Gazze Filosu tanığı anlatıyor: “İsrail ve Türkiye anlaşmasının barışla alakası yok”

10.07.2016 - 15:33
Haberi paylaş

Erdoğan’ın Mavi Marmara konusundaki son açıklamalarının ardından dünyanın dört bir tarafından Gazze ablukasını kırmak için gemilerle yola çıkan aktivistlerin tepkilerine yer vermeye devam ediyoruz.

Yunanistanlı aktivist Dimitra Kyrillou, 2010’da Sfendoni teknesiyle Gazze’ye yardım filosuna katılanlardan birisi.

Kyrillou, Marksist.org için şöyle yazdı:

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “2010’da Gazze’ye yardım filolarını örgütleyenlerin kendisinin iznini sormadıkları ve Türkiye ile İsrail arasında diplomatik bir krize yol açtıkları” şeklindeki son açıklaması bir yalan ve rezalettir.

Bu açıklama Filistin’le dayanışma hareketinin Erdoğan gibi burjuva politikacılara güvenemeyeceğini ve güvenmemesi gerektiğini net bir şekilde göstermektedir.

Ben de 2010’da Gazze ablukasını kırmak için yola çıkan uluslararası heyete, Yunanistan’daki “Savaşı Durdur Koalisyonu” (Stop the war coalition) ve “Gazze için gemi” kampanyalarının üyesi olarak, 6 sivil gemiden biri olan “Sfendoni” teknesiyle katıldım.

Filo farklı uluslardan, inançlardan, sosyal ve politik arka planlardan bir araya gelen aktivistleri Filistin’le dayanışmak ve Gazze ablukasını pratik olarak kırmak için ortak bir hedefle birleştiren bir inisiyatifti. Bu yüzden kargomuz Gazze halkı için insane yardımdan oluşuyordu.

Herkesin bildiği gibi bütün gemiler İsrail askeri güçleri tarafından şiddetle, plastik mermilerle ve gazla saldırıya uğradı. Mavi Marmara’daki aktivistler korsanlığa karşı direndiler ve gerçek mermilerle vuruldular, 10 kişi katledildi ve birçok kişi yaralandı.  

Bütün gemilerdeki yolcular olarak kişisel eşyalırımız, cep telefonlarımız, pasaportlarımız soyuldu. Saldırı uluslararası sularda olmasına rağmen, eğer kendi ülkemize dönmek istiyorsak “İsrail sularına zorla girdiğimiz için özür dileriz” diyen bir itirafı imzalamamızın istendiği  Ashdot limanına götürüldük. Neredeyse hiç kimse imzalamadı ve bu yüzden, yargılanmadan Beersheba cezaevine gönderildik. Tüm dünya çapında İsrail elçilikleri önünde yapılan eylemler, uluslararası öfke ve protestolar sayesinde, 2 gün sonra herkes serbest bırakıldı.

Mavi Marmara'da yer alan sosyalist aktivist: “Erdoğan'ın söyledikleri, İsrail'in argümanlarıydı”

Beersheba cezaevindeyken Türkiye delegasyonundan bir kadınla tanışma şansım ve ayrıcalığım oldu. Sıradan insanların dayanışma eyleminin önemini ve bunun toplumun geri kalanında hatta tüm dünyada nasıl fark yaratabileceğini ve dikkat çekebileceğini farkettim.  

Filoya yapılan saldırının Türkiye ve İsrail arasında diplomatik krize neden olduğu biliniyor. Türkiye İsrail’den resmi özür, öldürülenlerin ailelerine tazminat ve Gazze ablukasının kaldırılmasını talep etti.

2013’te İsrail başbakanı Benjamin Netanyahu saldırıya dair üzüntüsünü dile getirdi. Bu arada, iki hükümet, Ortadoğu’nun siyasi kontrolü için kendi hırslarıyla harekete geçti ve devam eden Suriye savaşının gölgesinde iki ülkenin ilişkisini normalleştirmeye karar verdi.

Onların anlaşmasının bölgedeki barışla hiçbir alakası yoktur ve kesinlikle Gazze’yi İsrail devleti tarafından dayatılan tecritten kurtarmayacaktır.

Abluka insani yardımın sınırlı ve kontrollü girişiyle çözülemez. Kırılması gerekir. Gazze halkı hareket etmekte, yelkende, balık tutmakta, seyahat etmekte özgür olmak istiyor ve bu İsrail tarafından vahşice engelleniyor. Bu durum Filistin’e uygulanan kolonyalizasyonun ve ırk ayrımcılığının, apartheid sisteminin bir parçasıdır.

Erdoğan’ın eleştirilere karşı cevaplarının hiçbir zemini yok. Sadece manevrasının üzerini yalanlarla örtmeye çalışıyor.

Yunanistan’da Gazze filosu güya “Türkiye hükümetine ve Erdoğan’a hizmet ettiğimiz” şeklinde ithamlarla karşı karşıya kaldı.

Ancak Erdoğan Filistin’le dayanışmak için hiçbir şey yapmadı. Filistin’le dayanışan Türkiyeli kardeşlerimizdir. Filistin’i özgürleştirmek için gerçek potansiyel de Arap işçiler ve dünyanın dört bir yanından sıradan insanlarla birlikte, onlarda yatıyor.

Bültene kayıt ol