerçekleştirilmiş evliliklerle bağlantılıydı. Kızıl Kmerler’deki en üst düzey liderlerin işlediği suçları değerlendiren mahkeme olan Kamboçya Mahkemelerinde (ECCC) Olağanüstü Odalar, şu anda diğer birçok suç arasında bunu da araştırıyor. Dava şu an son safhasında ve Haziran ayı ortasında mahkeme, ceza verilmeden önce savcıların, savunmacıların ve sivil partilerin avukatlarının kapanış ifadelerini dinleyecek.
Zorla gerçekleştirilmiş evlilikler içinde altı numaralı kod ihlal edildiğinde, bazen cezalandırıldı.
"Eang'a aşık olduğumu bildiklerinde beni bir erkeklerle evlenmeye zorladılar, onlara ölmeyi tercih edeceğimi söyledim" diyor Yun. O zamanlar, Eang'a olan sevgisini itiraf etmemiş, ancak “kendisine karşı çok kibar olduğumu gördüler” diyor.
Yun, “Şanslıydım çünkü kadrolar değişti” diye de ekliyor.
Bazen, bazı ilçelerde, kadınların zorla gerçekleştirilmiş bu evlilikleri, daha sıkı çalışma sözü ile reddine izin verilmiş. Ancak bu evlilikler yaygın bir uygulamaymış ve uygulama yerleştikten sonra çok az kişi bunu başarabilmiş.
Kızıl Kmerler döneminde cinsel şiddetle ilgili Kamboçya Pannasastra Üniversitesi'nde, toplumsal cinsiyet konularında uzman olan Kasumi Nakagawa tarafından yazılan 2013 tarihli bir rapora göre, “İnsanlara Angkar'ın kararına karşı herhangi bir itirazda bulunma hakkı tanınmadı ve bir evlilik emrinin istisnası yoktu, evliliğin reddedilmesi işkence, hapis veya ölümle sonuçlanabilirdi.”
Toplumdan dışlanma
Kızıl Kmerler’in düşüşünden birkaç yıl sonra çekilen bir fotoğrafta Sitha, kısa saçlı ve sarı bir düğmeli gömlekle güvenle duruyor; Saroeun ise, uzun saçlarını bağlamadan kullanıyor. Bugün, Sitha gömlek ve pantolon giyiyor; Saroeun ise daima geleneksel bir Khmer etek sampot kullanıyor.
Ülkedeki ilk LGBT gruplarından Rainbow Community Kampuchea’nın (RoCK) kurucusu Srun Srorn'a göre, Kamboçya'daki lezbiyenler, çoğu zaman geleneksel Khmer cinsiyet rollerini benimsiyorlar.
Sarraun genellikle evde kalıp ev işleriyle ilgilenirken, Sitha sadece erkek olarak giyinmekle kalmıyor, aynı zamanda kamuya açık bir radyo istasyonundaki çalışması sayesinde hane halkının temel ekonomik gelirini de sağlıyor.
Sörn, “Kamboçya'daki lezbiyenlerin kendi kimliklerine sahip oldukları, diğer ülkelerden farklı oldukları”nı belirtiyor ve “Kadın gibi giyinseler bile” - çiftler zaman zaman ilişkilerini gizliyor – “rolleri karı koca” diyor.
Çift, toplum tarafından kabullenilmek için mücadele etmeye devam ediyor. Sitha, ilişkisini hala komşularından gizliyor.
“Sokakta yürüdüğümüzde, insanlar bizden bahsediyor ve iki kadın nasıl birlikte uyuyabilir?” diyorlar diye açıklıyor, Sitha. İnsanlar ona ilişkilerini sorduğunda onlara "sadece arkadaş" olduklarını söylüyor.
"Lezbiyen ilişkiler özellikle Kamboçyalı toplum için tahammül edilemez bir şey, bu da aile üyelerinin homoseksüel ilişkileri dağıtmak için dramatik yöntemler kullandıkları durumlara yol açabilir" diyor. Eşlerini görmelerini engellemek için aileleri tarafından eve hapsedilen kadınların evraklarını belgelemekte olan İnsan Hakları Kamboçya Merkezi’nin (NGO) 2010 yılı raporuna göre aileler, kadınları bir erkeklerle evlendirmeye zorluyor.
Azınlık gruplarına karşı ayrımcılıkla mücadele eden yerel bir STK olan CamASEAN örgütünün LGBT hakları aktivistlerinden biri olan Chhoeurng Rachana, “Diğer LGBT grupları da aileleriyle sorunlar yaşıyor ancak bu sorunlar Kamboçya'da kadınların üzerinde erkeklerden daha fazla baskı olduğu için lezbiyenlerin durumunda artış gösteriyor.”
Kamboçya toplumundaki kadın kimlikleri, geleneksel olarak nesiller boyu aktarılan Chbab Srey şiirinde kodlanmış. Chhoeurng, dizelerin kadınlara yönelik talimatları olan davranış kuralları bütününde oluştuğunu ve evde kocalarına, ailelerine hizmet etmeyi de içerdiğini belirtiyor.
Ailenin muhalefeti
Yun ve Eang Kızıl Kmerler’den kurtulmuşlar, ancak sonrasında ilişkileri akrabalarının elinde parçalanmaya yaklaşmış.
“Önce Kızıl Kmerler’den korkuyorduk” diyor Yun, “Ondan sonra ailelerimizden.”
Aileleri ilişkilerini öğrendiğinde Eang'ın ailesi onu eve kilitlemiş, ancak o kaçmayı başarmış ve ikisi kısa süre kaçmış. Ancak bir kaç hafta sonra para bittiğinde geri dönmüşler. Sadece 1984’te Eang’ın babası öldüğünde, Eang ve Yun birlikte kendi evinde açıkça hareket edebilmiş. Bu olaydan sonra, yaşı büyük akrabaları onlarla konuşmayı bırakmış ve bugün hala çoğu kişi ilişkilerini kabul etmemiş.
CamASEAN ve RoCK gibi geçtiğimiz on yıl boyunca LGBT haklarını savunan, homoseksüel ilişkiler konusunda oryantasyon sağlamak için aileleri ve komşuları ziyaret eden organizasyonlar sayesinde sosyal çevreden gördükleri baskı geniş oranda azalmış.
Yun, “Köydeki insanların bizi kabul etmelerinde yardımcı oldular” diyor.
Her iki çift de, ilişkilerinin gücünün diğer genç lezbiyenlerin ailelerini rahatlatmaya yardımcı olabileceğini biliyor. Genç çiftlerin ait olduğu toplulukları ziyaret ediyorlar, akrabalarıyla ve arkadaşlarıyla konuşuyorlar ve LGBT konularıyla ilgili sergiler, tartışmalar ve konserler düzenliyorlar.
Yun, “Artık ailelerimizle savaşmak zorunda değiliz, ancak genç lezbiyenler hala akrabalarından ayrımcılığa maruz kalıyorlar" diyor.
Sitha, şarkılar ve dansları seven bir toplumda, lezbiyen çiftlerin karşılaştığı ayrımcılıkla ilgili farkındalık yaratmak için şarkılar besteliyor ve söylüyor.
Sitha şarkılarından birinde “Lezbiyen olarak yaşamak ne kadar zor? Çok acı verici, kimse bizi desteklemiyor ve her geçen gün gözyaşı dökülüyor, neden etrafımdaki insanlardan farklıyım?” diye soruyor.
İronik olarak, Sitha, Kızıl Kmerler egemenliğinde yaşam koşulları zorlaşırken, aşklarının çoğunlukla işin en kolay kısmı olduğunu söylüyor. “Bugün ise hayat çok hızlı gidiyor ve her geçen gün yeni insanlarla tanışıyoruz” diyor “Ve birçoğu bizi sevmiyor.”
(Al Jazeera)
(Türkçe’ye Rumeysa Özüyağlı tarafından çevrilmiştir.)