Filistinli Yusef Daher: Gazze’ye dönüş sahneleri milyonlarca Filistinlinin geri dönüş emelini gösteriyor

06.02.2025 - 13:33
Haberi paylaş

Gazze’de 15 aydır süren soykırımcı işgalin sonunda varılan ateşkes anlaşması henüz devam ederken Filistinli aktivist Yusef Daher ile ateşkes sürecinde yaşanan rehine takasları ve direnişin geleceği üzerine konuştuk.

Gazze’de ateşkesin ilk aşaması sürüyor. İlk aşamada çeşitli aralıklarla rehine takası gerçekleşecek. Hamas, serbest bırakılanları halkın ve medyanın karşısına çıkararak bir tür gövde gösterisi yapıyor. Bu serbest bırakma törenleri nasıl bir mesaj gönderiyor dünyaya ve Filistinlilere? 

İşgal devleti Filistin halkına karşı 15 aydan fazla süren bir kuşatma sürdürüyordu. Askeri bir kuşatma; insani yardımların veya insani geçişlerin kapatıldığı, insanların açlıkla, elektriksizlikle, soğukla, ilaçsızlıkla kuşatıldığı, yoğun bir askeri bombardımanın gerçekleştiği bir soykırım saldırısı sürüyordu.

Bu soykırım saldırısının açıktan söylenen siyasi hedefi direnişi tamamen bitirmek. Başta Hamas olmak üzere tüm direnişi bitirmek ve İsrailli esirleri almak. İkinci hedef ise Gazze’yi işgal etmek. Ve de Gazze’de kalıcı olarak işgali yeniden yerleştirmek. Bu temel üç hedefle beraber daha sonrasında özellikle Kuzey Gazze dediğimiz alanın yani aslında Gazze şehrinin boşaltılması niyeti de bulunuyordu hatta oraya da siyonist yerleşim bölgelerinin inşası bile konuşulur haldeydi. 

Bu anlamıyla 15 ay boyunca İsrail dünyanın en gelişmiş teknolojisiyle ve ABD’nin, Almanya’nın, İngiltere’nin, Fransa’nın ve diğer Batılı kapitalist ve emperyalist merkezin sağladığı hem teknolojiyle hem de silah ve lojistikle küçücük bir coğrafya olan Gazze üzerinde, 2 milyondan fazla insana karşı bu saldırıyı gerçekleştirdi. Bunun karşısında Filistin halkı direnişine ve iradesine kenetlendi ve direnme silayhıyla toprağına tutundu. 

Filistin halkı için bu ateşkes yaşanan bütün acılara rağmen bütün kayıplara rağmen, bir zafer niteliği taşıyor. Çünkü Filistin halkı toprağından tehcir edilemediği gibi savaş hedefi olarak belirlenen hiçbir hedefin gerçekleşmesine izin vermedi. İşgalciler Gazze’den çekilmek zorunda kaldılar - kalacaklar. 

Bu anlamıyla bugün direnişin, esir takasında, kendi varlığını göstermesi bu zafere işaret etmek içindir. Yani “biz istediğiniz gibi bitmeyeceğiz. Biz burada varız, güçlüyüz ve devam edeceğiz. Tüm bu kullandığınız silahlara rağmen, tüm bu kullandığınız casusluk teknolojisine rağmen biz yine buradayız, ayaktayız ve direnmeye devam edeceğiz. Bu iradeyi kıramadınız ve kıramayacaksınız” demiş oluyor.

Bu törenlerde arkada, pankartlarda gördüğümüz sloganlar özellikle önemli. Siyonist esirlerin Gazze ile vedalaştığı görüntülerin arkasında “Siyonizm Kazanamayacak” ve “Siyonizm yenilecek” sözleriyle aslında işgalciye bir meydan okuma da var. Yani “bu küçük gücümüzle biz sizi yeneceğiz” diyen sembolik gösteri sahnesi ile da bu mesaj iletiliyor.

Aslında işgalcinin silahları karşısında direnişin büyük bir silah donanımından bahsetmiyoruz. Ama burada olan şey bir inanç, bir irade. “Biz buradayız. Toprağımıza sahip çıkacağız ve haklarımızı geri alacağız ev her ne olursa olsun, silahlarınız ne olursa olsun biz burada kalacağız ve siz yenmeyeceksiniz.” diyen bir bütünü oluşturuyor aslında.

İsrailli esirlerin sağlık durumu gayet iyi görünürken Filistinli esirler genelde iyi durumda değil. Ayrıca serbest bırakılan İsrailli rehinelerin Arapça konuştuğu gibi ayrıntılar da görülebiliyor. Rehineler arasındaki bu farkı nasıl yorumlamak gerek?

Tabii Filistin halkı nihayetinde kendi tarihsel hakları doğrultusunda savaşıyor. İşgal karşıtı direnişin meşruiyeti ile, bu hakların meşruiyeti ile savaşıyor, mücadele ediyor. Ve bununla bir moral üstünlüğü var. Filistin halkının işgalcilerle insani olarak bir derdi yok, sorunu tabii ki işgalin ve sömürü düzeninin kendisiyledir. Emperyalist güçlerin burada Filistin toprağını gasp etme isteği ile bir derdi var. Toprağını gasp edip onun kendi toprağında özgür bir yaşam sürmesini engelleyen Siyonist işgal rejimi ile bir derdi var. Ve o nedenle Filistin direnişinin esir alması o esirlere kötü muamele gösterme, insani olarak onları kötü koşullara maruz bırakma gibi bir hedefle veya bir intikam motivasyonu ile gerçekleşmiyor. Oradaki temel hedef aslında Filistinli esirlerin özgürleştirilmesi. Filistin’de süren sömürgeciliğin bitmesini amacıyla, kendi tarihsel hakları için mücadele Filistin halkı direnişini bir eylemi bu. Bu moral üstünlüğünün bir sonucu olarak Siyonist esirlere kötü muamele gösterilmiyor.

Siyonist esirler Filistinlerle beraber yaşadığı bu süreç içerisinde Arapçayı öğrenmiş. Sadece bu da değil, birçok Siyonist esir direnişi selamlayan konuşmalar yaparak Gazze’den ayrıldı. Teşekkür ettiler direnişçilere. Özellikle onları saldırılardan korudukları için teşekkür ettiler. Bütün bu süreçler boyunca onlara yardım ettiklerinden dolayı da teşekkür ettiler. Bu Filistinli esirlerin uğradığı işkence ve kötü muamelenin karşısında Filistin halkının moral üstünlüğünün sergilendiği bir sahneyi teşkil ediyordu. 

Bunun karşısında ise tecrit edilmiş, günlerdir açlığa mahkûm edilmiş, fiziksel işkenceye darbe, uykusuzluğa, dünya ekranlarında gösterilmiş olan tecavüzlere, köpeklerle yapılan saldırganlıklara, uyuz gibi hastalıklara, susuzluğa, tedavi imkanlarının mahrumiyete maruz kalmış Filistinli esirlerin çıktığı hali görüyoruz.

Oradaki her bir günün bir yıla bedel olduğunu söyleyen esirler, işkencenin tüm türlerine şahit oluyorlar. Filistinli esirler “sanki yeniden doğduk” diyorlar. Neden? Çünkü onu zindana atan taraf gayrimeşrudur ve sadece Filistin halkını yok etme isteği olan bir saldırgan, vahşi bir yapılanmadan bahsediyoruz. Bu yapılanmanın yaptığı uygulamalar aslında bir intikam, bir tür tamamen yok etme isteğiyle gerçekleşiyor.

Gazze’deki direnişin başını Hamas çekiyor olsa da 12 örgüt bir Ortak Harekat Odası kurmuştu direnişi birlikte göğüsleyebilmek için. Esir takasında da sadece sivilleri ve Hamas militanlarını değil birçok örgütten direnişçilerin serbest kaldığını görüyoruz. Şuana kadar serbest kalanlar kimlerden oluşuyor? 

Evet Filistin’de direniş sadece Hamas’tan ibaret değil. İşgal devleti ve onun arkasındaki emperyalist güçler her ne kadar böyle göstermek için büyük çaba gösterseler de Filistin halkının içinde birçok siyasal eğilim var ve hepsi direniş bayrağını taşıyor ve çoğunluğunun silahlı direniş kanatları mevcut. Ve bunların hepsi bir arada, bir operasyon odası etrafında yereldeki eylemlerin koordinasyonunu sağlıyorlar. Bu sadece yerelde bir işbirliği de değil. Aynı zamanda Filistin halkının iradesinin bir ortaklaşma simgesi, direnişin birlik içinde yürütülmesi sürecini de gösteriyor.

Bu son süreçte ise Hamas’ın yanında özellikle İslami Cihat ve Filistin Halk Kurtuluş Cephesi Gazze’de siyasal ve askeri olarak birlikte mücadele ediyor. Ama tabii ki Hamas’ın bir üstünlüğü söz konusu. Fakat diğer örgütlerin de hem toplumsal hem askeri alanda hatırı sayılır bir gücü olduğu için bu süreçte de belirleyici rol oynuyor. Ve bu nedenle hem müzakere ve esir takası süreçlerinde hem de bütünsel olarak Gazze’de yönetim meselesinde etkin olduklarını görüyoruz.

İşgal devleti hapishanelerinde bütün Filistinli direniş örgütlerinden direnişi sahiplenen insanlar mevcut. Takasla beraber özellikle Fetih’ten, Hamas’tan, İslami Cihat’tan, FHKC’den, Filistin Demokratik Cephesi’nden ve birçok örgütten militanların özgürleştiğini görüyoruz. Bu militanlar aynı zamanda hapishane pratiğinden dolayı ulusal birlik pratikleri ve çalışmaları önemli bir konumda duruyor.

Tüm direniş örgütlerinden Filistinli esirlerin özgürleşmesi Filistin siyasal zeminini değiştirebilecek önemli bir potansiyele sahip. Çünkü burada ihtilaf içinde düşmüş ve özellikle ulusal birlikten ayrışmış olan Fetih hareketi liderliği ve Filistin Yönetim’nin içindeki eğilimleri değiştirebilecek güce sahip yıllarda hapiste kalmış Fetih örgütü militanlarının yeniden özgürleşmesi yani birliği önemseyen ve direnişi önemseyen bu unsurların özgürleşmesi, Filistin’in siyasal zemini büyük ölçülerde değiştirme gücüne sahip olacak.

Bir yanda Filistinli esirlerin dönüşü öbür yandan onbinlerin mahallelerine, evlerine dönüşü devam ederken Filistin halkının Nakba’dan beri süren “geri dönüş” talebi açısından bu geri dönüş görüntüleri ne anlam ifade ediyor?

Filistin halkı, ateşkes olur olmaz, o yıkılmış evlere, yıkılmış mahallelere, şehirlere doğru yürümeye, geri dönmeye başladılar, yüzbinlerin aynı sabah içerisinde, ayakları üzerinde, ellerinde sadece son kalan ihtiyaçları ve elbiseleriyle ve yanlarında yaralarını ve yaralılarını taşıyarak kendi topraklarına geri dönüş yürüyüşüne girdiler. Bu aslında Filistin halkı için milyonların emeli olan tarihsel Filistin toprağına, tarihsel köylerimize, tarihsel hafızamıza, kültürümüze, biraradalığımıza, toprağımız üzerinde özgürce yaşam hayalimize geri dönme özleminin görüntüsüydü ve bu emelin, bu iradenin bir göstergesi ve gelecekte olacak olanın başlangıcı olmuştur. Yıkıntıların karşısında yürüyerek yüzbinlerin katıldığı bu dönüş, Filistin’in nehirden denizine kadar özgür oluşuna dek bu mücadelenin süreceğinin yeni bir kanıtıdır.

Bültene kayıt ol